BÜYÜK DOĞU TARİH MUHASEBESİ

BÜYÜK DOĞU TARİH MUHASEBESİ

İbda Diyalektiği’nin üçüncü (aslında ilk) temel unsuru olan Büyük Doğu Tarih Muhasebesi’nden biraz söz edelim. (Yer kaplamasın diye, BDTM diyeceğiz.) Ancak bundan önce bir meseleyi halledelim ki, o da zaten bununla ilgili.

Şimdi ben dedim, “aslolan imândır; ondan düşünce, onda bilgi, ondan teknik…” böyle bir zincir yaptım. Bir arkadaş da itiraz etti: “Aslolan imân diyorsun ama bilgi olmadan imân olur mu?” Hakkı var tabiî: Bilgi olmadan imân olur mu? Olmaz. Düşünce olmadan olur mu? O da olmaz. Hatta belli bir anlamda teknik de üretim de imânın şartlarından sayılır.

Tabiî ki ben burada “aslolan imândır” derken onu demek istemedim. Aslolan imândır demek, temellendirici olan, kuşatıcı olan imândır demektir. Bilginin, düşüncenin, tekniğin, her şeyin üstünde bizi Mutlak’a götürecek yeterlilikteki tek şey imândır. Teknikle, bilgiyle, düşünceyle Mutlak’a varamazsın; O’na ancak imân yoluyla varabilirsin. Böyle olunca da aslolan, en yüksek hürriyet alanı olan elbette imândır; diğerleri ondan sonra gelir.

Bu aynı zamânda BDTM’nin “tarih diyalektiği”nin de esasıdır.

Her şeyden önce BDTM, tarihe -Hegel ve Marx gibi- “bilinen Batı tarihi içinden kendince mantık çıkarmak” olarak bakmaz. O, her şeyden önce Doğu’nun, tüm insanlığın, yani Büyük Doğu’nun tarihidir, imânın tarihidir; tarihte bu imânın izini sürer, onu arar.

Tarihin akışı, bir imânın doğurduğu ahlâk hâlinde iyi ile kötünün mücadelesinden meydana gelir; ve o ahlâkın yansıması aksiyon hâlinde haklı ile haksızın, zalim ile mazlumun; ve onların ikinci derece, üçüncü derece izdüşümlerinin… Tüm tarihte bu aksiyonun resmi vardır.

Tarihî devirler, (Hegel ve Marx’ın zannettiği gibi) “zorunlu olarak birbirini hazırlamış sıralı devreler” değil, iyi ile kötünün mücadelesinin kendi dönem ve şartları içinde çizdiği resimlerdir.

Tarih, insana hükmünü hâkim kılan bir görünmez (idealist veya materyalist) ilkenin yürüttüğü bir oluş ve yükseliş tekerleği değil; insana sunulmuş bir oluş, yükseliş ve aksiyon imkânıdır; bu imkânın insanlar tarafından kullanılışına göre de oluş ve bozuluş, yükseliş ve alçalış devirleri açılır. Yani devirleri, Hegel ve Marx’ın bilinen Batı tarihi içinde keşfedecekleri bir mantık zinciri değil; insan aksiyonu ortaya çıkarır. Varoluşçuların diliyle, müstakil bir öz (ilke) değil, varoluşun (aksiyonun) çeşitli keyfiyetleri… Tarih, inkılâbın şartlarını (imkânını sunar); ama kendisini değil. (Bu anlamda Leninizm haklıdır!)

Her devrin durum çözümlemesi, o devrin aksiyon imkânlarının belirlenişidir. Neyin neye, hangi oluşun hangi oluşa, hangi fiilin hangi fiile yol açtığının ve tarihi gidişatı hangi fikrin belirlediğinin ortaya çıkarılışıdır. Büyük Doğu Tarih Muhasebesi, işte buna karşılık gelir.

Tek kelimeyle BDTM; bir imânın tarihî hadiseler içinde, devirler içinde izinin sürülüşü ve aksiyon imkanlarının belirlenişidir. Doğu tarihini temel alan, bütün bir insanlığın, Büyük Doğu’nun tarih şuurudur. Bu anlamıyla dünya görüşünün de temelini teşkil eder.

Selim Güselgil

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: