SULUKULE KÜLTÜRÜ MÜ SANAT MI?

SULUKULE KÜLTÜRÜ MÜ SANAT MI?

Devletin en tepesi vasıtasıyla halka empoze edilen sanat ve sanatçı görüntüleri bize bu soruyu sorduruyor:

Bu sanat mı yoksa Sulukule kültürü mü?

Dava, Sulukule kültürünü aşağılamak değil, gerçek sanatı ve sanatçıyı tesbit etmek, eşyayı yerli yerine koymak yani… ”Yüksek din hikmetlerince zulüm, mücerret olarak hakkı yerine koymamak manasına, hem iyiye kötüyü, hem de kötüye iyiyi tatbik etmektir. İyinin hakkını almamak nasıl zulümse, kötüye hak tanımak da aynı şey…” (Necip Fazıl, Baş Makalelerim – 3 Nisan 1959) Görüleceği üzere her mevzuda, her meselede, o mevzuun-meselenin kendi hususiyetleri içinde görünen bir adalet cephesi vardır.

Onun için, “Adalet Mutlak’a”…

Hemen Kumandan Mirzabeyoğlu’nun, “İşkence ve Filistin Meselesi” konferansında geçen bir hükmü buraya alarak başlayalım:

“Tolstoy’un “Kroyçer Sonat” isimli romanındaki bir kahraman şöyle diyor:

— “Nasıl ki bir adamı hipnotize ederek ona cinayet işletmek suç ise, kötü müziğe müsaade etmek niçin suç değil?”

İnsana belirsiz bir şekilde tesir edişinden müziğin… Büyük Doğu nizâmında radyo ve televizyondan Kur’ân’a aykırı tek nefes çıkamayacağına göre, güzeli çirkinden tefrik edici estetik idrakından ne haber?.. Ölçüyü biliyorsunuz: “Allah güzeldir, güzeli sever!”…”

Askere moral verilecek ve devletin en tepesi de topluma hâkim Sulukule kültürünün temsilcilerini yanına alarak poz veriyor.

Diğer taraftan, oraya Dede Efendi’nin bestelerini okuyacak sanatçı götürsen, o asker bir şey anlamaz zaten.

Peki, devletin en tepesindeki zat, iktidarda olduğu bu 15 senede, milleti acı ilacı içmeğe talim etmek yerine Sulukule kültürünü baş tacı etmekten başka ne yaptı?

Şayet acı ilacı içmeğe talim etmiş olaydı, oy alamazdı. Dolayısıyla iktidarda kalamazdı. Yani iktidarda kalmanın yolu oy almak olunca, oy almanın yolu da halkın zaafını kaşımak, nefsaniyetine hitap etmek, popülizm yapmaktan geçiyor.

Bu açıdan baktığımızda muhalefetin muhalefet yapmadığını da görüyoruz.

Sulukule kültüründe paydaş olanların teferruat üzerindeki günlük, nefsanî itiş ve kakışları. Gerçek fikirden ne iktidarda ne de muhalefette bir pay var mı?

Her mevzuda olduğu gibi bu mevzuda da ülkedeki tartışma, muhalefetle iktidarın sahte kutuplaşma çekişmesini aşamıyor.

Fatih’in yanında bir Dansöz Sibel’i, Yavuz’un yanında bir Kadırgalı Aysel’i, Kanunî’nin yanında bir Bülent “Abla”yı düşünebiliyor musunuz? 14 makam icad etmiş ve günümüze de altmıştan fazla bestesi ulaşmış olan Sultan 3. Selim Han, eserlerinin terennümünü hiç İbo’ya emanet eder miydi?

Sanatın gerçeği ve sahtesini ayırt edecek mücerret bir kıymet, bir referans sisteminiz yoksa elinizde, hiç değilse yanlışın yanlış olduğunu fark ettirecek müşahhas bir alet olarak tarihten faydalanabilirsiniz.

Tabi niyetiniz varsa…

Yani yukarıda ifade ettik, böyle bir niyet iktidarı kaybetmeyi göze almayı da beraberinde getirir, yaralarımıza gerçekten neşter atabilecek cesaret, feraset ve tedavi edici doktorluk bilgisi gerekir; ama millet, böylesi zora tabi olmaya çağırana oy vermez. Millet buna oy vermeyeceğinden de milletin zaafını istismar etmeye devam…

Büyük devlet oluyoruz vesselâm…

A. Bâki Aytemiz

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: