PARADİGMA

PARADİGMA

“İnsanın devşirebileceği mutlak bilgi yoktur. Bilgi, kurulan, özü ve kabuğuyla sürekli zenginleşen, değişen veya belli bir ilerleme sonunda prensip ve metodlarıyla çöken bir niteliğe sahiptir.”

Kumandan Mirzabeyoğlu’nun “bilgi-bilim”i mutlak önünde hesaba çeken bu ifadesi ışığında Batı dünyasından, bilim ve felsefe ilişkisini ve bilim dünyasının yine bir bilim adamı tarafından hesaba çekilmesini konu eden Prof. Dr. Bilâl GÜNEŞ’in, Türk Eğitim Bilimleri Dergisi’nde yayınlanan makalesinden derlediğimiz notları alâkalarınıza sunuyorum:

Birinci Dünya Savaşına dek bilim adamları, tarafsız, toplumun refahı için çalışan dürüst ve güvenilir kişiler olarak bilinir ve bu anlamda sistematik bir şekilde eleştirilere maruz kalmazlardı.

Birinci Dünya Savaşı ile birlikte bilimin saflığı ve dürüstlüğü tartışılmaya başlanmış, bilimi ordunun ve kapitalizmin yönlendirdiği iddiaları artmıştır. Bilimin tarafsızlığı tartışılırken, siyasi yönü de konuşulmaya ve gündemde tutulmaya başlanmıştı.

İkinci Dünya Savaşı belki de bilimin meşruiyetine ve tarafsızlığına en ağır eleştirilerin yapılmasına önayak olmuştur.

Dünya Savaşları sonrasında artık bilim adamları yeni ve öldürücü silahlar geliştirmekten, bombalar tasarlamaktan üretmekten ve hatta savaş alanlarına sürmekten sorumlu tutulmakta ve suçlanmaktaydı.

Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları bilimin askerileştirildiği iddialarını iyice pekiştirmişti…

1950’li yıllarda bilimin askerileştirilmesine tepki göstermek için başlatılan “Compaingfor Nuclear Disarmament” ( Nükleer Silahsızlanma Kampanyası) bilim adamları ile bilim eleştirmenleri arasında süregelen bilim savaşlarını tetikleyen bir hareket olarak dikkate alınabilir.

Bu yıllarda “Bilim” ve “Bilim Adamı” kavramlarını yeniden “radikal” bir şekilde yorumlayarak bilim dünyasını PARADİGMA kavramıyla tanıştıran “Thomas Kuhn” bilim dünyasına damgasını vuruyor…

Paradigma

Kuhn, bilim adamları tarafından kabul görmüş olan inançlar bütününe veya problemlerin nasıl anlaşılması gerektiği konusunda üzerinde hemfikir olunan geleneklere “ Paradigma” adını vermiştir. Tarihte Kopernik astronomisinin, Newton dinamiğinin veya dalga optiğinin zamanında kabul görmüş gelenekler olduğunu ve bunların her birinin birer paradigma olduğunu ifade ediyordu…

Kuhn’a göre paradigma, bilimsel sorgulamanın temeli idi ve bir konuda bilim adamlarının ortaklaşa ortaya koydukları modelin içinde paradigma kavramı yatıyordu.

Kuhn’a göre, “Bir konuda zihinsel veya kavramsal modele sahip olmak demek, o konuda bir paradigmaya sahip olmak demektir.”

Bilim adamlarının hangi deneyleri nasıl yapacaklarını, hangi sorunları öncelikli kabul edeceklerini, hangi soruları soracaklarını belirleyen şey sahip oldukları paradigmalardır. Belirli bir paradigmaya sahip olmayan bir bilim adamı, olguları bir araya bile getiremez. Çünkü paradigmanın olmadığı yerde bilimin gelişmesini sağlayan tüm olgular eşit derecede önceliklidir. Bir olgu, diğerinin içinden seçilmiş ise bu paradigma sayesinde olur.

Bilim

Kuhn, bilimin istikrarsız olduğunu ve kazanılmış bilgilerin toplamı olmadığını iddia eder. Kuhn’a göre bilim süreklilik göstermez ve istikrar arzetmez. Bilimsel süreç zaman zaman gerçekleşen devrimlerle kesintiye uğrar.

Bu devrimleri, bilim, temel kabullere ters düştüğü için başlangıçta kabul etmek istemez ve bastırmaya çalışır.

Ancak devrimler öyle bir hâl alır ki, bilim bu devrimleri ve radikal değişimleri kabul etmek zorunda kalır. Daha önce radikal kabul edilen devrimler normal bilim haline gelir ve bilim adamları tarafından ortaklaşa kabul gören bir olgu olur.

Kuhn, bilimin “akılcı olarak seçilmiş deneysel çerçevelere dayanan ilerici ve yavaş yavaş artan bir bilgi birikimidir” şeklinde özetlenebilecek geleneksel tanımını reddediyor. Bilimin dogmatik bir inanç sistemi olduğunu söylüyordu.

Örnek olarak; PTOLEMY (Batlamyus) astronomisinde ; ‘Güneş, dünya etrafında döner’ veya FİLOJİSTON’lu Kimya’da “yanma, maddenin içerisinde bulunan ve FİLOJİSTON adı verilen maddenin açığa çıkması sonucu gerçekleşir” şeklindeki paradigmaların bu günkü kabullenişlere ters düşmesine rağmen, yüzyıllar boyunca bilim adamları tarafından savunulduğunu ortaya koyuyordu.

Kuhn’a göre eğer Ptolomy astronomisi veya filojistonlu kimya için “mit” (hikâye) diyeceksek, bu iki paradigma yerine , “Dünya, güneş etrafında döner” veya “yanma, maddenin oksijen gazı ile birleşmesi sonucu oluşur” şeklindeki şu ânda kabul görmekte olan paradigmalar da pekâlâ ileride “mit” olarak adlandırılabilir. Eskiden yüzyıllar boyu kabul görmüş olan “Ptolemy” astronomisi veya “filojistonlu kimya” için bilim diyeceksek, o hâlde bilimin vaktiyle bu günkü inançlarımızla ters düşen ve hiç bağdaşmayan inançları içerdiğini kabul edeceğiz. Bu mantıkla yola çıkıldığında,hangi kabullenme yapılırsa yapılsın, bilimsel gelişmeyi bilgilerin birikim süreci olarak tanımlamak mümkün değildir.”

Bilim Adamı

Kuhn, bilim adamlarının objektif ve bağımsız olarak düşünemeyeceklerini, hatta onların bir paradigmaya sahip muhafazakârlar olduğunu, paylaştıkları paradigmanın geçerliliğini doğrulamak için sahip oldukları kendi bilgilerini problemin çözümüne uyguladıklarını iddia etmekteydi.

Bilim adamlarının gerçeklerin peşinde olmadıklarını, sahip oldukları dünya görüşü (paradigma) çerçevesinde, bulmaca çözmeye çalışan insanlar olduğunu söylüyordu.

Hepsinden önemlisi, Kuhn “Bilimsel Devrimlerin Yapısı” adlı kitabında özetle:

“Biz Batı dünyası, bu gün daha güçlü silâhlar ürettiğimiz ve gücümüzü dünyaya dayattığımız için, bilimimizi de dayattık… Bu bizim bilim seviyemizin daha iyi ve daha doğru olduğunu göstermez” diyen batılı bir bilim adamıdır.

Adnan DEMİR

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: