HAYVANCILIK NEREYE GİDİYOR?

HAYVANCILIK NEREYE GİDİYOR?

Adımların kıymetli takipçileri, işlerimin yoğunluğu nedeniyle tarım ve hayvancılık ile ilgili meseleleri kaleme alma konusunda biraz ara vermek zorunda kaldım, inşaallah bundan sonra bu meseleleri Adımlar Dergisi aracılığı ile sizlere anlatmaya devam edeceğiz.

Malumunuz gıda fiyatları her gün biraz daha artarak cep yakmaya devam ediyor, fiyatların artışı konusunda bir çok etken var, fakat olayların temelinde yatan en önemli etken beceriksizlik ve rant vurgunu! Öyle bir rant çarkı kurulmuş ki içerisinde, siyasetçisi, bürokratı, sermayedarı; kimler var kimler. Bunları çok iyi bilen gazeteciler, yazarlar, bir yafta yememek için, sosyal medya trollerinin önüne atılıp linç edilememek için korkularından yazamıyorlar! Geçtiğimiz kurban bayramı günlerinde ülkenin birçok yerinden şarbon hastalığı gündeme düştü, bu konuda çok dehşet bilgilere ulaştım. Bu bilgileri bir kaç gazeteci tanıdığıma aktardım, şaşırmakla birlikte beni de uyardılar, “sakın ha yazma!” diye ama sosyal medya üzerinden şöyle bir paylaşım yaptım: “Şarbon vakaları son günlerde gündeme daha sık düşmeye başladı umarım daha fazla yayılmaz!”

Peki, nasıl oldu da bir anda şarbon, bu kadar sık ve farklı illerde görülüverdi?

Peki, şarbon vakalarından sorumlu bir kimse var mı?

Aklımdan geçen deli sorular var…

Ankara Gölbaşında şarbon görülen çiftlikte 30000 ithal dana var mıydı?

Bu danaların 26000 tanesi Et ve Süt Kurumu’nda kesildi mi?

4000 tanesi kurbanda satıldı mı?

150 tanesi ölünce sigortadan para alabilmek için, Tarsim eksperi çağrıldı mı?

Tarsim eksperinin muayene ve teşhisi sonucu ŞARBON hastalığı sonucu hayvanların öldüğü ortaya çıktımı?

Bu vakadan önce Et ve Süt Kurumu’nda kesilen hayvanların etleri ne oldu?

4000 tane kurban amaçlı vatandaşa satılan danalarda ŞARBON var mıydı?

Bakanlık bürokratlarından bu çiftliğe ortak olan var mıydı?

Acaba KONYA ve başka illerde şu an piyasaya sürülmek istenen ŞARBONLU ithal dana var mı?

Yurt dışında hayvan seçmeye giden heyet, binlerce gelen ithal hayvanın sağlık kontrollerini gerçekten, titizlikle yerine getirebiliyorlar mı?

Eğer gerekli tahlilleri ve sağlık kontrollerini yerine getiriyorlarsa bu ŞARBON vakası nasıl görülebiliyor?

Zamanlarını titizlikle hayvan seçmek yerine Brezilya gecelerine dalıp direk dansı izlemeye mi ayırıyorlar?

Yurt dışına giden heyetlerin mal varlıklarında değişiklik var mı?

Her şey para mı, halkın sağlığı, ülke tarım ve hayvancılığının istikbali önemli değil mi?

…………..

Bir an önce, şu an ülkedeki tüm ithal hayvan beslenen çiftliklerde, daha fazla geç olmadan, şarbon tahlilleri yapılması gerekiyor; hızlı bir şekilde!

Ayrıca Bir kaç milletvekiline bu konuda bilgi verdim ama nafile! Nitekim hastalık iyice hortlayınca yayın yasağı geldi, hatta ilginçtir kamu hastanelerinde şarbon teşhisi yasağı getirildi.

Sonuç olarak ülkede üretilen ürünlerin rantçı çeteye pek fazla getirisi yok; o yüzden, tüm ahlâkî değerleri hiçe sayarak, kendi köylüsünü bitirme pahasına, yurt dışından sağlıklı, sağlıksız demeyerek her kalemde ithalat yapmaya devam ediyorlar!

Geçtiğimiz günlerde hazine ve maliye bakanı damat Berat, yeni bir ekonomik paket açıkladı, bu yeni ekonomik paketten en mutlu olanlar yine sermaye sahipleri oldu. Yeni paketin içeriğine kapsamlı şekilde girmeden sadece konumuz ile ilgili bölümü inceleyelim.

“Sözleşmeli tarım yaygınlaştırılacak. Küçükbaş hayvan sayısını 4 yılda 47 milyondan 100 milyona çıkarılacak.”

Hayvancılığın olmazsa olmazı meralar 2001 yılından bu yana, çok önemli ölçüde birilerine peşkeş çekilerek azaltıldı. 2001 yılında Türkiye yüzölçümünün %18,5’lik kısmı mera alanıyken, bugün bu oran %11,5’e kadar düşmüş vaziyette; bir de resmi olmayan mera işgâlleri söz konusu ki bu oranlar daha da aşağılara iniyor. Özellikle Güneydoğu Anadolu, Ege ve Marmara bölgelerinde mera alanları yarı yarıya azalmış durumda.

Meraların azalması, tarım arazilerinin azalması, üretme ve yetiştirme maliyetlerinin yüksekliği, insanların istikbâl kaygısı gibi nedenlerle köylerden şehirlere göç etmesini önemli ölçüde tetiklemiş durumda.

Samanı ithal, yemi ithal, hayvanı ithal ettiğimiz bir zamanda 100 milyon koyun sayısına ulaşmak şimdilik bir ütopya diyelim; yine de en güzel tabirle.

Ham hamasetle karın doymuyor maalesef, halk arasında bir deyim vardır “laf ile pilav pişmiyor, yağ lazım bulgur lazım” beyler…

Ejder Hüseyin ÇETİNKAYA

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: