VEFATININ 36. YILINDA SERDENGEÇTİ’YE RAHMET!..
VEFATININ 36. YILINDA SERDENGEÇTİ’YE RAHMET!..
Takdim: Merhum Osman Yüksel Serdengeçti’nin vefatının 31. sene-i devriyesinde yayınlamış olduğumuz Hakan Yaman’a ait bu yazıyı, büyük dava adamının vefatının 36. sene-i devriyesinde sizlerle bir kez daha paylaşırken merhuma Allah’tan bir kez daha rahmet dileriz.
“Dava adamı” kelimesinin hakkını layıkıyla veren nadir şahsiyetlerden birisi olan “Serdengeçti” lakaplı merhum Osman Yüksel’i vefatının 31. yılında rahmetle anıyoruz. Türlü hapis ve çilelerle dolu ömrünü henüz 66 yaşındayken doldurmuş ve 10 Kasım 1983 tarihinde Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.
İslâm’a ve Müslümanlara yönelik her türlü baskı ve zulmün başını alıp yürüdüğü “dondurucu küfür şartlarında” Serdengeçti mücadele meydanına evvela “Türkçü” olarak atılmış, Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde öğrenciliği sırasında karıştığı 03 Mayıs 1944 hadiseleri sebebiyle gözaltına alınıp tutuklanmış, Hüseyin Nihal Atsız ve Alparslan Türkeş gibi isimlerle birlikte tabutluk denilen işkencehanelerde türlü çilelere göğüs germiştir. Devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’e yazdığı “beni yolumdan Yücel değil, ecel gelse döndüremez” şeklindeki telgrafı nedeniyle okuldan atılmış, ama o dik duruşundan zerre taviz vermemiştir.
Bu özü ve sözü bir olan genç adam, az yazar ama o kadar yürekten ve coşkuyla yazar ki, daha o yıllarda yazdıkları dilden dile dolaşır, ezberlenir, Milliyetçi gençliğin dudaklarında slogan olur:
Turan ellerinden haber gelmiyor!
Ya Rabbi, derdimi kimse bilmiyor!
Dört asırdır Türk’ün yüzü gülmüyor!
***
Akşam olur sabah olur ağlarım;
Nerde benim Ural-Altay dağlarım.
Ve derken Üstad Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’suyla yakınlık ve her bir sayısı olay olan Serdengeçti mecmuası… Necip Fazıl’la başlayan dostluğundan sonra Osman Yüksel’in çizgisinin Irkçı-Turancı damardan ayrılıp, kendisine İslâmi temellerde meşruiyet zemini arayan, Anadolu’ya ait hakiki Milliyetçiliğe doğru geliştiğini görüyoruz. Serdengeçti, bu dönemden sonra yazılarıyla Müslümanların dik duran kalesi olmuş, Türk mukaddesatının dönmez davacısı olarak İman ve İslâm cephesinde yerini almıştır. İslâm’a ve Müslümanlara yapılan saldırılara karşı geri adım atmayacağını dosta ve düşmana şu dörtlükle ilan eder:
Kula kul olmak için atılmadık meydana;
Biz yalnız hakikate, Hakk’a secde ederiz.
Nasıl girdiyse dava sahipleri zindana
Bilsin ki kahpe zaman, biz de öyle gireriz!
Büyük bölümü 1940’lı yılların sonunda yayınlanan Serdengeçti mecmualarının birkaç sayısını 1990’ların ortasında inceleme fırsatı bulmuş ve ilk tepkimiz şu olmuştu: “Bu dergi 1940’lı yılların Taraf dergisiymiş.” Doğru veya yanlış, Serdengeçti mecmuasının bizim 20 yaş hassasiyetimizdeki yansıması aynen böyleydi. (Taraf, Amerika’nın Irak’a düzenlediği 1991 tarihli ilk Haçlı seferinden hemen sonra İbdacıların çıkardığı dillere destan bir dergidir ve 1995 senesine kadar süren yayın hayatında küfre meydan okumanın ve dik durmanın emsalsiz örneği olmuştur.)
Osman Yüksel’in meşhur Malatya suikastı davasından sonra Üstad Necip Fazıl’la beraber geçirdiği iki seneye yakın bir hapis hayatı daha olmuştur. Yine Ayasofya için yazdığı bir mensur sebebiyle bir başka macerası… Onlarca yazısı hakkında defalarca dava açılmış, sadece 33 sayı çıkarabildiği dergisinin hemen her sayısı toplatılmış ve her sayıdan sonra türlü belalara maruz kalmıştır. O, daha dergiyi matbaadan alıp dağıtıma vermeden başına neler geleceğinin farkındadır. “Açın kapıları, Osman geliyor” diye bizzat dergi sayfalarından ilan etmesi bu sebeptendir.
Serdengeçti mücadelesi ve dik duruşu kadar esprileriyle de meşhurdur. Benim şahsen en beğendiğim hazır cevaplarından birisi şudur:
Albay Alparslan Türkeş emekliye sevk edilerek ordudan uzaklaştırıldıktan sonra, siyasete atılıp CKMP’nin başına geçtiğinde Serdengeçti’ye sorarlar:
-Türkeş senin eski dava arkadaşın; niye onun partisinde siyaset yapmıyorsun?
Serdengeçti, asker kökenli kişilerin siyasi arenada gereğinden fazla boy göstermesine sıcak bakmadığını ima eder şu cevabı vermiştir:
-Benim askerliğimi yapalı çok oldu.
Aradan birkaç sene geçer. CKMP’nin adı değişir, MHP olur.1968 gençlik hadiseleri, sol terörün karşısında Ülkücü gençlik vs. Osman Yüksel Serdengeçti tam bu günlerde MHP’ye katılır. Ona birkaç yıl önce niye Türkeş’le beraber siyaset yapmadığını soran dostu hemen yanına koşar:
-Hani senin askerliğini yapalı çok olmuştu? Ne oldu da karar değiştirdin?
Osman Yüksel cevabı yapıştırır:
-Seferberlik çıktı.
Âlimin sustuğu, “zahidin” saklandığı şartlarda Serdengeçti’nin tavır ve mücadelesi çok daha mânâlı, değerlidir. Onun Üstad’la olan dostluğunun bir ömür devam ettiğini biliyoruz. Necip Fazıl’ın onu sevdiğini Tilki Günlüğü’nün ilk cildindeki Yevmiye’lerden birisinde okumuştuk. Cinnet Mustatili’nden başka Bâbıâli’de de Üstad ona bir yer ayırmış ve Osman Yüksel’den “her şeyin üstünde de mayası tertemiz ve ruhu ipince” diye bahsetmiştir.
Hakkında yazılan bizce en kıymetli eser Prof.Dr.Cemal Kurnaz hocanın büyük bir emekle ve ona dair ne varsa tarayarak meydana getirdiği 756 sayfalık “DELİ RÜZGÂR SERDENGEÇTİ” birkaç sene önce yayınlandı. Sadece Serdengeçti’den bahsettiği için değil, akademik bir biyografi nasıl yazılmalı sorusuna numune teşkil ettiğini düşündüğümüzden ayrıca kıymetli bir kitaptır.
İman ve İslâm davasının lafını eden değil, çilesini çeken Osman Yüksel merhumun ruhuna bir Fatiha okunmasına vesile olursak bize ne mutlu… Nur içinde yatsın.
10 Kasım 2014
Hakan YAMAN
ADIMLAR
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
]]>