MİKRO TARIM VE HAYVANCILIKTAN MAKRO AHLÂKSIZLIĞA GEÇİŞ

MİKRO TARIM VE HAYVANCILIKTAN MAKRO AHLÂKSIZLIĞA GEÇİŞ

Ülkemiz son 10 yılda tarım ve hayvancılık alanında oldukça sıkıntılı bir dönem yaşadı ve şuanda ağır sancılar çekiyor, çatlamak üzere!

Bu 10 yıllık sıkıntılı süreç bir ânda olmuş değil, plânlı ve programlı şekilde bu sürece gelindi.

Büyüklük (kemmiyet), anlam olarak kaliteyi ve zenginliği karşılamıyor! Konumuz tarım ve hayvancılık, o hâlde şöyle diyelim: Büyük olmak BEREKETLİ olmak değildir!

Aşağıda görmüş olduğunuz gazete kupürü 1971 yılında Erzurum ilimizden Rusya’ya et ihracatını konu alan bir haber!

Yani küçük “mikro” köyde veya şehirde yaşayan (o zamanlar horoz sesinden bile şikâyet eden mahalle olmuş köyler yoktu; şehirlerde de hayvanlar beslenirdi) aile işletmelerinin yoğun olduğu zamanlar! Yani şu ân “hayvanı verimsiz, buğdayı verimsiz, sebzesi verimsiz, meyvesi verimsiz(!)” diyerek her fırsatta yerli ne varsa yerdiğiniz insanların küçük ve bereketli işletmelerinden çıkıyordu ihraç edilen ürünler!

Daha sonra bunlara mukabil Avrupadan, İsrail’den daha verimli (!) hayvanlar, hububat tohumları, sebze ve meyve tohumları getirilip dev “makro” işletmeler kuruldu. Tarım ve hayvancılık politikaları adeta köylüyü bıktırmak ve yıldırmak için kurgulanmış gibiydi. Sonuç olarak 1971 yılında et ihraç ettiğimiz Rusya’dan canlı hayvan ve et ithalatı gerçekleştirdik!

Ayrıca 1971 yılında et ihracatını haber yapan basın (yaşı büyük olanlar daha iyi bilir) şimdikilerden sanki daha haysiyetliymiş!

Basınımızın mümtaz (!) organlarından Türkiye gazetesinde geçen yıl bir haber çıkmıştı, “Ukrayna’dan 100 koyun aldık, 1 yılda 700 kuzu doğurdu!” Mübarek koyun değil tavuk sanki!

Daha önceki yıllarda TV’lerde, “karakeçi yasaklandı, ormana dost, ağaç yemeyen saanen keçileri getirildi!” haberleri övünülerek veriliyordu.

Bir kaç gün öncede Hürriyet’e sipariş bir haber verilmiş! “Bursa’da bir vatandaş Fransa’dan getirdiği koyunların kuzularını 3 ay önceden, yani doğmadan satıyor!” Vay! Hem de bu koyunun kuzuları 90 günde 60 kilo ama 100 günde de 55 kilo ağırlığa ulaşıyormuş! Kaç para peki bu doğmamış kuzular? 2500 liracık!

Balık hafızalı mıyız neyiz; Mehmet Aydın, namı diğer Tosun’un böyle içi boş hayal ürünü reklamlar ile milleti soyalı kaç gün oldu?

Bu tip haberler ile milletin ocağını batırıyorsunuz! Kaç kişi aşından ekmeğinden oldu sizin ahlâksızlığınız yüzünden! Bu tip haberler ile bu ülkede, derisi çok kıymetli diye “sıçan” bile sattılar!

Tarım ve hayvancılık alanı maalesef köylünün, çiftçinin, çobanın elinden çıkmış durumda! Ahlâksız siyasetçi, ahlâksız basın ve ahlâksız iş adamlarının elinde rant sektörüne dönmüş durumda, neler dönüyor neler!..

Ey ahali, artık siz de bir zahmet biraz uyanın!

Kısacası, eskiden köylünün mikro işletmeleri ile hem ihraç ediyor hem de iç piyasadaki talebi rahatlıkla karşılıyorduk. Makro ahlâksız basının sözde haberinde olduğu gibi verimli ve büyük işletmeler ile tarım ve hayvancılıkta zarar etmeye başlarken,  makro ahlâksızlığa da geçmiş olduk.

Tarım ve hayvancılık köylünün elinde yükselir, tarım ve hayvancılıkta tam bağımsızlık köylerden geçer! Ters mantıkla düşünürsek, köylü biterse, tarım ve hayvancılık da biter, bağımsızlığımızı da kaybederiz!

Rahmetlik Muhsin Yazıcıoğlu’nun çerçeveletilip duvara asılacak bir sözü var: “Ahlâk herşeyin esasıdır!

Vesselâm…

Ejder Hüseyin ÇETİNKAYA

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: