YÜZÜMÜZE TÜKÜRÜLEN CESETLER
Gaziantep’te iş bulamayan Eyüp Dal isimli vatandaş, belediye binası önünde üzerine döktüğü benzinle kendini yakarak yaşamına son verdi.
Şahinbey Belediyesi önüne geldikten sonra üzerine benzin dökerek kendini ateşe veren vatandaş ağır yanıklar içerisinde kaldırıldığı yoğun bakım merkezinde 4 gün sonra yaşam mücadelesini kaybetti.
OTOMOBİLİ İÇİN BENZİN ALACAĞINI SÖYLEYİP PARA İSTEMİŞ
Eyüp Dal’ın kardeşi Mesut Dal, kardeşinin işsiz olduğu için arada sırada kendisinden harçlık aldığını dile getirdi. Olayın yaşandığı gün kardeşinin yine eski model aracı için benzin alacağını söyleyerek kendisinden para istediğini anlatan Mesut Dal şu ifadelere yer verdi; “Kardeşime harçlığını ben veriyordum. Olayın yaşandığı gün benden aracına benzin almak için para istedi, ben de verdim. Daha sonra öğle saatlerinde polis beni aradı. Polis kardeşimin kendisini yaktığını ve hastaneye kaldırıldığını dile getirdi. Ben de annemleri aradım ve hastaneye gittim. Kardeşim yoğun bakım ünitesinde kendisine gelemedi ve yaşamını yitirdi. Çok üzgünüz. Kardeşimi genç yaşta toprağa verdik.”
Hayatına kıyan Dal’ın, eski hükümlü işsiz olduğu, İş-Kur’da istediğini bulamayarak “hükümlük kadrosundan” AKP’li Şahinbey Belediyesine iş başvurusunda bulunduğu ortaya çıktı.
İşsiz vatandaş Eyüp Dal, önce olumlu cevap aldığı Şahinbey Belediyesi’nden daha sonra olumsuz yanıt alınca belediye binası önüne üzerine döktüğü benzinle kendisini yaktı.
Eyüp Dal, ağır yanıklar içerisinde kaldırıldığı yoğun bakım merkezinde ancak 4 gün dayanabildi. Şahinbey Belediyesinden acılı aileye başsağlığı dahi dilenmedi.
BELEDİYE’DEN, “YUKARIDAKİLERDE VİCDAN YOK!” DEDİRTEN AÇIKLAMA
Kamuoyundan gelen büyük tepkinin ardından Şahinbey Belediyesi açıklama yaptı.
Açıklamada “Eyub Dal ismindeki vatandaş Şahinbey belediyemize gelmiş, sabıka kaydının silinmesi ve iş konusunda yardımcı olunmasını istemiştir. Söz konusu eylemde bulunan vatandaşımızın 11 yıl cezaevinde kaldığı, 26 ay zorunlu kamu hizmetinde çalıştığı ve sabıka kaydı bulunduğuna rastlanmış olup asıl sorunun ise iş bulma kaygısından ziyade sabıka kayıtlarının silinmesi olduğu tespit edilmiştir” denilmesine daha da tepki gösterildi.
Belediye açıklamasında kendisini yakan vatandaşın ve ailesinin maddi durumunu araştırması dikkat çekti. Belediyenin yaptığı açıklamanın devamında ise şu ifadeler kullanıldı:
“Her gün belediyemize iş başvuruları yapılmakta olup vatandaşlarımız bu konuda yetkili olan İŞKUR’a yönlendirmektedir. Aynı gün saat 12.30 sularında aynı vatandaş Belediye bahçesinde üzerine yanıcı madde dökmek suretiyle kendisini yakmış ve duruma özel güvenlikler anında müdahale etmiş, birkaç saniye içersinde vatandaşımızı söndürmüştür. Olay yerine hemen ambulans çağırmak suretiyle vatandaşımızın hastaneye sevki sağlanmış, ancak maalesef birkaç gün sonra vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Sosyal yardım ekiplerimiz vatandaşımızın ailesini hem taziye ziyareti hem de sosyal inceleme amaçlı ziyaret etmiş olup, yapılan inceleme neticesinde merhum Eyub Dal’ın evli olup çocuğunun olmadığı, anne babasının sağ olduğu, anne babasının üzerine kayıtlı üç katlı evi olduğu, evlerinin üst katında kendilerinin, orta katında kiracılarının ikamet ettiği, giriş kattaki 2 dükkânda da kiracılarının olduğu, babasının 2000 ₺ emekli maaşı olup ayrıca üzerine kayıtlı 4 dönüm zeytin tarlalarının bulunduğu anlaşılmıştır.
Belediyemiz hakkında ulusal ve yerel basında çıkan ve vatandaşımızın hayatını kaybetmesine konu eylemin belediyemiz tarafından verilen vaatlerin gerçekleştirilmemesi nedeniyle meydana geldiği şeklindeki haberlerin asılsız olduğunu belirtir, kamuoyuna saygıyla duyururuz.”
SARAYLARIN BALKONLARINDAN HALK ONURSUZ BİR SÜRÜ OLARAK GÖRÜNÜYOR
Bir insan iş bulamadığı için kendisini yakıp intihar ediyor, yetkililer ailesinin mal varlığını öne sürerek kendilerini temize çıkarmaya çalışıyor.
Merhumun kardeşi diyor ki: “Benden harçlık alıyordu!”
Demek ki, ailesinin durumuna rağmen, kardeşinden harçlık almayı daha fazla nefsine yedirememiş ve intihar etmeyi seçmiş olamaz mı? Yukarıdakilere bu durum bir şey demiyor olabilir, onlar havadan geleni tavaya düşmeden yutmaya alışmış olabilirler ve bundan dolayı da bir insanın onur ve haysiyeti ile, kendi alnının teri ile kazandığını yemek istemesini anlamamış olabilirler.
Peki, onurun ne demek olduğunu bilmeden nasıl o makamlara gelebiliyorlar?
YÜZÜMÜZE TÜKÜRÜLEN CESET
Oysa, yetkili olarak söylenmesi gereken şudur:
— “İşsiz bir insana iş bulamadık, bir insanın onur ve haysiyetinin altında fazlasıyla ezilmesinin ne demek olduğunu anlayamadık, nihayetinde bir insanın çaresizlik içerisinde, intiharı tek çare olarak görmesine ve intihar etmesine sebep olduk, suçluyuz! Evet, o kişi kendisi ölürken “cesedini yüzümüze tükürdü” (*) de gitti. Hayatını yüzümüze tükürdü de gitti. Böylece bizi en ağır vicdan azabıyla baş başa bıraktı. Bir kişinin ölümünden şu veya bu şekilde mesul olmak, belki o ölümü engelleyebilecekken engelleyememek… Bu mesuliyete daha fazla katlanmak mümkün değil, istifa ediyoruz!”
Bunu söyleyebilecek bir yetkili var mı?
İşte, o yetkiliyi iktidara getirdiğimiz gün, ülke ancak o zaman kurtulur.
Yoksa, oturdukları sarayların balkonlarından aşağıdaki kalabalıkları ruhsuz, onursuz bir sürü olarak görenlerle değil.
Öyle ya, saraylardan oturup halkı balkonlardan seyredenlerin nazarında o bir insan değil, sürüden biri.
Sürüden biri olarak da ailesinin mal varlığı da var. Yani karnı bir şekilde doyuyor. Ne gerek var intihara değil mi?
Merdi kıpti, şecaat arzedeyim derken sirkatin söylermiş. Özürleri kabahatlerinden büyük!
YETKİLİLERİN VİCDANI
Önceki gün Adımlar’da Faik Işık, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun Tilki Günlüğü’nden bir bölüm aktarmıştı. Orada da, yıllar önce, Tansu Çiller’in Başbakan olduğu dönemde, iş bulmadığından gece hayatına düşen bir kadının acıklı hikâyesi anlatılmaktaydı.
Evet, yetkililer belki de iş bulamayanların intihar etmek yerine fuhşa ve gayrı meşru yollara tevessül etmelerini tercih ediyorlardır.
Kumandan bu acıklı hikâyeyi aktardıktan sonra, yetkililerde vicdan aranmaması gerektiği hükmünün mührünü vurmaktaydı. O günden bu güne değişen ne var?
Ahmet ÖLÇÜLÜ
* (Çaresizlik içerisinde bir ferdin intiharının, o ferdin toplumu ve toplumun düzenini protestosu olarak cesedini yüzümüze tükürmesi olduğunu Alev Alatlı, “Şirödinger’in Kedisi”nde ifade etmişti.)