RÜYALAR – HÜRRİYET BUUDU

RÜYALAR – HÜRRİYET BUUDU

Böyle rüyalarında sürekli nebilerle, velilerle oturup kalkan insanlar vardır. Sağına yatar İsa Nebiyi görür, soluna yatar Musa Nebiyi görür. Her durumda bir mübarekle hemhaldir. Fetocular arasında çok vardı bunlardan. Onlara çok özenirdim. Ben hiç öyle mübarek biri olamamışımdır.

Bizimkileri görüyorsunuz işte. Rüyalarımızda öküzlerle, ayılarla düşüp kalkıyoruz. Alelade, hiçbir olağanüstülük belirtmeyen suretler arasında dolanıyoruz. O da her zaman olmuyor. Olmalı gerçi. Rüya görmek sıhhattir. Yavuz Sultan Selim’i bilirsiniz. Vezirini azarlar: Rüya görmedin madem niye bütün gece uyudun?

İşte hayatın sırrına ermiş insan bakışı! “Madem rüya görmeyeceksin niye uyuyorsun?” Rüya büyük hadisedir. Alelade de görünse büyüktür. Çünkü o Âlem-i Ervah’tan gelir. Âlem-i ervahtan gelen şey, bu yaşadığımız âlemde olan şeyden büyüktür. Onun için bakın, büyük adamlar, büyük sanatkârlar rüyalarından ayrılmazlar, onlarla yaşarlar.

İnsan rüyasında bir Peygamberi, Peygamberler Peygamberini, bir veliyi, bir sahabiyi ve yüce mukaddes mânâları elbet görebilir. Ama herhalde bu her zaman olan bir şey değil, nadirdir. Ve insan böyle nadir şeyleri ne kadar mahrem bilse, ağyardan ne kadar saklasa yeridir. Onlar öyle rastgele herkese söylenecek şeyler olabilir mi? Bir insanın başına nadir zamanlarda, nadir hallerde gelir. En azından bizim gibi “fenaya ermemiş mahlûklar” için böyle olsa gerektir. Ortaya dökülür mü onlar?

Ama bizler şunun şuurundayız: Düpedüz şeytanî veya nefsanî olduğunu fark etmiyorsak, rüyalarımız ne kadar alelade görünürse görünsün, rüya olmak bakımından fevkaladedir. Onların kıymetini bilmek, onlardan mânâlar devşirmeye bakmak gerekir. Hiçbir rüya boş ve gereksiz değildir. O bize mutlaka çıplak gözle (veya zekâmızla) fark edemediğimiz bazı hakikatler hakkında bir fikir verir.

Ama diyeceksiniz ki, rüya görmek neye yarar, tabirini bilmedikten sonra… Kısmen haklısınız, çünkü zamanımızda tabir ilminden anlayan kimse bulmak zor.

Fakat o kadar da ümitsiz olmamak gerekir. Salih Mirzabeyoğlu var. Onun bize armağan ettiği “iştikak ve cifir yoluyla rüyadan mânâ çıkarmak sanatı” var. O ne güne duruyor?

Tilki Günlüğü ve ondan sonraki eserler; “iştikak ve cifir yoluyla rüyalardan mânâ çıkarma sanatı”! O da şu: “Kişi, kendini hakikatin hakikatinde takip edebildiğince hürdür.”

Diyebilirsiniz ki, kendimizi rüyalarımızda takip edebildiğince hürüz. Zira dünya esarethanemiz, rüyalarsa hürriyet alanımızdır.

Selim GÜRSELGİL

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: