İSLÂMA MUHATAP ANLAYIŞ ZARURETİ
Biz Salih Mirzabeyoğlu’nun fikriyatından söz edince İslâmcı gençlere önce tuhaf geliyor. Çünkü çok uzun zaman onlara, “İslâmcılık demek fıkıh demektir, fıkıh bilgisi ve onun üstüne alo fetva hatları, bir de iyi bir sağ partiye oy verdin mi mesele tamamdır” diye öğretildi.
Burada fıkhın önemine itiraz etmiyoruz. Fakat bütün bir İslâmcılık davasını fıkha sıkıştırmak, İslâm aksiyonunu bu noktada körletmek, doğru bir şey olmasa gerek. Zira İmam-ı Gazalî fıkhî meselelerle haddinden fazla boğuşmanın kalbi karartacağını söylemiştir.
“İkinci Binin Yenileyicisi” İmam-ı Rabbanî Hazretleri ise klâsik İslâm tefekkürünün şahikası sayılan Mektubat’ında fıkhî meselelere çok az yer vermiş, bunları yetecek kadar bilmek gerektiğini söylemiş, bütün ağırlığı İslâmi tefekkürü ve aksiyonunun esaslarına yöneltmiştir.
Salih Mirzabeyoğlu, zamanının felsefelerini ve felsefî meselelerini muhasebe ederken, bunun önemini pek çoğu anlamıyor. İmam-ı Gazalî’yi hiç okumadıkları belli. Bu işin 1000 senedir yapılmadığından habersizler. Yapılmasının önemini de kavramaktan uzaklar.
Salih Mirzabeyoğlu “İbda Diyalektiği”nden söz edince, sanki ithal bir şey söylermiş gibi alıyorlar. Hâlbuki bunun İmam-ı Azam’ın metodu olduğunu, İmam-ı Maturidî’nin Kitab’ül-Cedel (Diyalektik Kitabı) diye başlı başına bir kitabı bulunduğunu hatırlatınca şaşırıyorlar.
Aynı şekilde tasavvuf denilince, haftada bir, iki haftada bir dergâha uğrayıp sohbet dinlemek, tesbih çekmek, sonra da seçim zamanı, şeyhini hangi siyasetçi ziyaret ederse ona oy vermek sanıyorlar.
Hâlbuki tasavvuf, en başta büyük bir fikir kütüphanesi meydana getirmiştir.
Vahdet-i Vücud ve Vahdet-i Şühüd gibi iki dev düşünceyi oluşturmuştur. Büyük bir sanat kütüphanesi meydana getirmiştir. İslâm müziği, şiiri, hattı, tek kelimeyle İslâm medeniyetinin en önemli kültür verimlerini ortaya koymuştur.
Gelgelelim Salih Mirzabeyoğlu sanat deyince, estetik deyince kulağa garip geliyor.
Kısacası, İslâm-İslâmi şuur denince sadece birtakım fıkhî meseleleri, onu da daha çok ticaret ve cinsellik konusunda başvuru kaynağı olarak anlamamak lâzımdır. Evet, fıkıh, bize ibadetin ve taatin bütün ölçülerini verir.
Fakat İslâm bütünüyle fıkhî meselelerden ibaret değildir. Ne Kur’ân’da, ne hadislerde tümüyle fıkhî meseleler işlenir. İslâm, Müslümanlara, her ilim ve her sanat hakkında, yaratılış ve kâinat hakkında, tarihten siyasete tüm insan ve toplum meseleleri hakkında şuur verir.
Bu şuur, İslâma Muhatap Anlayış’tır. İslâma Muhatap Anlayışı bütün bir sistem plânında kim ortaya koyduysa, onunla İslâm fikir ve aksiyon ölçülerini kim görünüşe çıkarıyorsa, ona uymak, onu işlemek, onu yaymak ve onunla gerekeni yapmak gerekir.
Selim Gürselgil