ÖLÜMSÜZ ÇOCUK SENSİN

ÖLÜMSÜZ ÇOCUK SENSİN

ÖLÜMSÜZ ÇOCUK SENSİN

ARDINDAN

İnsan neslinin bitişine,
Son temsilcisinin gidişine,
Ağlarken onun evlâtları,
Gidişi sevinçle alkışladı,
Geride kalan insan tortuları…
Yüküyle doğmuştu doğmasına,
Sonunda bu yük kambur oldu,
Geride kalanlara.
Kamburdan kurtuldular,
Zincirlerini kırdılar,
Açıldı lağımın kapakları.
Belki burada başladı,
İnsanlığın tüm hikâyesi,
Ve, her şey…


BURASI MI?

Musa ile Hızır’ın buluştuğu yer burası mı?
Sofra kurdukları, yemek yedikleri,
Balığı unuttukları yer burası mı?
Tekrar canlanıp o balık burada mı denize dalmıştı?
Her gün seyrine doyamadığım bu deniz o deniz miydi?
İki kişinin buluştuğu,
Diz dize oturduğu,
İki denizin birleştiği,
İki şehrin kavuştuğu,
İki kıtanın kafa kafaya vuruştuğu,
İki dünyanın hercümerc olduğu kutsal nokta,
BERZAH burası mıydı?
Tevhit sırrı ilk burada mı ayan oldu?
Bilmeyenin kaderi,
Bilmediğini öğrenmekti semadan,
Semanın kapıları açıldı,
Burada mı geldi ehli rüyâdan?


SEN MİYDİN?

Canlanıp suya dalan o balık sen miydin?
Sen miydin, Musevî mizaçlı,
Musa’nın bilmediği,
Hızır’daki gizli ilmi alan,
İsa’nın can veren nefesi,
Musa’nın can alan kudret eli?
Sen miydin,
Denizin diplerine dalıp saklı inciyi çıkaran,
Hazineyi cömertçe insanlığa sunan?
Rahmetin yıkadığı saçlarından yağmur süzülen,
Yağmur misâli zuhur eden, zuhur edecek olan?
Sen misin,
Doğduğu, can bulduğu yere geri dönen,
Kısırlığın habercisi,
Merhamet timsali,
O çocuk sen misin?
Hep doğacak, yeniden doğacak,
Ölümsüz çocuk sen misin?


SENSİN

Sensin çile tacını başına takıp,
İnsanlığa kral olan…
Bir geldin pîr gittin,
Her geldiğinde çarmıh kaderin oldu.
Her çarmıh son günün,
Ve sonunda son gününe yetişen.
Tamamlandı devran,
Çilenin dedikodusu bize kalan.
Bir tarafta  akbabalar,
Diğer tarafta kartallar,
Sineni deşemeyecek,
Alçaktan uçan, alçaklar.
Deştirmeyecek, semanın sakinleri,
Aşağılara süzülecek,
Yüksekten uçanlar.
Zulüm sende toplandı,
Zalim seninle bilindi,
Hâlinden anlatamasan da,
Gözlerinden anladım,
Son sözün, son bakışın,
Hem mazlumdun hem mahzun.
Oturdum ağladım,
“…
bunu sakın unutma”
Dediğin zaman.
Ruhları ayaklandıran,
Pamuk elin ensemde,
Baba merhameti,
Her zamanki gibi.
Ağabeyim hâlimin şahidi,
Dostunun son gününde,
Aslan başını ileriye uzatarak,
Gözlerin nemli ağladın ağlayacak.
Her zaman öyleydin,
Merhamet timsali.
Mahzun bakışlı Kumandanım.
Dostunun söylediğini,
Bir anda anladım,
Gerçek esaretini,
Çektiğin acıyı ve mahcubiyetini
Baba şefkatini,
Korurken evlatlarını…
Yolunu gözleyen,
Ve yolunu gözleyen,
Kol kol olmuş ordulaşmış olanları.
İntikamsa, intikam,
Savaşsa savaş,
Hazır atın hazır son süvari,
Dört nala ardından koşturacak,
Cins cins ateşten atlarım da hazır,
Bayrağı menzile ulaştıracak.

Serhat OĞUZ
25 Mayıs 2018

İlk Yayın Tarihi: 24.06.2018

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et