BATI ROMA İMPARATORLUĞU

BATI ROMA İMPARATORLUĞU

Acı bir gerçek olsa da dünya üzerindeki bağımsız zannedilen 188 ülkenin tamamı cehennemin dört zebanisi olan İngiltere, ABD, Fransa ve Almanya devletlerinin sömürgesi hükmündedirler. Batı’nın ve batılın temsilcileri hükmünde olan bu dört ülke, bu çağın Batı Roma İmparatorluğu’dur. Siyasî başatlığını İngiltere’nin yaptığı bu imparatorluğun, katliam, imha, infaz, cinayet ve askerî operasyonlarından ABD, asalak yağmacılığı ve akbaba sömürgeciliğinden Fransa, teknik destek, İmparatorluklarına karşı gelişebilecek direniş hareketlerini pasifleştirmekten Almanya sorumludur. Bu duruma, suç ortaklığında iş bölümü, iş paylaşımı diyebiliriz.

Klasik mânâdaki 188 sömürge ülkesinin dışında kalan üç ülke ise Türkiye, Rusya ve İsrail’dir. İnanç değerleri, kültürel kodları, demografik yapıları, coğrafî durumları, moral ve motivasyon kaynaklarının farklılığı nedeniyle bu üç ülke için tamamen farklı pencereler açmak gerektiğine inanıyorum.

Rusya, Batının sömürge ülkelerinden olmadığı gibi küresel kararlar alacak iradeden yoksun, yarının öngörüsü hakkında da fikir fukaralığı çektiği için sadece kendisine dokunulması veya hinterlandında olan ülkelere dokunulması halinde refleks gösterebilme anlayışıyla hareket etmektedir.

Rusya, kendi sınırları veya hinterlandı içine giren ülkeciklerinin haricindeki uluslararası problemlerin çözülmesinden ziyade çözülmemesinden nemalanmaktadır. Bu nemalanmayı da diplomatik görüşmeleri uzatmak, meseleleri buzdolabında soğutmak ve halının altına süpürme yöntemiyle başarmaktadır. Fragman hükmündeki Rusya penceremizden sonra gelin hep birlikte İsrail penceresini dikizleyelim.

İsrail; Romalılar döneminde sürülmelerinden, gök sultanımız Abdülhamid Han devrindeki nüfuslarının 25.000 bin olduğuna değinmeyeceğim. Aynı şekilde Meşrutiyet dönemindeki 44 Arap milletvekili arasında bulunan Filistin milletvekillerinin, Kudüs topraklarının fahiş fiyatla satılmasına muhalefet etmediklerine dair meclis zabıtları hakkında da uzun uzadıya yazmayacağım. Gelin, bugün Filistin’de birbirlerine hiç benzemeyen farklı renklere değinelim. Kudüs’te Süryanî lisânını konuşan Maronitler, yunan Katolikleri, Ermeni, Rum, Habeş-Etiyopya Ortodokslarına ek olarak Asurî, Keldanî ve Nesturî paganları da bulunmaktadır. Bu renk cümbüşüne dahi tahammülü olmayan Siyonizm’den merhamet beklemek, ahmaklıktır.

Kudüs topraklarında dün olduğu gibi bugün de din adı altında her türlü rezalet ve kepazelik yaşanmaktadır. Bu rezaletin, bu kepazeliğin dahi Siyonizm’in fecaatine erişemeyeceğini söyleyebilirim. Kumandanımız’ın: “Siyonizm, emperyalizmin en saldırgan bir şekline bürünmüştür.” (*) tespitinde olduğu gibi cehennemin zebanileri olan İngiltere, ABD, Fransa, Almanya-Batı Roma İmparatorluğu arasındaki korelasyon-bağın izâhı için başlı başına müstakil bir çalışma gerektirir. Türkiye ile alâkalı pencere açmayı pas geçip, gezegenimizi sömüren Batı Roma İmparatorluğu’nun uzantısı hükmünde olan ülkelere göz atalım.

Evet, gelelim cehennem zebanisi olan ABD, İngiltere, Fransa, Almanya tarafından idare edilen ve yönetilen 188 sömürge ülkesinin nasıl yönetildiklerine? Batı-batıl ülkelerin, sömürgelerini hangi teknik yöntemlerle, hangi makamlarının işgâli ile hükümranlıklarını devam ettirdiklerini ifşa etmeye çabalayalım. Bu konuda her zamanki gibi yarın değil, hemen şimdi prensibimizle kıyı ve bucakta saklanmayan, kuytuda gizlenmeyen bildiklerinizi hatırlatalım ve bilinen tespitleri derkenar-kenar notları tarzında yazmaya gayret edelim.

Batı Roma İmparatorluğu’nun uzantıları-eyaletleri hükmünde olan rejimler, yönettikleri insanlar için aslında hiç bir şey yapmazlar. İnsanların yükünü hafifletmekten veya azaltmaktan ziyade sırtlarına yük, heybelerine suç yükler. Derme çatma yapıları, köhne kurumları ve ahmak yöneticileri aracılığıyla ayık insanlarını köreltmek, zeki insanlarını beyin göçüyle kaçırtmak ve firar etmelerini sağlamak, dik duruş sergileyen insanlarını işkence, tecrit ve zehirleyerek infaz etmek üzerine hareket ederler.

İngiltere tarafından sömürge eyaletlerine atanan yönetici kliklerinin, adalet beklemeyen ve nizâm istemeyen nötr-tarafsız bir ahali ile pasif bir aydınlar zümresine ihtiyacı olduğunu söylemeye bile ihtiyaç olmasa gerek. Yüz yıl öncesine kadar, bütün devletlerin ve ülkelerin önceliği eğitim, sağlık ve can güvenliğini teminat altına almak idi. Şimdi ise Batı rejimlerinin peyki olan ülkelerin, halkın temel ihtiyaçları olan eğitim, sağlık, can güvenliği ve benzerleri üzerinden ahaliyi arzuladığı ve istedikleri yönde şartlandırmak için manivela olarak kullandıklarını söyleyebiliriz. Hani demem o ki Batı Roma İmparatorluğu’nun uzantısı eyaleti hükmümdeki rejimler, eğitim, sağlık ve can güvenliği gibi devlet sorumluluğunda olan alanları bile nötr-tarafsız toplumu oluşturmak için kullandıkları ve istismar ettiklerini söyleyebilirim.

İngiltere, ABD, Fransa, Almanya-Batı Roma İmparatorluğu’nun uzantısı olacak şekilde dizayn edilen rejimler, toplumun ihtiyaç duyduğu din, tarih, ekonomi ve benzeri bütün alanlarda ahaliyi şaşırtmakla vazifeli kıldığı karaktersiz ve şahsiyetsiz görevlileri ile ahaliyi şekillendirmek için elinden geleni ardına koymaz. Hürriyet ve özgürlük sirkülasyonu varmış gibi hissedilmesi için de önemsenmeyecek ve kitlelere tesiri olmayacak belirli bir sınıfa çok düşük düzeyde ve şartları belirlenmiş alanlarda kalem oynatma özgürlüğü bahşeder. Kendilerine ayrıcalık tanınan ve vicdanlarını İsveç’in kiralık kasalarında kilitlemekten mesut ve mutlu olan azınlık bir zümre, üretken olmayan, kısır, hoppa, fuzulî işleri pazarlamak için gece gündüz çalışır. Toplumu çıkmaz sokaklara sürüklemek, boş işlerle meşgul etmek ve havaî işler ile uğraştırmak için her kılığa bürünürler. Evet, dikkatlice bakınca, nötr-tarafsız toplumlarda benzerliğin kural, aynı düşünmenin kanun, keyfiyet yerine kemiyetin moda, hâl, mânâ ve muhteva yerine hödük bir anlayışın hüküm sürdüğünü görmemek için ya kör, ya ahmak olmak gerekir.

Batı Roma İmparatorluğu’nun sömürgesi olan rejimler için yurttaşlarının herhangi bir değeri olmadığı gibi millî düşünce ve yerli tefekküründe hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Yol, su, elektrikten öte bir mânâ ifade etmeyen bu rejimlerin ayakta durmasının ve zulmüne devam edebilmesinin biricik sebebi, pasifleştirdiği toplum katmanlarıdır. Cinayetlere ortak ettiği toplum katmanlarının sessiz kalması, yönetici azınlığın ceza almalarını kapatan perde vazifesi görür. Batı tarzı üzerine inşa edilen rejimler, cinayet ve suç ortaklarını çoğaltarak, kitlesel bir cinnet paydasına ortak kıldığı vatandaşları aracılığıyla hasta olduğunu gizler ve yaşamını devam ettirir.

Batı Roma İmparatorluğu’nun uzantısı olan rejimler, kuvvetli ve kudretli zannedilse de gerçeğin ise tam tersi olduğunu söyleyebilirim. Kültür kodları zayıf, medeniyet teklifleri olmayan, üstelik aspermi-hadım olan bu rejimler, bırakalım kendilerini çok güçlü zannetsinler, bırakalım dünya işlerini ciddiye aldığımız için dalga geçsinler, bırakalım ciddi mevzulara el attığımız için alay etsin, eğlensinler. Yeter ki biz, Büyük Doğu sahasının içine giren her zerre toprağımızda hazırlanmamıza bakalım; Büyük Doğu sahasının her metrekaresinde baltayı bir defa indirdiğimiz gün, son defa indirdiğimiz için asla ve kata gülmeyeceğiz, Rabbe şükredeceğiz.

Kültür kodları yozlaşmış, medeniyet bağından kopuk, üstüne üstelik mânâ kıyıcılığı ve muhteva fakiri şekilsizlerin dillendirdiği çelişkilere ve propagandalarına aldanmanın, intiharı getireceğinin anlaşılmasını ısrarla ve ısrarla belirtmeye mecburum. Bu mevzuda simgeler üzerinden yapılan tahrikler buna misaldir. Malumunuz olduğu üzere simgeler, temsil ettikleri mânâ, muhteva ve delalet ettikleri imân mihrakı itibariyle kutsaldırlar.

Batı tarzı eğitim alan toplumlar ise lisânının yozlaştırılmasına, kelime mânâları ve kavramlarının kirletilmesine, bağımsızlığının çiğnenmesine, hürriyetinin kısıtlanmasına, erdemlerinin ayaklar altına alınmasına,  vatan topraklarının üstü örtülü işgâl edilmesine tepki göstermezler de simge veyahut simgelerine sahip çıkmayı, marifet addederler. Bu durum, sağlıklı bir toplumun alâmeti değil, cüzzamlı bir toplumun davranış refleksidir.

Daha açık ve daha yalın bir şekilde ifade etmek gerekirse, tefeciliğe karşı çıkmazken bankaya karşıyım söylemi hastalıklı bakıştır. Zulme ve zalime karşı çıkmazken, mahkeme binasını beğenmemek hainliktir. Amerikan üslerine ses çıkarmayanların vatanseverlik iddiaları lafügüzaftır.

Öz lisanına ait kavramlar ve kelimeler yozlaştırılırken ses çıkarmayanların, emperyalizmin dili olan İngilizce’ye ait kelimelerin doğru kullanılmamasını eleştirmesi, vahşiliktir, alçaklıktır, ahmaklıktır. Simgelerin taşıdığı ve temsil ettiği kıymetli erdemleri ve taşıdığı mücevheratın kutsallığı ve delalet ettiği vasıflarının çiğnenmesine ses çıkarmazken, simge üzerinden tepki göstermenin sağlıklı bakış açısı olmayıp, cüzzamlı bir topluluğun hastalıklı tepkisinden öte bir mana taşımadığını söylemeye mecburum.

Hülasayı kelâm, simge veya simgeler, kendi başlarına bizatihi bir kıymete haiz olmayıp, arka planda taşıdıkları mânâ, muhteva, içerik ve hal’in ete kemiğe bürünmüş olmaları hasebiyle kıymete haiz olduklarını, lütfen unutmayalım. Gözlerimiz, her ne kadar ileriye bakıyor olsa da sağımızı, solumuzu kolaçan etmek ve her yönü de kollamak mecburiyetindeyiz. Bizler, ölçülü ve ahenkli gök nizâmını yani Başyücelik nizâmının mânâ ve muhtevasına mutabık cehd, çaba ve gayret göstermekle başarabiliriz. Duygularımız ile alacağımız kararlara, karar denmeyeceği gibi eşyaya mahkûm aklımız ile vereceğimiz kararlara da karar denilemez. Kararlarımızı; Gök nizâmı olan Başyücelik nizâmına mutabık kalbimizin komutası, zekâmızın süzgeci, aklımızın teklifleri ve imân közümüzün parametrelerine mutabık olan hislerimizin tütsüsü ile almalıyız ki yanlışa ve hataya düşmeyelim ve duygusuz kâfirlerin kurduğu Batı Roma İmparatorluğu’nu ve uzantısı olan rejimleri yıkabilelim. Unutmayalım ki biz, zafer kazanmakla mükellef değiliz, gayret ile mükellefiz; zaferi bahşeden, sadece ve sadece Allah’tır.  

Burhan Halit KOŞAN

*Üç Işık – Sayfa:88 / Salih MİRZABEYOĞLU

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et