“SARI YELEKLİLER”: HERKES KENDİ DEVRİMİNİ İSTİYOR

“SARI YELEKLİLER”: HERKES KENDİ DEVRİMİNİ İSTİYOR

 

“SARI YELEKLİLER”: HERKES KENDİ DEVRİMİNİ İSTİYOR

Abel Mestre – Le Monde
Çeviri: ADIMLAR Fransa

 

Her siyasî topluluk, yeni sosyal hareketleri açıklamak için
tarihî referanslarını toplar.

(…)

Bouches du Rhone bölgesi Milletvekili için yaşanan “tarihî” ânı tanımlamak için en iyi silâh, bir halkın krallarını devirdiği 1789’a atıfta bulunmaktır. “Bu bir tarihin göz kırpmasıdır: Bu sarı yelek, istifa etmeyenlerin, izolasyonun ve bu çürümüş sessizliğinden kurtulmalarını sağlayan Fransızların yeni Frigya bonesi(1) oldu”, milletvekillerine bu cümlelerle vuruyor.

Kendilerine müdahale edilen liseli eylemcilerin 10 dakika sonra konuşmaları “Bastill baskını”ından “monarşi iktidarı” ve “talep defterleri” vb. 1789’un “şikâyet defterleri”nin az buçuk modernize edilmiş şekliydi.

 

“Sans-culottes(2)” Külotsuzlar

Bu tarihî referans Jean-Luc Melenchon ve yoldaşları için hiç şaşırtıcı değil. 1789’un onlar için cumhuriyetçi sosyal inançlarını haklı çıkartacak politik kalıp olduğunu saklamıyorlar. Robespierre ve jakobenlere hayranlıklarını gizlemiyorlar. İtaatsiz Fransa lideri (LFI) Bordeoux’da yaptığı konuşmada “sarı yelekliler” için “l’incorruptible-(3) Bozulmaz-satın alınmaz” tabirini kullanmaktan çekinmedi.

Mayıs 2019’daki Avrupa seçimleri için LFI listesinde altıncı sırada yer alan eski Sosyalist Emmanuel Maurel Avrupa parlamentosu milletvekillerine: “Sarı yelekler” hareketi “sans-culottes-külotsuzlar”ı hatırlatıyor. Yükselen aristokrasi ile burjuvazi arasında el konulan bir politika üzerinde şiddet, öfke var” diyor. Sans-culottes çok zayıf insanlardı ama aynı zamanda küçük tüccarlardı. “Sınıflar arası” bir yapı vardı. Ve Maurel ekliyor “şu ânki diyagramı hâli hazırdaki duruma  koyamıyorum ve konuyla ilgili eserleri yeniden okumayı düşünüyorum”…

Soldaki birçok kişi Paris Komünü (1871) ve 1968 Mayısına atıfta bulunur. Nadiren Şubat 1848 ihtilâlinden bahsedilir. Fransa’nın bir aydır yaşadıklarıyla çok az ortak yönü olan tarihî hatırlatmalar.

 

“Milletin gündönümü”

Siyasî yelpazenin diğer tarafı aşırı sağ, referansları oldukça farklı. Barikat kuran ve şiddet eylemlerine karışan milliyetçi aktivistlerin dillerindeki bir slogan: “Hırsızlar aşağı!”. Bu söylenebilir, ancak çoğu zaman, bu protestocuların “yelekleri” üzerine biraz özel yazılır.

Bu, 6 Şubat 1934’teki sloganın saydam bir hatırlatıcısıdır. Sağcıların ve eski savaşçıların siyasî ve malî skandal “Stavisky davası” üzerine Fransa Millî Meclisine yürümek istedikleri dönemde attıkları slogan.

Aynı gün ayaklanma başladı ve göstericiler tarafından 14 kişi öldürüldü.

Fransız İşçi Partisi’nin eski lideri Yvan Benedetti’yi, 2013’te antifaşist militan Clément Méric’in ölümünden sonra çözülen küçük bir Petainist ve anti-Semitik grubu açıklıyor: «Bu buluşma bizim için başarısızlık olsa da milliyetçiler için semboliktir.»

Benedetti, Paris’teki “sarı yelekler” gösterilerine aktif olarak katılmış ve sarı yeleğine “Hırsızlar aşağı” yazmıştır.

Ancak iki dönem arasında bir karşılaştırma yoktur. Fakat bazı sağcı radikallerin terimlerine göre bu “ulusun gündönümü”, bir yapılanma  meselesi olmaya devam ediyor. Ve isyancı Paris mitingleri seksen dört sene öncesini hatırlatıyor. “Cumhuriyet bizim için bir hırsızlık ve yolsuzluk yuvası. 6 Şubat 1934 devrimci bir döneme giriyor ama, o dönemde devrimci bir azınlık bulamadı.” Vénissieux’dan (Rhône) eski belediye meclisine (2011 yılında hariç tutulduğu Ulusal Cephe) devam ediyor.

 

Elite Karşı Ortak Öfke

Benedetti tarafından temsil edilen akımdan farklı diğer milliyetçi aktivistler ayrıca bu referansa başvuruyorlar. Onlar Fransız aksiyon dilinin telaşlıları. Monarşi taraftarı hareket 6 Şubat 1934 te tarihinin zirvesinde idi..

Mesele: 1789, Mayıs 68, Komün ve 6 Şubat 1934’ü karşılaştırabilir miyiz?.. Her siyasî grubun kendi tarihî hafızasını ve olaylarını tersine çevirerek hâli hazırdaki fenomeni açıklaması nasıl izah  edilir?

Bu farklı tarihî analojiler aslında, “sarı yelekler” hareketini heterojenliğini göstermektedir. Herkesin referanslarını bağladığı, herkesin onu harekete geçiren politik mücadelenin somutlaşmasını gördüğü siyasî belirsizlik. Tutarlılıktan yoksun bırakır.

“Sınıflar arası” seferberlik kartları bulanıklaştırıyor. Burada, tek bir sosyal sınıf geçmişi değil, işsizleri, küçük patronları, öğrencileri, işçileri, apolitik kişileri, militanları bir araya getiren, elitlere karşı hoşnutsuzluğun sebep olduğu öfkeyle bir araya gelmesidir.

 

Hayâllerin Nakli

“Fransa’da, her zaman siyaseti tarihi bir yolla sürdürüyoruz” diyor Latin Avrupa Siyasi Çalışmaları Merkezi’ne mensup tarihçi Nicolas Lebour (CNRS-Montpellier Üniversitesi). Tüm hareketlerde, tüm büyük grevlerde, geçmişe referanslar vardır. 1936’da Halk Cephesi sırasında, 1789 ve Komün’ün konuşması vardı. 1968’de 1936’dan “Tarihçi Philippe Burrin: “Fransa, kendi çatışmalarını ve ihtilaflı tarihini düşünen bir ülkedir.”

Lebourg’a göre risk; tarihî analojilerden memnun olmak ve karmaşık bir hareketin gerçekliliğini analiz etmemek.

Akademisyen devam ediyor: “Hayâlî bir transplantasyon var. Tüm bunları karıştırmak tarihî olarak hayâlîdir, fakat bu hareketin derinden bir karşılığıdır: Melez, postmodern, dogma olmadan. “Yeni ve Öngörülemeyen”.

Kaynak: https://www.lemonde.fr/societe/article/2018/12/09/gilets-jaunes-chacun-cherche-sa-revolution_5394708_3224.html

 

Çevirenenin Notu:

1.Firig bonesi”: 1790 yılının başlarında Fransa’da bir özgürlük ve medeniyet sembolü olarak kabul edildi ve bu nedenle de “özgürlük bonesi” adını aldı. Frigya bonesi, Fransız Devrimi’nin bir sembolü hâline gelir ve 1793 sonbaharından 1794’e (Terör dönemi) kadar, ülkenin birçok idari makâmında giyilir. Devrimden beri, Fransız Cumhuriyeti’nin alegorik figürü Marianne’nin başındaki frigya bonesidir.

2.Sans-cullotes”: (Fransızca “donsuzlar“[1][2]) veya “Baldırı Çıplaklar”, Fransız Devrimi’nin simgeleşmiş, devrime önayak olmuş kahraman karakterleridir. Namuslu vatanseverler portresi altında, halkın mütevazı emekçi kesimi arasından çıkmışlardır. Kendileri, duruşları ve talepleriyle devrimin diğer etmenlerinden ayrı tutulmak istemelerine rağmen tarihçiler sans-culottes için türdeşlik arzeden bir sosyal kimlik tanımı yapmakta zorlanmışlardır. Orta düzey esnaf tabakasından oluşmasına rağmen sans-culottes, kesin bir ekonomik sınıfı ifâde etmemektedir.

Bu kesimi istikrarlı bir siyasî fikirler bütünlüğüne dayandırmak gerekirse; tüm talepleri geçim sorunlarına, yani gıda kıtlığı ve tüketim malzemelerinin pahalılığına dayalıydı. Albert Soboul’un deyişiyle: “… açlık, küçük ve orta derecedeki esnafı, işçiyi bir araya getiren ve büyük tüccarlara, işadamlarına, tekelcilere, soyluya ve derebeylerine karşı birleştiren çimento olmuştur.”

Paris’i kafalarına göre kısımlara ayırmış daha sonra da birkaç yıl sürecek olan terörü başlatmışlardır. Önderleri Maximilien de Robespierre’in idamından sonra, terör olayları dinmiştir. Fransız meclisinde “la montagne” (dağ partisi) çatısı altında toplanmışlardır.

“Sans-culottes” terimi, kökeninde ayak takımı kavramıyla eşanlamlıydı. Yani yoksulluğu, yabanîliği (kaba sabalığı) ve cehaleti tasvir etmekteydi. Devrimle birlikte bu terim, kökten ve olumlu yönde bir anlam değişikliğine uğradı.

3.l’incorruptible”- Bozulmaz – satın alınmaz: Fransız İhtilâli döneminde Jakobenlerin liderlerinden Maximilien de Robespierre’e halkın taktığı lakap. (Notlar için yararlanılan kaynak: Wikipedia)

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: