KUMANDAN SALİH MİRZABEYOĞLU VE HZ. ÖMER MİZACI

KUMANDAN SALİH MİRZABEYOĞLU VE HZ. ÖMER MİZACI

İbda Mimarı Kumandan Salih Mirzabeyoğlu, Hz. Ömer mizacına olan hayranlığını çeşitli vesilelerle defalarca dile getirmiştir.

Hz. Ömer’in, Müslüman olduktan sonra imânını açığa vurması, Müslüman olduğunu özellikle sır saklamaz birisine söylemesi, onun bunu duyuracağını bilmesi ve tam da istediği gibi olması. Bunu duyan Mekke müşriklerinin Hz. Ömer’e saldırmaları, kavgaya tutuşmaları. Hz. Ömer diyor ki:

— “O günden sonra müşriklerle devamlı dövüştüm. Kâh onlar beni döverdi, kâh ben onları. Tâ ki İslâm izzet buluncaya kadar!”

Kumandan Mirzabeyoğlu da, büyük sahabi, İslâm ordularının büyük kumandanı Seyfülislâm Halid Bin Velid Hazretlerine kadar uzanan bir soydan gelmiş olmanın madde nisbeti biryana mânâ payı içerisinde, hayatı boyunca kâfir ve müşriklerle, münafık ve mürtedlerle mücadelesini devam ettirdi.

Öyle lafta değil, bilfiil, yumruk yumruğa, silâh silâha.

Bir defasında, “yumruktan bahsediyorum, mecazi olarak değil, basbayağı yumruk!” diyerek, muhatabındaki yumruk şuurunu uyandırmak için bir taraftan da muhatabını hafiften yumruklamaktaydı.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu, hayatı boyunca dik durmuş ve İslâm’ın izzeti için de hiç tereddüt etmeden dikleşmiştir. 1975 GÖLGE’nin çıkışı ve Akıncılar sürecinin başlangıcı, 1979 Akıncı Güç, İKP-C, 80 sonrası İBDA ve İBDA-C, 1991’de Amerika’nın İrak’ı işgâline karşı tertip ettiği Bayezid gösterisi ile savaşın ve dünyanın seyrini değiştiren müdahalesi, 1999’da 28 Şubat saldırısına karşı, “Müslümanlar dik durun, karşınızda leşler var!” diyerek başlattığı karşı taarruzda, bu taarruzu Metris’te bilfiil tertip edip yönetmesi, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun en bilinen dikleşmelerindendir.

O, bir batılı edebiyat adamının tasvir ettiği şekilde, boğazına kadar boka battığı için eğilemeyenlerin, eğilemeyişlerindeki zarureti “dik durmak” diye pazarlamaya kalkan münafık-mürted tipinin diğer yandan da “dikleşmeme”yi bir maharet olarak sunmalarına karşılık, tertemiz bir mazi ile dimdik durmuş ve dikleşmiştir.

Horozlanmak, diklenmek, onun tabiatında vardı.

“Kumandan” lakabının kendisine yakıştığını, kendisini hesaba çekmeye kalkan mahkemeye karşı ifade etmiştir.

Bu kadar şey aklıma birdenbire gelmedi. Sebebi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’nin 18. yıl kutlamalarında, “Bize Ömer’ler lazım. Bu Ömer’leri bulduğumuzda, şu andaki konumumuzdan daha ileri bir konuma geçeceğiz. Hiç endişeniz olmasın” deyişidir.

Kumandan yok edilmeye çalışılırken, en ağır Telegram işkencesi altında kıvrandırılırken kılını kıpırdatmayanların, TELEGRAM yoluyla suikaste maruz kalıp şehid olduktan sonra da katillerini bulmamak için çabalayanların, “bize Ömer’ler lâzım!” demesine nasıl öfkelenmez, nerelerinizle gülmezsiniz ki?

Size Ömer lâzım, evet, “Faruk” olan Ömer lâzım!

Hz. Ömer, “Faruk” lakabını, Allah Resûlü’nün verdiği hükmü beğenmeyen ve kendisinden hüküm sormaya gelen bir sözde müslümanın, bir mürted-münafıkın, “ben Allah Resûlü’nün hükmünü beğenmeyene böyle hükmederim!” diyerek kellesini vurması üzerine bizzat Allah Resûlü’nün övgüsü ile kazanmıştır.

O Ömer ki, bırakın bir insanı, “Diclenin kenarında bir koyunu kurt kapsa hesabını benden sorarlar” diyen adalet timsali Hz. Ömer…

Kumandan bir TELEGRAM saldırısında şehid edildi.

O’nun şehid edilmesini seyredenler, Hz. Ömer arayışına çıkmış.

Samimiyetin ırzına tasallut edilmesi mide bulantımızın sebebidir.

A. Bâki AYTEMİZ

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: