REFORMİST GÜNCELLEMECİLER BÜYÜK DOĞU-İBDA’YA KARŞI
Geçen yıl Cumhurbaşkanının başlattığı, Yeni Şafak’ta Yasin Aktay’ın sürdürdüğü “güncelleme” tartışmasını, Sözcü’de Soner Yalçın “güncelliyor”… Özet: İslâm’ın güncellenmeye ihtiyacı var, hep hurafe dolu ortalık, İslâmcılık yok edilmelidir, güncel bir İslâm yapılmalıdır vs.
İktidar ve muhalefetin burada buluşmaları tesadüf değil. Zira bu bilgisayar lisanından alınma güncelleme konusu eski reformasyon konusuyla aynı. Hani Üstad’ın bir vakitler “devlet bir tank ben de bir piliçsem, o tankın paletleri arasına atlar, bu mevzuya karşı çıkarım” dediği şey…
Bir sıkıntı var bir ihtiyaç var burasını anlıyoruz. Gerisi anlaşılır gibi değil. Dişi sızlayan adamın, sızısını dindirmenin yollarını arayacağına intihar edip sızıdan kurtulacağını umması gibi… Güncelleme dedikleri bu. İslâma Muhatap Anlayışın yenilenmesiyle (tecdid) farkı da bu.
İslâma Muhatap Anlayışın yenilenmesi İslâmî bir görevdir. Bunu anlamamak, İslâmî anlayıştan uzaklık gereğidir. Ama bunu anladığı halde bundan kaçınmak, düpedüz sapkınlığa kadar gider. Tecdid için “derin ve gerçek mümin” olma şartı vardır, din sapkını ve kaçkını olma lüzûmu değil.
Nitekim güncellemecilerin, Necip Fazıl ve Mirzabeyoğlu’nun “500 senelik bir ihtiyaç halinde” geliştirdikleri İslâma Muhatap Anlayış davası yerine Mısır’da, İngiliz ajanlarının ortaya attığı “historisizm”den ilham almaları, bu işin sapkın boyutlarını gözler önüne sermeye yeter.
BD–İbda, 500 senelik bir ihtiyaç halinde, millî diş sızımızı gidermenin yollarını gösteriyor. İktidarsa bunu görmek yerine İngiliz ajanlarının güncelleme yollarına sapıyor. Piyasaların ihtiyacına daha uygun, emperyalistlerin hoşuna gidecek, muhafazakâr demokratlıkta bitecek din!
Tabiî bunu yapabilmek için hadisleri mezhepleri her şeyi devirmeleri gerekiyor. Tasavvufu ve ananevi İslâmî çizgiyi büsbütün yok etmek zorundalar. Kur’ân’ın her kavramına Yeni Dünya Düzenine uygun anlam vermeleri lazım. Her şey istedikleri gibi olmalı! “Cihad” değil, “çaba” falan gibi…
Büyük Doğu – İBDA, “İslâmın zerresini feda etmeden”, Müslümanların içinde yaşadığımız asırdaki ihtiyaçlarını öğretiyor. İslâm dışı –gibi görünen– verimleri İslâmî kılıyor. Bunlar ise ona bakmak yerine, İslâm ile kavgaya tutuşup onu kırıp dökmek ve yok saymak istiyorlar. Fark bu!
Büyük Doğu – İbda, çağın fikir, sanat, ilim, fen alanlarında benzeri görülmemiş bir İslâmî heyecan başlatıyor. Güncellemeciler ve onların ataları historisistler ise sabah akşam hadis, tefsir ve fıkıh meseleleriyle boğuşup, bunlar üzerinde “hoşa gidecek” hükümler vermeye uğraşıyor.
Selim GÜRSELGİL