FELSEFE VE TASAVVUF CİHETLERİNDEN MİRZABEYOĞLU
İster felsefe yönünden gelin, ister tasavvufyönünden, Mirzabeyoğlu’nun düşüncesinin her iki cihetten “beşer zekâsınınsekreterliği” gibi erişilmez bir makamda yer ettiğini görürsünüz.
Felsefe tarihinde büyük zekâlar ortayaçıkmıştır. Eflatun bunların başında gelir. Bazıları felsefe tarihini bütünüyleEflatun’a dipnot sayar. Üstad onun hakkında “İlâhî teyide mazhar bir Nebiolmanın altında, ama beşer zekâsının çok üstünde” der. Gerçekten deEflatun’un getirdiği öyle meseleler vardır ki, felsefe tarihinde henüz onlarbir adım ileri götürülememiştir.
İbda ise Eflatun’un rüyasını gördüğü yerdedurur; onun (Eflatun) işaret ettiği hiçbir mesele yoktur ki, İbda’da onuhakikat mihrakına bağlanmış olarak görmeyelim.
Diğer büyük filozofları da bu hizadaanabilirsiniz. Kant, Hegel, Bergson… Mirzabeyoğlu’nun düşüncesi içinde bütünbu büyük zekâların ortaya attığı veya yarım bıraktığı problemlerin hakiki çözümyolları ve çözüm ipuçları yer alır.
Keza tasavvufî bakımdan… Başkalarınıntasavvuftan söz edişiyle Mirzabeyoğlu’nun tasavvuftan söz edişi arasında dağlarkadar fark olduğunu görürsünüz. İbda, tasavvuf tarihinin hemen bütün fikrîverimlerini kendinde toplar. Tasavvufî fikir, felsefî fikri aşkındır. Sözgelimibirçok panteist filozof görürsünüz, ama bunların en büyükleri bile İslâmtasavvufunun vahdet-i vücud ve vahdet-i şühud mesleklerinin semtine ayakbasamaz; son derece uzak ve hayali bir andırıştan ibarettir.
“Heme ost-Her şey O’dur” ve “Hemeez ost-Her şey O’ndandır” kutupları arasında İbda, ilk olarak “hemeost” görüşünü nefyeder ve “heme ez ost”u isbat eder; ancakardından ikincisini birinciye irca eder.
Bu son derece orijinal görüşü
Mirzabeyoğlu şöyle formüle eder:
— “Her şey O değil O’ndandır; bu yüzdenki O!”
Nihayet İbda’yı felsefe tarihinin yarım yamalak hakikat dokunuşlarından ziyade, İslâm tasavvufunun üstün bir verimi görmek ve nihayet bu ikisi arasında HİKEMİYAT disiplininin kurucusu bilmek gerekir.
Selim GÜRSELGİL