TEKERRÜR EDEN TARİH: KELKİT, 28 HAZİRAN 1923 – İSTANBUL, 31 MART 2019

TEKERRÜR EDEN TARİH: KELKİT, 28 HAZİRAN 1923 – İSTANBUL, 31 MART 2019

Yaklaşık bir asır evvel Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde yapılan seçimlerde cereyan eden hadiseleri Mahir İz’in “Yılların İzi”* isimli kitabında geçen Gümüşhane Milletvekili Zeki Kadirbeyoğlu’na ait hâtırattan okuyalım:

“O zaman intihabat [seçimler] vilayetlerde ayrı ayrı yapılıyor ve kaza merkezlerinde bile birer ikişer gün fasıla ile müntehib-i sâniler [ikinci seçmenler] rey veriyorlardı. Bugünkü gibi bütün memlekette bir anda ve bir günde meb’us seçimi yapılmıyordu.

İlk intihab Kelkit kazasına emir verildi.

Süvari seyyar jandarma taburu, kaza merkezini ihata ederek tabur kumandanı bir müfreze ile ayrıca belediye dairesini çevirip kendisi de içeri girdi. Aynı zamanda jandarma kumandanı, kaymakam vekili de tedbir alarak belediye dairesine dahil oldu. Müntehib-i sâniler de tamam olduğundan belediye reisi Hacı Alâeddin bey merhum ayağa kalkarak: “Büyük müsafirlerimiz, biz şimdi mebus intihabına başlayacağımızdan, sizlerin belediye dairesinden lütfen çıkmanızı rica ederiz. Arzu buyrulur ise, yanımızdaki ufak odada oturunuz” demesi üzerine, Süvari Binbaşısı ve Kaymakam Vekili olan jandarma kumandanı: “Biz, buraya intihabı yaptırmak için geldik. İntihap bizim yanımızda yapılacak ve her müntehib-i sâninin yazdığı veyahut yazdıracağı pusulaları göreceğiz. Hükûmetin istedikleri adamlardan başka hiç kimseye rey verilemez” dediler.

Bu açık ve sarih tehdit karşısında belediye reisi Hacı Alâeddin Bey merhum: “Efendiler, bizim elimizdeki intihap kanununda sizlerin bulunacağına dair hiçbir kayıt yoktur halk da kendi vekilini kendisi seçeceğine ve buna karışanların ağır cezalara çarptırılacağına dair maddeler de vardır. Hükûmet istediğini yapacaksa, daha bu ahaliyi aylardan beri köylerinden niçin tedirgin edip, bu mahsul zamanı yerlerinden oynattınız? Kaza idare meclisi kararı ile yapılır, biterdi. Biz de bu eziyetlere katlanmazdık. Ben sizi, burada bırakamam. Elimdeki kanun da bunu emrediyor.”

Binbaşı ve jandarma kumandanı: “Biz emir aldık. Müntehib-i sâniler hükûmetin gösterdiği zevata reylerini verecek. Vermedikleri takdirde biz verdirteceğiz. Başka münakaşa istemez.” diyerek kesip atarlar. Bunun üzerine Hacı Alâeddin Bey: “Madem ki böyle bir emir aldınız, böyle arzu ediyorsunuz, bizler de kazâ namına mebus intihabına iştirak etmiyoruz ve çıkıyoruz. Sizler de istediğiniz gibi oturabilirsiniz” deyip, bütün müntehib-i sânilerle beraber belediye dairesini terk ederek, kasaba içerisine dağılırlar. Neticenin bu hâli kesbedeceğini hiç de ümid etmeyen kumandan ve kaymakam vekili hayretler içerisinde şaşırırlar; binbaşı doğruca telgrafhaneye koşup, evvelce aldıkları talimat dairesinde Mustafa Kemal Paşa’yı aramaya mecbur kalırlar.

Bir buçuk saat zarfında irtibat temin edilerek, Kelkit Belediye Reisinin ve müntehib-i sânilerin aldığı vaziyet Mustafa Kemal Paşa’ya bildirilir. (Bu muhabere Kelkit Telgraf ve Posta Memuru Gümüşhaneli Müftüzâde, elyevm mütekait ve berhayat bulunan İsmâil Efendiden alınmıştır.)

Mustafa Kemal Paşa, belediye reisini telgraf başına çağırmalarını emreder. Reis Hacı Alâeddin Bey’i hanesinden çağırırlar. Milyonlarca insana numune olacak şekilde medeni cesaretini gösteren bu hamiyetli koca Türk telgraf odasına girerken, Mustafa Kemal Paşa karşısındaymış gibi fesini düzeltmiş ve ceketinin önünü iliklemekle velev gıyabında bile olsa büyüğüne karşı tâzimini göstermiştir.

Muhabere memuru Mustafa Kemal Paşa’ya, belediye reisi’nin hazır bulunduğunu ve aldığı vaziyeti haber vermesi üzerine;

Mustafa kemal paşa: “Reise selâmlarımı söyleyiniz” demiş, reis de bilmukabele Paşa’nın ellerinden öptüğünü bildirmişti.

Mustafa Kemal Paşa: “Hacı Bey! Benim size gönderdiğim mebuslara rey verecek olursanız, hem sizin hem de memleketiniz hakkında çok iyi olur. Ve siz de, memnun olursunuz. Zeki Bey’i biz boş bırakmayacağız. En yakın zamanda onu en büyük memuriyetlere koyacağız. Kelkit ahâlisine de selamlarımı söyleyiniz. Tekrar ediyorum, Zeki bey hakkında hiç merak etmeyiniz.”

Hacı Alâeddin bey: “Paşam ellerinden öperim. Bu benim elimde değildir. Halk and içmiştir. Zeki bey umumî harpte bizim ölümüze tabut, dirimize beşik olmuştur. Bizi her türlü felâketten kurtarmış, harpten sonra da açlıktan ölüm tehlikesine gelen ahalinin imdadına yetişerek bize hem yiyecek ve hem de tohumluk temin etmiştir. Eğer bizi istemiyorsan, birer kağnı bir de massamız vardır. Yer gösterin gidelim. Biz vekil olarak Zeki bey’i istiyoruz.”

Mustafa Kemal Paşa: “Massa nedir?” diye sual etmesi üzerine, memur İsmail efendi, arabaya koşulan hayvanatı sürmek için, iki metre uzunluğunda bir değneğin ucuna sokulan bir çivinin massa tabir edildiğini izah eder. Mustafa Kemal Paşa: “Binbaşı ve jandarma kumandanı orada mıdır?” sualine karşı da, muhabere memuru “Evet, buradadırlar Paşam” cevabını verir.

Mustafa Kemal Paşa, onlara hitaben: “Çekiliniz! Ve intihabı serbest bırakınız. Bu nisbette azimkâr olan bir halka fazla tazyik yapılamaz” derler.

Bunun üzerine ikindiye yakın müntehib-i sâniler Belediye dâiresinde tekrar içtima ederek iki rey muhalife karşılık bütün reyleri bana verdiler; diğerleri, birçok kimseler dağıtıldı.”

*

2019 yılı itibarıyla gerek iletişim araçlarının terakkisi gerekse dünya konjonktürü “dipçik zoruyla” seçim(!) yaptırmaya elverişli değil… Bunun farkında olan hükümetler / statüko sahipleri onun yerine daha sofistike tekniklerle benzer fiîli sürdürmek arzusundalar: İftira, yalan, itibar suikasti, insan aklına hakaret eden demogojiler ve saire…

İnsan olan herkes vicdanına şu soruyu sormalı; zorba jandarmanın dipçiği mi, yoksa internet ve televizyon ekranlarından insan ahlâkına, ruhuna suret-i hak perdesinde yapılan saldırılar mı daha kötüdür?

* Mahir İz / Yılların İzi… Shf: 406-407

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: