“…VE CENTCOM MUTLAKA YIKILMALIDIR!” – Ahmet TÜRK

“…VE CENTCOM MUTLAKA YIKILMALIDIR!” – Ahmet TÜRK

Romalı senatör Marcus Porcius Cato senatus’ta kürsüye her çıkışında, hangi konuda konuşursa konuşsun, dönüp dolaşıp sözü tek bir noktaya yani Kartaca’ya bağlar “…öte yandan Kartaca’nın yıkılması gerektiğini düşünüyorum” diye sözünü noktalarmış…    

Malumunuz epeyi zamandır, tekdüze ve kuru bilgi kırıntılarıyla ihanet ve hamaset arasındaki sığ sularda kulaç atanların gündemine takılmadan Romalı devlet adamı Cato’dan mülhem Kartaca misali, ısrarla “…Ve CENTCOM mutlaka yıkılmalıdır” mottosunu devreye sokarak, bu ülkenin bekâ parametrelerini “gerçekten” alt üst edebilecek bir tehlikeye dikkat çekmeye çalışıyoruz naçizane…

Daha öncede yazdık sürekli yazıyoruz:

Asıl tehlike Fırat’ın doğusu ve burada konuşlu CENTCOM‘dur. Suriye’nin kuzeyinde olan bitenlere sadece PKK/YPG ile mücadele açısından bakmayın…

Önce 2015-2016 arasında Türkiye sınırları içerisinde altı ilçeye yayılan ‘meskûn mahal çatışmaları’nda,  ardından Cerablus ve Azez arasında ve derinliğinde gerçekleştirilen ‘Fırat Kalkan Harekâtı‘nda, sonra ‘İdlib intikali‘nde, en nihayetinde Afrin ‘Zeytin Dalı Harekâtı‘ örneğinde olduğu gibi PKK/YPG’nin ve dahî DAEŞ’in TSK’yı alt edebilme gibi bir ihtimali zaten yoktu…

Daha da ötesi bölgedeki “oyun kurucu”ların üzerlerinden vekâlet savaşı yürüttükleri bu devlet altı örgütlenmelerin her birinin TSK’ya rakip olarak gösterilmesi dahi ağır hakarettir.

Türkiye’nin “gerçek” hasmı, bölgedeki tüm kuklaları parmağında oynatan büyük kuklacı CENTCOM’dur.

İşte bu yüzden, Irak’ta oluşturdukları rezerv alanlarıyla birlikte İran sınırına kadar toplam 1000 km.lik sınırımıza cephe olarak konuşlanan CENTCOM’un, jeo-politik yasalar gereği Türkiye ile komşu olması mümkün değildir! 

ABD güçlü bir devlet ve siyaset kurumumuzun ve askerî bürokrasimizin “şeklen” dahi olsa bu ülke ile bölgesel mutabakatı gözetmesi gayet normal… Lakin Türkiye, sadece düzenli ordular formatında değil, operatif modda bile Suriye’de konuşlanmasına ve saha performansı sergilemesine “yol veren” Rusya-İran-Esad eksenini daha ne kadar bekletecek?

Daha ne kadar bir yandan ABD ile açık/gizli müzakere süreci yürütüp diğer yandan Rusya-İran-Esad ekseniyle açık uçlu müzakere düzenini sürdürecek?

Bu anlamda ortada değil net bir siyasi karar, düzgün/güvenilir tek yönlü siyasi işaret de yoktur. Türkiye bu denli kararsız ve tereddüt içinde bir ülke intibaı üretirken, Rusya yarın bir gün sınırsız ve sorumsuz bir şekilde “mukabele bi’l-misl” moda girerse ve Suriye’de sınır ve bölge güvenliği bakımından Astana ve Soçi süreçlerini Türkiye’nin istemediği şekilde ve istikamette genişletirse ne olacak?  

Üstüne Rusya, Türkiye-Rusya mutabakatlarını torpillemeye can atan Suud’a kapı aralayıp başta S- 400’ler konusu olmak üzere devreye sokarsa ne olacak?

Bu kez de günde üç öğün de kürsülerde “eyy Amerika” nidalarıyla atarlandığımız ABD’ye mi yaslanacağız?

15 Temmuz Darbe girişiminin aktörü FETÖ nasıl ki ABD’nin 13 sene AKP iktidarı içerisinde hem “derinden” hem “yüzeyden” soft/yumuşak gücü olarak misyon üstlendiyse; CENTCOM‘da ABD’nin direkt Türkiye’yi hedef aldığı hard/sert gücüdür… 15 Temmuz öncesi Darbe Girişimi öncesi ve sonrası zor günlerde, Rusya ve İran ile mutabakat ara… Suriye’de Rusya-İran-Suriye ekseninden icazetle “oyun bozucu” olarak sahaya yayıl… Lakin devran değişince “her şeye rağmen” tekrar ABD ile mutabakat ara!

Ne âlâ…

Sahi… Tüm bunlar bir yana, son altı yıldır uyguladığımız kötü politikalar yüzünden sınırlarımıza kadar dayanmasında önemli bir pay sahibi olduğumuz Ortadoğu coğrafyasını; politik, dinî, mezhebî ve ekonomik cihetten nasıl okuduğumuzu net bir şekilde ortaya koyabilecek olan var mıdır?

Hülasa,

Konjonktürel mevzi değiştirmeler, müddet talepleri, diplomatik atraksiyonlar… Bu tablo bir gün sırtımızı dayadığımız ertesi gün sırt çevirdiğimiz “güç” ve “denge” faktörleri tarafından artık taşınamaz haldedir.

Türkiye’nin kime dost kime düşman diyeceğini hâlâ netleştirmeksizin ve neye evet-neye hayır diyeceğini açıkça ifade etmeksizin istikrarlı bir şekilde dümen tutması oldukça güçtür!

Bunun için ülkemizi yönetenler acilen jeopolitik konumunu “düzgün” ve “net” bir şekilde tayin etmelidir.

Küresel, bölgesel ve dâhilî politik süreçleri etkileyebilecek bazı dinamikleri harekete geçiren ABD, Ak Parti Hükümeti’ni Fırat’ın doğusu konusunda mutabakata ve işbirliğine zorlamaktadır! Siyasi iktidarın ABD ve Suriye politikalarını sevk ve idare eden bürokratik kapasite, CENTCOM’a meşrûiyet ve rızâ üretebilecek hamlelerde bulunmamalı, aynı delikten aynı yılanlara sokulma gafletine artık bir son vermelidir! 

Şu anda biz Türklerin asıl Kızıl Elması “tam bağımsızlık”tır.

Bunun ilk şartı ise Türkiye’nin, siyaset kurumuyla ve silahlı kuvvetleriyle birlikte, Fırat’ın doğusundaki CENTCOM etkinliğini önce sınırlamak, sonra burnumuzun dibinden uzağa atmak için ne gerekiyorsa onu yapmaktır!

Ahmet TÜRK

Kaynak: http://www.turk1399.com/19-gunluk/blog/416-ve-centcom-mutlaka-yikilmalidir.html

Not: Bu iktibastaki fikirler yazara ait olup, Adımlar’ın ideolojik ve siyasi anlayışına zıt görüşler sitemizi bağlamaz.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: