TÜRKİYE’DE GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK GERÇEĞİ / E. Hüseyin ÇETİNKAYA

TÜRKİYE’DE GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK GERÇEĞİ / E. Hüseyin ÇETİNKAYA

Türkiye’de sistemli bir şekilde uygulanan “yok etme”politikalarının neticesinde Anadolu’da tarım ve hayvancılık tarihimizdegörülmemiş seviyelere gerilemiş durumda… Bu süreci Adımlar Dergisiyazarlarından, Anadolu topraklarını karış karış gezerek yaptığı televizyonprogramlarıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Davasının gizlenen gerçeklerinigündeme taşıyan sayın Ejder Hüseyin Çetinkaya, AdımlarTv için değerlendirdi…

Sayın Çetinkaya ile gerçekleştirdiğimiz bu mühim röportajın İKİNCİ bölümünün görüntülü kaydı ile birlikte tam metnini alâkalarınıza sunuyoruz.

Röportajın ilk bölümü için: TÜRKİYE’DE TARIM VE HAYVANCILIK YOK EDİLİYOR! – E. Hüseyin ÇETİNKAYA https://www.youtube.com/watch?v=21ONIcMjfN4&feature=youtu.be

AdımlarTv

(….)

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Anadolu toprakları başta da söyledik,“Tahıl Ambarı” diye geçerdi… Şimdi bizim buğdaylarımız, mısırımız verimsiz hâlegeldi. Topraklarımızda artık buğday, mısır -çok nadir şekilde verim alınanyerler var- verimsiz hâle getirildi. Bu neden? Yerli tohumun yasaklanmasınedeniyle!

Diyecekler ki “yerli tohum yasak değil, serbest!”Serbest ama nasıl “serbest”? sertifika almanız gerekiyor, çok sancılı birsüreç, çok uğraştıran bir süreç!.. Yani sen gidersin gelirsin Ankara’da okapıya, bu kapıya, en sonunda belgelerini atarsın, ağız dolusu kızarsıngidersin. Sonra ne yaparsın? İsrail’den Frankenstein tohumlar alırsın! Sadecehububat değil, meyve, sebze üzerine de böyle! Bu şekilde topraklarımız da tabiîverimsiz hâle getirildi.

AydınAlkan:Toprak ve gıda üzerinde o tohumların etkisi nedir?

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Şimdi biz buğdayı aldık ama buğday kurukuru olmuyor… “Ne yapmak lazım? Çeşitli kimyasal ilaçlar almak lazım, gübreleralmak lazım verim almak için.” Biz de bunu basıyoruz toprağa sürekli vetoprağın kimyası bozuluyor! Biyolojik dengesi yok oluyor!.. Çünkü tohumlarımızda bin yıldır –hani siyez buğdayı falân deniliyor- bin yıllık, iki bin yıllıkbuluntularda çıkanlar var. Verim alıyorduk… Hayvancılığın bir önemi daha varbak burada çıkıyor; hayvanların gübresini tarlalara koyuyordu çiftçi, oradançok yüksek verim alıyordu. Bir koyun-keçi gübresinin yedi yıl geçerliliği varbu toprakta. 7 yıl verim alıyorsun! Bir kere kullan toprakta, yeni yıl buğdayolsun, mısır olsun veya meyve sebze olsun mükemmel şekilde verim alıyorsun!Bunu her yıl kullandığını düşünürsek? Kimyasal gübreye gerek kalmıyor!

E, biz o şekilde buğdayı bitirdik, mısırı bitirdik,soyayı ekemiyoruz; GDO’lu soya ithal ediyoruz! Hepsi GDO’lu, işte genleriyleoynanmış, toprak yapısıyla oynanması için kimyasallarla yetiştirilen ürünleryiyoruz. Şimdi bunun bir de sağlık boyutu var tabiî! Şimdi toprağın kimyasınıbozuyor değil mi?.. Toprağın kimyasını bozan insanın kimyasını bozmaz mı?

AydınAlkan:Tabiî ki!

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: İnsanın da kimyasını bozdular! E neoldu? Tarımla beraber törelerimiz bitti, komşuluk ilişkilerimiz bitti,geleneklerimiz bitti, örfümüz, âdetimiz her şeyimiz bitti yok oldu! Şehirhayatına mahkum edildik, iki tâne köyü bir apartmana sığdırdık, her şey bitti!Kültürümüz yok edildi değil mi beraberinde? Bu sistemli bakın! “Yanlış politika”değil!.. Kimse kesinlikle “yanlış politika” demesin buna! Bilinçli yapılanpolitika yani bu!.. Bunlar bitirildi, hastalıklar baş göstermeye başladı.Şimdi, “hastalık Allah’tan geliyor” amenna! Fakat bir de hastalıkların hiçistenmeyen türleri var, Allah kimsenin başına vermesin, özellikle Müslüman TürkMilletinin başına vermesin!.. Bu hayvanlarla beraber gelen hormonlar var: Progestoronhormonu, steroid hormonu, buna benzer hormonlar var, Avrupa’da yasak. Amaenjekte ediyorsun, bunu bulmak da mümkün değil tahlillerde falân. Ki, tahlilyapan da yok Türkiye’de… Yurtdışına gönderdiğimiz heyetler genelde Brezilya’dagece kulüplerinde vakit geçirirken hayvanlar yükleniyor! Hastalıktı, şuydu,buydu onlar zaten dikkate alınmıyor… Peki bunların insan üzerinde etkileri yokmu?.. Bakın, son yıllarda herkesin dikkatini çekiyordur herhalde; Türkiye’deeşcinsellik moda hâline getirildi! Hem basın yoluyla bu pompalanıyor, reklamıyapılıyor, hem de yani insan o gıdaları tükettiğinde vücudunda gayrı ihtiyarîdeğişiklikler oluyor. Erkekler kadınsı oluyor, kadınlar erkeksi oluyor.

AydınAlkan:Batı’da yasaklanmasının gerekçelerinden biri de bu mu acaba?

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Evet!.. Batı’da yasak!.. Kullanamazsınyani… 1938 yılında bulundu bu İngiltere’de, sonra 1954 yılında yemlere katıldı,kuzularda ve tavuklarda müthiş bir gelişme oldu et veriminde, süt veriminde.1959 yılında baktılar çiftçilerin kız çocuklarında sakal filân çıkmaya başladı,erkek çocuklarında göğüs falân çıkmaya başladı, hemen yasakladılar!.. Ama atomubulmuş gibi oldular yalnız. Kim üzerinde kullanılacak? Tabiî ki düşmanınüzerinde tatbik edilecek! Kimyasal silahı kendi üzerinde tatbik edecek değil. Oradayasaklandı ama Türkiye’ye gelen hayvanlarda, yemlerde var!.. Her ne kadar “GDOyok” deseler de. GDO onun yanında “masum” kalıyor.

Hani insan, Allah vermiştir yedinden içtiğindenkanser olmuştur, şu, bu olmuştur ama hiç kimse eşcinsellik istemez herhâlde,Anadolu ahâlisi… Bunlar gelişmeye başladı. Bugün bakın “steroid” hormonu –insanlarınanlayacağı dilden söyleyeyim- hani bu spor diye söylenen vücut geliştirme, “bady”deniliyor ya! Bunlar steroid hormonundan yapılan şeyler aslında. Yani güçlü,kaslı insanlar değil aslında bunlar. Hormon yani! Bu steroid hormonunukullanıyor ama öbür taraftan “erkeklik” gidiyor! Yani değişiyor vücut.

AydınAlkan:Karakteri de dahil…

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Karakter de dahil fizik değişiyor. Yanisen düşün, Anadolu’daki bir pehlivanın gücüyle onu kıyaslayamazsın. O kasa hiçkimse bakmasın… Çrnek verecek olursak 40 günlük broiler tavuklar var. Civciv dahadoğrusu, kesime gelen! Onlar da böyle “kaslı” bakın…

AydınAlkan:40 günde civciv tavuk(!) oluyor?

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: O konuya da geleceğim. Meselâ gittinizbaktınız tavuk alacaksınız “kaslı”. O badyciler gibi, vücut geliştirmecilergibi kaslı… Tavuğa bakın, neden “kas” var? Çünkü steroid hormonu var, kasyapıyor! Sen yumurtadan çıkmış, 19-20 gün arası yumurtadan çıkmış civciv 37günde, 40 günde kesime geliyor! Civciv bu!.. E 40 günü geçerse bu hayvanlardatümörler çıkıyor, kanser tümörleri! Kesilmesi lazım, 40 günü geçerse ölmeyebaşlıyor. Bunu da yiyince ne oluyor insanlar? Hani vardı ya eskilerden,yabancılar “Türk gibi güçlü” filân deniyordu. “Türk gibi güçlü” filân kalmadıyani şu ânda! Eski toprak dediğimiz insanlar haricinde yeni yetişen nesillerdegüç falân yok!

AydınAlkan:Türk’ün de o mânânda ruhî ve fizikî dayanaklarını aldılar!

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Evet!.. Yani tamamen hem ruhen, hembedenen, hem kültürel bir kuşatma altındayız!.. Hatta kuşatma çok ilerlemişdurumda. İşte bağımsızlık bu yüzden köylerden geçiyor!

AydınAlkan:Şehirde üretim olmaz demiştiniz?

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Şehirlerde üretim yok! Bugün asılüretim köylerde; köyler üretim merkezi!.. Köyler “kahvaltı merkezi” değil. Hani“köy kahvaltısı” falân deniliyor ya. Onlar işin magazinsel kısmı. Köylerdekahvaltıda hak etmediğini yiyemezsin! Ya da hak edeceksin; gideceksin tarladaçalışacaksın, o emeği vereceksin, ondan sonra o sofraya oturduğunda yediğinhakikaten lezzetli gelir zaten. Yorgun ve aç olunca… Tarlada çalışacaksın!..Üretim merkezleri; fabrika gibi düşünün köyleri. Yani oyun-eğlence yerlerideğil! Ama bugün İstanbul sokaklarında olsun veya Anadolu’nun en ücrâsokaklarına gidin kafetaryalara bakın, alışveriş merkezlerine bakın genç nesilözellikle, boş. Herkesin elinde bir cep telefonu, kafeteryalarda zamanöldürüyorlar.  

AydınAlkan:Tek tip insan!

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Evet… Bu insanların üretime hiçbirkatkısı yok, katkısı olması için de bir çalışma yok! Yani insanlarısuçlamıyorum ben, burada yanlış anlaşılmasın. Yapacağı bir iş yok yani! Adamüniversiteyi bitirmiş çalışacağı saha yok! Veya adam köyü terk etmiş gelmiş,iki bin lira maaşla bir fabrikaya girmek için torpil arıyor. Partilere gidiyor “banatorpille iki bin lira maaş”… Sen adamın yüz tâne iki yüz tâne hayvanınıyasaklıyorsun, iki bin liraya muhtaç ediyorsun! İnsanları suçlamıyorum ben bukonuda ama boş insanlar; her taraf boş! Üretime katkısı olan insanlar gidip birkafeteryada vakit öldürebilir mi? Mümkün mü? Koyununu bırakıp, keçisini,sığırını bırakıp; onu yayması gerekirken, yemleyip bakımını yapması gerekirkengidip kafeteryada oturması mümkün mü? Değil! Tarlada çalışması lazımken!..

Bahsettiğimiz gibi halkın büyük kısmı boş, üretimdenuzak… Türkiye’de 15 milyonun üzerinde insan “sosyal yardım” alıyor. 15 milyoninsanı tarım ve hayvancılık konusunda veya başka sahalarda üretimekazandırırsak biz zaten atılıma geçeriz! Bakın çözüm yollarını söylüyorum! Çokbasit!.. Çözümü gösteriyoruz biz. Sadece burada “eleştiri” de değil zaten; birkonunun üzerine gidilmezse, sürekli halının altına süpürülürse bir gün kokuolur!

AydınAlkan:Tesbit yapmak da yetmez…

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Kokmaya başlar ve bu sefer herkesrahatsız olur, daha da kaçar. Biz bu insanları, üretime katkı sağlaması için alanlaraçmalıyız!… Türkiye’de maalesef üretim olmayıp, gösterişçi bir tüketim var. Üretimimizyok ama gösterişçi tüketimimiz var! Ne yapıyoruz? Komşuya göstermek için,arkadaşa göstermek için sınırları zorluyoruz; kredi kartlarına başvuruyoruz,faize başvuruyoruz, evler, arabalar, marka kıyafetler falan, filan derkenüretim yok, gösterişçi tüketim var. Avrupa’da da bunun tam tersi var;gösterişçi üretim! Onlar da bizim gibi bankaya filân mahkûm olmamak için meselâgünde bir insan 8-10 saat çalışıyorsa, onlarda 18 saat, 20 saat çalışanlar var sırfiyi araba alıp arkadaşlarına, çevresine göstermek için, sırf marka kıyafetleralıp çevresine göstermek, ev almak için… Onlarda da tam tersi yani… Çokabartılı çalışma var!.. Bizdeki gösterişçi tüketim, onlardaki gösterişçi üretim!Biz bunun ortasında olmalıyız; gösterişten önce ihtiyacımız kadar çalışıpfazlasını ihraç etmemiz lazım veya dediğimiz gibi komşuluk ilişkilerinde falân ihtiyacıolanlara vermemiz lazım. Bu kültürü de yaşatmamız lazım.

Bu şekilde meralarımızı tekrar hayvanlara açıp,otlaklarımızı otel yapımından, turistik bölge yapımından kurtarıp; önce yakıpsonra lüks rezidanslar yapmayıp hayvanlara açmamız lazım!.. Çok komik; Antalyabölgesinde geçtiğimiz yıllarda futbolcular kamp alanına gelecek diye keçileryasaklandı! Sebebi, “futbolcular köpeklerden korkarlar” diye! Yani çobanköpeğinden korkar diye yasaklandı keçiler, gidemiyorlar maalesef. Futbol da önemlidirtabiî, benim çok dikkatimi çekmez ama…

AydınAlkan:Aslında neye değer verildiği görülüyor böylece…

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Yani… Milyon dolarlık takımlar, köydekatkı yapan insanlar yanında baş tâcı yapılıyor. O da ayrı bir garabet!..

AydınAlkan:Dün geldiğinizden beri biz de şahid olduk, bir çok kez telefonunuz çaldı.

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Evet…

AydınAlkan:Bir çok şikayet alıyorsunuz. Sizi hayvancılık yapan arkadaşlarınız,çobanlarımız arıyor. Bizler de şahid olduk; onlar da meralarda hayvanlarıylaberaber yaşadıkları. Yaşadıkları sıkıntılı anlarda sizi arayıp uzun uzunkonuştuklarına şahid olduk. Bunları da aktarmak lazım…

Evet… Dün gece meselâ bir arkadaş aradı… Tabiî beniaramalarının sebebi daha önce tarım ve hayvncılık konusunda çobanlarla programyapmamdan dolayı sürekli irtibat hâlindeler, takip ediyorlar. Dün gece meselâTunceli’nin Çemişkezek ilçesinden bir yetiştirici, çoban kardeşimiz aradı. Erzurum’aotlağa gidiyorlar, otlaktan dönerken, tabiî bu hayvanlar yay olarakgetiriliyor, kamyonlarla falân mümkün değil göçebe hayatı yani.

AydınAlkan:Yürümesi de lazım.

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Yürümesi de lazım… Göçebe hayatı bu,yıllardan beri yapılan… Bu hayvanlara Tarım İl marifetiyle, Jandarmamarifetiyle, Muhtar marifetiyle köyden geçtikleri için koyun başı 100 lira cezayazılıyor! Ne yapar bugün 300 koyun olsa 30 bin lira para yapar değil mi?!. E,ne yapacak bu adam? Zaten otlağa çıkmış oraya vermiş 30 bin lira. Normalde 5-10bin lira verilmesi gereken yere 30 bin lira veriliyor. Rüşvet çarkı var Türkiye’detabiî!.. O paralar devlete gitmiyor! En alt muhtarından tut -genelleme yapmıyorum!Genelleme yapmıyorum ama dürüst muhtarlar da var, çok iyi biliyorum, dürüstmemurlar var, dürüst milletvekilleri olabilir onları ayrı tutuyorum! “İstisnalarmüstesna” derler ya- en alt muhtarından tut, en üst tabakaya kadar bir rüşvet-torpilçarkı var!.. Adam 30 bin lira yaylaya veriyor, 30 bin de ceza yerse ne yapacak?!.60 bin lira! Ne kazanacak bu adam?!. Ne yapacak bu adam?!.

Onun haricinde geçenlerde meselâ Erzincan İliç’tenbir vatandaş yine telefonla görüştük. 54 yaşında vatandaş, doğmuş büyümüş aynıköyde. “Askerlik harici hiçbir yere çıkmadım” diyor. “Dedem koyuncuydu,keçiciydi, babam da aynı, ben de aynıyım, çocuklarım da aynı. Fakat benimköyüme 2007 yılında orman dikildi, ormanın etrafına keçilerle girmeyelim diyeBadem ağaçları dikildi ve her gün kapımda orman memurları, Jandarma denetlemeyapıyor!”… “Denetimli serbestlik” bu işte! “Ben diyor, köye sokulmuyorum, şuânda başka yerdeyim!”

AydınAlkan:Meraya götürse, geri gelemiyor!

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Evet… “Başka bir meraya gittim diyor,otu yok, suyu yok! Geceden üzerime yağmurlar yağdı…” o bölgeler soğuk yani,hâliyle yüksek yayla, rakım binin üzerinde… “Yağmur yağdı diyor, çadırım yok!Hayvanları otlatmak zorundayım. Onlar aç, ben açım. Üzerimi çıkarttım rüzgardakuruttum diyor. Koyunlarımı köye sokamıyorum!” diyor… “Kamyona doldurdumJandarma durdurdu, “Köye girişin yasak!” Yahu böyle bir şey olabilir mi?!. Adamdoğduğu yere sokulmuyor hayvanı var diye!

AydınAlkan:Hayvancılık, sorsanız “teşvik ediliyor”…

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Bu mu yani teşvik?!. Neye teşvik?Bırakılmaya teşvik ediliyor!.. Yapılması için teşvik yok! En son işte rica,minnet, yalvar yakar “köye gitmem lazım” diyor. Ben diyor “karda kışta, geçenyıl gene sokmadılar, AKUT kurtardı beni dağda” diyor. “Sokmadılar! ÖleceğimAKUT geldi beni kurtarıyor. Beni kurtarmayın, benim hayvanlarım lazım banadedim” diyor. “Hayvanları kurtarın” demesine “onlara bir şey yapamayız”dediler, “o zaman bırakın gidin” dedim” diyor. Karda kalıyor adam, köyünegidemiyor. Böyle bir şey olabilir mi, böyle bir sistem olabilir mi?!. Zulümdeğil mi bu?!.

AydınAlkan:Evet!..

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: “Köye de gidersen çıkarmayacaksın!Çıkardığın ân yiyeceksin cezayı!” Ne yapacak bu vatandaş?!. 54 yıllık hayatını,iki yıllık askerlik harici 52 yıllık hayatını burada geçirmiş. Bu adam atatoprağını mı bıraksın, ne yapsın bu adam?!. Üç-beş çocuğu var, ne yapsın buadam?.. “Büyükşehir’e gelsin” Hadi buyur İstanbul’a gelsin, Ankara’ya gelsin;ne yapacak bu adam?!. İşportacılık yapsa bu sefer de arkasına Zabıta takacaksınsen bunun! Ne yapacak bu adam?.. Sen bunları yasadışı işlere yönlendiriyorsunhaliyle… Yani, hakikaten toplumsal bir cinnet hâlindeyiz. İnsanların ruh hâlibozulmuş durumda. Beden gitti, sağlık yok ama, bir de “ruh sağlığı” var yani…Ee, insanlar mideyi düşünürse, sabah akşam geçim derdini düşünürse, sen diğertarafta rahat rahat oyununu oynarsın! Adam başını kaldırıp düşünemez ki “bunlarne yapıyor, ne ediyor?” Sağlıklı düşünmez yani… İki tane de gaz verirsin,dolmuşa getirirsin, hamasi nutuk atarsın; bir de öyle unutturursun! Ama mideleraç!.. Napoleon’un ünlü bir sözü vardır: “Ordular mideleri üzerinde yürür.” Rusya’yaçıktığı seferde soğuk-karlı dönemde açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalınca 65bin tane askeri ölüyor Napoleon’un. Ne oluyor “mideleri üzerinde yürür ordular”diyor!.. Onun haricinde bizim seferlerimizde de hep ordunun arkasında hepaşçılar olurdu değil mi? Karavan olurdu… Bir de bizim karavan geleneğimiz vardı,bak onu da yok ettiler ordumuzda!.. Hazır yemek. Haberlerde sürekli geliyor,geçenlerde yine aşağı yukarı 150-200 tane asker zehirlendi!.. Önce yemekkaravanlarda yapılır, aşçılar olur –meşhur Bolu’lu aşçılar- onlar yemeklerinikaravanlarda yapar, önce gelir ordu komutanına verirler, o tadar, ondan sonraaskere verilir. Bu geleneğimiz de yok oldu bakın, hazır yemek geliyor. Neolduğu belirsiz! GDO’lu dediğimiz, hormonlu dediğimiz gıdaların hepsi seninvatan-millet savunmasındaki, lafa gelince “Mehmetçiğim vur!” dediğin askerinebunu mu reva görüyorsun?!. Bu yemeği mi reva görüyorsun!

AydınAlkan:Her türlü sabotaja açık…

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Bakın, sürekli bir dairenin etrafındakonu dolanıyor: Bağımsızlık gidiyor!.. Maalesef insanlar bu şekilde açlıktan,mideden, geçim sıkıntısından sağlıklı düşünemiyor. Bizim işte orduda örneğiniverdiğimiz gibi meselâ, Cengiz Han Pekin’i kuşatma altına aldığında çok sıkıgıda depoluyor ordusuna. Arkasından geliyor işte. Kurutulmuş etlerdi, bulgurdu –özelliklebulgur, folik asit açısından da zengin olduğu için- bağırsağa basılmış kuruetler falân asılıyor, müthiş bir şekilde önce gıda depoluyor… Ondan sonra Pekin’imuhasara altına alıyor. Pekin’deki vatandaşlar açlık sınırına gelince mecburteslim oluyor!..

Kaleler genelde –öyle değil mi?- muhasara altınaalınır, direniş gösterirler; gıda bitene kadar! Gıda bitince mecbur yani; yaölecek, yada bir umut belki af olunur diye teslim olunacak. Bugün bize birambargo uygulansa? Biz hep silahı konuşuyoruz… Yani ambargo uygulanmasına veyaülkenin işgal edilmesi temeline indirgeyecek olursak; işgale hazır bir ülkehâline gelmişiz biz!

Zaten işgal altındayız yani!.. Adamlar bir mektupladarmadağın ediyor… Haddine mi, bugün sen bağımsız olsan, eğer fert fert,cemiyet cemiyet üretime katkı sağlasan, çalışsan, depolasan, değil mi?.. Silahsanayini geliştirsen buna paralel olarak, halkını refah içinde yaşatsan sıkı mıyani Amerikan Başkanı sana mektup yazacak “Budala olma! Akıllı ol!” falân filândiye?!. Kendilerinin tabiriyle “sen kimsin ya!”… “Sen kimsin!” de, arkasıdolacak bunun! Kuru kuru efelenmenin şeyi yok. Hani Anadolu’da bir tabir vardır“aç kabadayılık” denir buna; “sen kimsin!”… Bu aç kabadayılık!.. Dolu olacak,gerisi olacak bunun yani kuru sıkı olmayacak. Ama bunun gerisi gelmeyince,senin bağımsızlığın olmayınca, halkı üretime dahil etmeyince, halkın elindekitoprakları, meraları, hayvanları işgal edip ona buna peşkeş çekince neolacak?!. Halk zaten aç! Bugün ambargo uygulansa Türkiye’de depolanmış gıda enfazla altı ay yeter. Hayvanlara mı yetecek, sana mı yetecek? Zaten samanınakadar ithal getiriyorsun!..

AydınAlkan:Zaten hiçbir evde öyle depolanmış gıda filân…

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Mümkün değil!.. Kimin evinde bir ayyetecek gıda var?!. Haftalık gidiyor veya maaşı olanlar ayın onbeşindenonbeşine gidiyor alıyor. Bu marketlerdeki gıda, bir günde biter!.. Ağaç kabuğumu yiyecek bu insanlar? Lükse de alıştırdın meselâ insanları, herkes konforuseviyor. Bu da gitti, ne olacak? İşgale açık hâle geleceksin. Koyacak ambargoyu…Yahu silahtan önce bu lazım bize! Silah her hâlukârda olur. Tarlasında çapayapan vatandaş –biz bunların örneklerini yaşadık!- çapasıyla gider, tahrasıylagider değil mi! Kazma kürekle gider, çoban sopasıyla gider! Bu kadar fedakârinsanlar, bunlar yapar bunu ama ilk önce senin mideleri doldurman lazım.Gıdalarını stoklaman lazım… Ondan sonra silah kolay. Silah üretiriz yahu! Ben silahkonusunda da  çok ciddi söylüyorumAnadolu’da bir tornacı ustası bulalım yapar silah. Karadeniz’e gitsek füzeyaptırırız! Karadeniz’deki silah ustalarına git, füze yaptırırız. Ki, onlara dakısıtlama geldi. O da bir sanattı aslında, yasaklandı! Yasaklandı ki, “unutulsun!”diye…

Yani biz gerçekten bağımsızlığımızı kazanmakistiyorsak çözüm yollarına bakmalıyız… Ama çözüm yapman istemiyorlar! “Yanlışpolitikalar” filân değil. Magazinsel olarak işte bir şeyler yapmaya çalışıyorlar;işte “20 lira destek”, “bir lira destek” falân filân gibi göz boyama…

Gerçekten çözüm yolu kolay: İki yıl içerisindeTürkiye üretime geçer, üçüncü dördüncü yılında hakikaten ihracata geçerTürkiye!.. İnsan gücünü kullanmak, onları eğitip kazandırmak. Bu mesleği; tarımolsun, hayvancılık olsun, aslında güzel meslek. Zevkli de. İçine girinceinsanlar onu görecek; zorluklarının yanında aslında güzel yönleri de olduğuiçin sevdirilebilir. Köylere meselâ “gençlik merkezleri” kurulur. Eğitim amaçlıtabiî; biz buna “gençlik merkezi” filân dediğimizde hep başka şeyleranlıyorlar; diskovarî şeyler anlıyorlar. Bizim amacımız o değil! Eğitim, ondansonra üretim ve ondan sonra şahlanış! Başka çaresi yok. Biz bugün bu kadar gençenerji ve güç elimizde dururken ve Avrupa’da genç nesil gerilerken biz de buşekilde bunları heder edersek, bizim toparlanmamız her geçen gün daha dazorlaşacak. Bir ân önce çözüm yollarına gitmek lazım.

Çözüme giderler mi? Gitmezler! Onu da söyleyeyim…Dertleri üretmek değil yani. Üreticiyi bitirmek yani, açık söylüyorum! Bir adamıköyüne sokmuyorsan, derdin nedir senin? Adam patlamak üzere, çatlıyor; dağın başındane yapacak bu adam, ceza yazıyorsun buna?!. Ne yapacak bu? Köyünü mü terkedecek?!. Zaten bu insanlar, bu Güneydoğu’da yapanlar, hayvancılık yapaninsanlar zaten yıllardır PKK’dan bıkmış durumda adamlar. Çaresiz, yaylalaragidemiyorlardı, rezillik çekiyorlardı filân. Bugün güvenli bölgeleroluşturulmuş, eskisi gibi değil ânında iletişim araçları da geliştiği için. Bu adamlaryaylaya çıkıyor bu sefer de sen sıkıyorsun bu adamların boğazını! Yahu niyeyıldırıyorsun? Yapsın bu adam, katkı sağlasın! Üretime katkı sağlasın!.. Bugün domuzçiftlikleri serbest Türkiye’de! Bugün Türkiye’de domuz eti yiyor insanlar! Ben şuân İstanbul’da yemek yemeye korkuyorum!.. Anadolu’nun da çeşitli yerlerindeyemek yemeye korkuyorum. Emin olun korkuyorum. Ne yemem gerekiyor? Simit yememgerekiyor İstanbul’a gelince. Temiz yer vardır illâ ki, ama ben yabancı olarakgelmişim İstanbul’a korkuyorum. Niye? İstanbul’da domuz çiftlikleri var! Resmikesimhâneleri var.

AydınAlkan:Bazı büyük marketlerde reyonlarda satılıyor.

EjderHüseyin ÇETİNKAYA: Tabi! Reyonlarda satılıyor… Onunharicinde gizli, sucuklarda falân kullanılıyor, satılıyor… Bu domuzçiftliklerinin bir de atıkları var… İstanbullunun içme suyunun olduğu barajlarabırakılıyor bu atıklar! Bunlar bilinen gerçekler yani. Domuz tabiî üretimifazla; çoğalması bakımından bir batında aşağı yukarı 20 tane yavru yapıyor! Cam,tahta, demir hariç her şeyi yiyor. Kendi pisliği de dahil. “Et verimi” de yüksek!Ne oluyor? Ahlâksız insanlar, ahlâksızlaşmış insanlar bunu sucuğa katıyor,kıymaya katıyor, köfteye katıyor, ona katıyor, buna katıyor, bak bu da vücuttakimyasal değişime neden oluyor! O da insanın kimyasında bozulmalara nedenoluyor.

Bugün bir vatandaşburaya geldiğinde rahatlıkla et yiyemiyorsa, oturup düşünmek lazım “niye böyle?”diye… Üretim fazla olsa, girdi maliyetleri ucuz olsa, ucuz et yese rahat rahatinsanlar, olmuyor mu? Yok.

Sadece et konusundadeğil, domuzun bütün maddeleri çocukların özellikle çok sevdiği bütünşekerlemelerde tüketiliyor! Çocukları götürdün …, … marketlere hepsinde var! Getirsinlerüzerinde yazar; “domuz yağı vardır” yazmıyor ama, kodlar ve farklı şeylerleyazıyor. Çocukların da dikkatini çeken şeyler onlar yani. Gittiğinde ilksaldırdığı şeyler jelatinler, şekerlemeler, çukulatalar. Bugün domuz etininserbest olduğu ülkede, senin vatandaşın kendi hayvanını besleyemiyor!

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: