BOP’UN 4 EĞİLİMİ BİRLEŞTİRME MASALI VE İDEOLOJİ

BOP’UN 4 EĞİLİMİ BİRLEŞTİRME MASALI VE İDEOLOJİ

Sırtı duvara dayalı BOP Liberalizminin, mevcut yok olma durumundan kurtulabilmek için siyaseti yeniden dizayn etme çabasının bir neticesi olarak AKP’den ayrılanları “yeni parti” kılıfları içerisinde piyasaya sürmeye çalıştıklarını görüyoruz. Bir ideolojiye nisbetle yürütülmesi gereken siyasî faaliyetin, ideolojiden yoksun bir şekilde kendi kendini amaç edindiği bu dönemde ANAP’tan bu yana gizlenen ideolojinin, yeni kurulan partilerle sürdürülmeye devam edeceğinden hiç şüphe yok… 12 Eylül’den itibaren BOP liberalizminin taşeronları “4 eğilimi birleştirme” iddiasıyla insanımızın üzerine karabasan gibi çökmüşlerdir. Bu vesileyle hem “4 eğilim”den neyi kastettiklerini, hem BOP liberalizmini hem de ideolojinin ne olduğuna dair doğru ve kalıcı bir fikir edinmek isteyenlerdenseniz muhakkak ki aşağıdaki satırları dikkatlice okuyacaksınız:

BOP liberalizmi, yeni partisini veya partilerini sahneyefırlatırken hep 4 eğilimin birleştirilmesi masalını okur. İkinci partisi AKP’yipeydahlandırırken de aynı masalı okumuşlardı. Özal, 12 Eylül öncesi CHP, AP,MHP ve MSP’nin bağlı olduğu eğilimleri, daha doğrusu ideolojileri, tek birideoloji olarak birleştirmedi; Sovyetler Birliği’ni, Doğu Avrupa’yı,Balkanları, Kafkasları, Asya’yı, kısaca dünyanın tamamını hedef alan “genelsaldırı”nın 80’lerde yeni bir aşamaya yükseltilmesiyle birlikte Türkiyecephesinde sahneye sürülen BOP’un ilk has taşeronu Özal, bu partilerinmensupları arasından “aynı eğilim”e sahip unsurları, yani çal, çırp, talan etyağmacılığına eğilimli unsurları bir araya topladı. ANAP paravanası arkasındabirleşenler, o zamanki CHP’nin sosyal demokratlığı, AP’nin karma ekonomiesasına bağlı liberalizmi, MHP’nin milliyetçiliği ve MSP’nin İslamcılığı değil;tıpkı 77 genel seçimlerinde milletvekili adayı olduğu MSP’ye olan “eğilim”initerk eden T. Özal gibi -ki aynısını 20 yıl sonra AKP peydahlandırılırken BOP’unikinci has taşeronu T. Erdoğan da üzerindeki “milli görüş” gömleğini çıkararakyapacaktır- partilerinin bağlı olduğu eğilimleri, daha doğrusu ideolojileriterk eden yağmacılardır. 4 partinin içindeki bu yağmacılar, kupon arazilerin,kupon ihalelerin kokusunu alır almaz, ufuktaki KİT yağması, Doğu Avrupa,Ortadoğu, Orta Asya talanı kulaklarına fısıldanır fısıldanmaz, hemen bir arayaöbeklendiler; bu toplanışa 4 eğilimin birleşmesi, peydah ettikleri ANAP’a da “4eğilimin çatısı altında birleştiği çatı parti” dediler. CHP’nin ideolojisine,“sosyal demokrasi” diyorum, çünkü 12 Eylül öncesi CHP’nin ideolojisi o yıllardaöyle adlandırılıyordu. 20 yıl sonra, kimi eski mensupları, sosyal demokratCHP’nin eski mensuplarıyla beraber AKP’ye katılacak Demokratik Sol Parti, ANAPpeydahlanırken henüz kurulmamıştı. Nedenine birazdan geleceğiz, her kesimden,her ideolojiden, her partiden, “kamu malını ‘liberalce’ gasp etmeye eğilimli”unsurları bir partide öbeklendiren “4 eğilim birleştiricileri”nin “eğilim”kelimesiyle örtülemeye çalıştıkları şey, açıkça seslendirmekten kaçındıkları “ideoloji”dir.

Boş kağıda şöyle yataylamasına bir çizgi çekip, üzerine“ANAP, eğilimler üstü eğilimin, BOP liberalizminin partisi” ibaresini düşün;sonra bu çizgiden aşağıya doğru 4 çizgi uzatıp, altlarına; CHP, sosyaldemokratlık; AP, karma ekonomi esasına bağlı, liberalizm; MHP, milliyetçilik;MSP, İslamcılık veya milli görüşçülük yazın. 4 eğilimin birleştirilmesi iddiası, Özal liberalizminin bu 4’ününbirleştirilmesinden doğduğu anlamında öne sürülüyorsa, kıyamete kadar dabirleştirilseler, Ecevit’in sosyal demokratlığından veya demokratiksolculuğundan, Süleyman Demirel’in karma ekonomi esasına dayananliberalizminden, Türkeş’in milliyetçiliğinden, Erbakan’ın milligörüşçülüğünden, özelleştirme kod adlı kamu mülkiyeti yağmacılığıyla,etnikçi-mezhepçi ayrılıkçılığa dayanan bir Özal liberalizmi çıkmaz. Özalliberalizmi, ne 4 eğilimin birleşmesiyle ortaya çıktı, ne de ayrı bir eğilimolarak yaptığı şey, diğer 4’ünü birleştirmekti; Özal liberalizmi, teorisi vesirayet siyaseti BOP’çu odaklar tarafından önceden hazırlanmış apayrı bir“eğilimler üstü eğilim” rolüyle Türkiye cephesine sürüldü, dayatıldı.

Özal/ANAP liberalizmini, karma ekonomi esasına bağlıDemirel/AP liberalizmini tasfiye etmesi için sahneye sürerken, Demirel/APliberalizmini dışarda bırakıp, “3 eğilimi birleştiren liberalizm” etiketinikullanmaları gerektiği halde, neden 4 eğilimi birleştiren liberalizm etiketinitercih ettiler? “3 eğilimi birleştiren liberalizm” etiketini kullansalardı,İslamcılığı, milliyetçiliği, sosyal demokratlığı bir partide birleştirmeiddiasının zaten kaçınılmaz olarak yol açacağı Özal/ANAP liberalizminin nemenem bir liberalizm olduğu kuşkusuna, “Demirel/AP liberalizmini hangi özelliğisebebiyle birleştirilmeye değer bir eğilim saymadıkları” sorusuyla katkıdabulunmuş olurlardı. Bu yüzden, Özal/ANAP liberalizmini, Demirel/APliberalizminin devamıymış ya da onun kaçınılmaz olarak vardığı birliberalizmmiş gibi gösterecek, “Biz dışardan dayatılmadık, yüzde yüz yerliyiz”gibisinden bir gizlenme imkanı sağlayacak “4 eğilimi birleştiren liberalizm”etiketlemesini tercih ettiler.

Özal/ANAP liberalizmini sahneye sürerken yaptıklarıkurnazlık, kendilerini hem güya birleştirildiği iddia olunan eğilimlerden biri,hem de eğilimleri birleştiren “eğilimler üstü eğilim” olarak göstermektenibaret değil; İslamcılığı, milliyetçiliği, sosyal demokratlığı aynı ortak adaltında toplarken, gerçek ortak ad “ideoloji” yerine, ideoloji kavramınınanlamını hafifleten “eğilim” kelimesinin kullanılması da yine bir kurnazlıkolup, İslamcı, milliyetçi, sosyal demokrat saflardaki BOP liberallerinin“birleşmelerini” kolaylaştırmaya yöneliktir. Daha doğru ifade edelim, eğilimkelimesi, sulandırılıp, hafifletilmiş ideoloji anlamına gelmiyor, “eğilim”inanlamı, BOP liberallerini bir araya toplarken, kendisinden sakınılan “ideoloji”kavramının anlamını geçiştirmek, örtmek amacına alet ediliyor. “Eğilim”,bildiğiniz gibi, belli bir kişiye, nesneye, konuya, ideolojiye yönelim halineişaret eder. İdeolojiyse, basitçe, hukuktan siyasete, sanattan felsefeye, iktisattandine, diğer düşünce biçimlerinin, ideolojik akımların eleştirisini ve yeni birtoplumsal düzen önerisini içerecek şekilde, yanlış olanla doğru olanı tespitdisiplinidir. Belli bir ideolojinin, ideolojik akımın, kendi bakış açısıylaortaya koyduğu tespitler bütününe eğilim duymak, sizi o ideolojiye yönelikeğilim sahibi yapar, ama tam anlamıyla ideoloji sahibi, mensubu yapmaz.“İdeolojik eğilim sahibi olmak”la “ideoloji sahibi olmak” her durumda yüzde yüzaynı anlama gelmez. İdeoloji sahibi olmak, eğilim duymanın daha ötesinegeçmekle, inanarak bağlanmakla mümkündür. İnanarak bağlanma hali, eğilim duymaaşamasından geçtiği için o hali de kapsar; ama her eğilim duyma hali, illakiinanarak bağlanma seviyesine varmaz. “Eğilim duyulan ideoloji”yle, “inanılarakbağlanılan ideoloji” cümlelerindeki “ideoloji” kavramı, anlam itibarıylaşüphesiz aynıdır; ama her iki cümlede aynı anlamı taşıyan ideolojiye, adıkonmuş belli bir ideoloji olarak eğilim duyma haliyle, inanarak bağlanma haliözdeş değildir. “İdeoloji”yi, belli bir disiplinle yapılmış tespitlerbütünlüğü, “eğilim”i de, “herhangi bir tespitler bütünlüğüne yakınlık duymahali” olarak tarif edersek, bu tarif bağlamında aynı kategoriye girmeyen“ideoloji” ve “eğilim” kelimelerinden “eğilim”i “ideoloji” yerinekullanmalarından maksat, milliyetçilik, İslamcılık, sosyal demokratlık, hangisiolursa olsun, ideolojileri, eğilim kelimesinin “inanarak bağlanma seviyesinevarması illaki gerekmeyen ilgi hali” anlamı üzerinden, “inanarak bağlanmayalüzum olmayan birer ilgi alanı”na indirgemektir. İdeolojileri “inanarakbağlanmaya lüzum olmayan birer ilgi alanı”na indirgeyecekler ki, ANAP’ın veAKP’nin peydahlandırılmasında olduğu üzere, koptukları partilerininideolojilerine olan bağlılıkları sadece eğilim seviyesinde olup, kuponarazilerin, kupon ihalelerin kokusunu alır almaz, ufuktaki KİT yağması, DoğuAvrupa, Ortadoğu, Orta Asya talanı kulaklarına fısıldanır fısıldanmaz, hemeneğilimlerini terk etmeye teşne münafıkların aynı partide öbeklenmeleri, buanlam kaydırmasını gözden kaçıran zihinlerce, “ideolojilerin birleştiği olumlubir gelişme” zannolunabilsin. “Eğilim” yerine “ideoloji” kelimesinikullansalardı, “eğilimleri birleştirdik” yerine “ideolojileri birleştirdik”deselerdi, İslamcılığı, milliyetçiliği, sosyal demokratlığı bir partidebirleştirme iddiasının zaten kaçınılmaz olarak yol açacağı “Özal/ANAPliberalizminin ne menem bir liberalizm olduğu” kuşkusu, çok daha keskinduyulurdu. “Eğilimleri birleştirdik” ve “İdeolojileri birleştirdik” cümleleriniard arda tekrarladığınızda, ilk işitişte nasıl anlarsınız?

– İkisi de aynı kapıya çıkıyor.

– Bu cümleleri, “eğilim”in hangi maksatla “ideoloji” yerinekullanıldığını, hangi maksatla yapılmış bir anlam kaydırması olduğunu anlamışdeğil, anlamamış bir zihin olarak duyduğunuzu düşünün.

– Ot olarak?

– Hayır, “eğilim”in, “inanarak bağlanmaya lüzum olmayan birilgi alanı olarak ideoloji” anlamında kullanıldığını anlamıyorsunuz amaeğilimleri bir partide birleştirme iddiasının kaçınılmaz olarak yol açtığıkuşkuyu az çok duyanlardansınız.

– “İdeolojileri birleştirdik” cümlesi, kulağı tırmalıyor.“Eğilimleri birleştirdik” deyince… sanki pek rahatsız etmiyormuş gibi bir şey.

– Eğilim, ideolojiye kıyasla nispeten çok daha kolayvazgeçilebilir mesafeli bir “bağlanma” haline işaret eden daha hafif bir kelimeolduğu için, eğilimleri bir partide birleştirme iddiasının kaçınılmaz olarakyol açtığı kuşkuyu az çok duyanlardan olsanız bile -aslında o kuşkuyu tamolarak duyamadığınız için demem lazım- kulağınıza da ilk işitişte haliyle,“Adamlar bir tek eğilimlerini birleştirmişler, öyle çok ideolojik bir durumyok” hafifliğiyle geliyor. Rahatsız olayım mı, olmayayım mı arası bir his…İdeolojiyse, öyle her rüzgara göre kolayca eğilip bükülerek terk edilmesi sözkonusu olmayan, bağlandığıyla bütünleşmiş bir bağlanma/mensubiyet haliniçağrıştıran daha ağır bir kavram olduğundan, “Bu işte bir iş var; boru değil,ideoloji bu” gibisinden rahatsız ediyor, uyarıyor. Bu uyarıyı alıp, “Bu ANAP’ınideolojisi ne menem bir ideolojiymiş? Adamlar, ‘Boğaz Köprüsünü satacağız!’diyorlar. Birbirlerinin kulağına, ‘Köprü satışı, başlangıç. Köprüyle başlayıp,yavaş yavaş alıştıracağız. Zamanla, bütün köprüleri, KİT’leri, yolları,limanları, tersaneleri, barajları, rafinerileri, PTT’yi, madenleri, körfezleri,koyları satacağız! Her şeyi satmazsak, namerdiz! Çünkü biz 4 ideolojiyi debirleştirdik!’ diye fısıldıyorlar. AP’nin, CHP’nin, MHP’nin, MSP’ninideolojilerinde böyle her şeyi satmacılık yok ki?” tespitine varır mısınız, oartık kavrayışınıza kalmış bir şey… Öte yandan “ideolojileri birleştirdik”cümlesini nebati bir zihinle işitecek olursanız, yani zihnini, “faşistideoloji”, “Marksist-Leninist ideoloji” gibi, ideoloji kelimesinin sadece belliideolojilerin menfileştirildiği cümlelerde ortak ad olarak kullanıldığı “haberbültenleri”ne, “köşe yazıları”na ütületmişlerdenseniz, bu cümle kulağınızı yinetırmalar ama bu sefer “kamu malının yağmalanacağı” kuşkusuyla değil, mesela,“ANAP, ideolojileri birleştirmiş diyorlar. ANAP’ın ideolojisine sakın solculuk,komünistlik karıştırılmış olmasın?” gibisinden pirelenirsiniz. Ama duyduğunuzcümle,1983’te ve 2001’de olduğu üzere, “4 eğilimi birleştirdik!”etiketlemesiyse, “Patrona helal olsun, yine yaptı numarasını!” diye elleriniziçırpmanız, işten bile değildir. “İdeolojiler öldü!” modasını hatırlıyormusunuz? 80’lerde yeni bir aşamaya yükseltilen “genel saldırı”yla atbaşıyaygınlaştırılan yoğun propagandanın özellikle 2. döneminde, BOP liberalizminin1. kuşak propagandistleri arasında çok revaçtaydı. “Tarihin Sonu geldi”hezeyanıyla adamakıllı sarhoş, “İdeolojiler öldü, liberalizm kazandı!” diye aztantana etmemişlerdi.

– Berlin Duvarının yıkıldığı zamanlar ayyuka çıkmıştı.

– Berlin Duvarının yıkıldığı, Sovyetler Birliği’nin içerdendağıtıldığı, Irak’a yönelik 91 Saldırısının düzenlendiği zamanlar… İkinci GenelSavaşın sonuçlarını ve bu üç olayı kanıt gösteren BOP’un 1. kuşakpropagandistlerine göre, Marksizm ve diğer bütün ideolojiler sonunda hem batıdahem doğuda kesin olarak kaybetmiş, liberalizmse, kesin olarak kazanmıştı. Bu üçolayı, ideolojiler arası savaşın kesin olarak bittiği, tarihin sona erdiğinokta olarak göstermeye çalıştılar, zira üşüşecekleri Sovyet coğrafyası veOrtadoğu’yla her ne kadar zaman kazanmış olsalar bile, liberalizm dışındakiideolojileri eğilim kelimesinin anlamı üzerinden, “inanarak bağlanmaya lüzumolmayan birer ilgi alanı”na indirgeyip, hiçleştirme kurnazlığını ne kadarustaca uygularlarsa uygulasınlar, ideolojiler var oldukça, insanların er ya dageç medya hipnozundan uyanacaklarını ve ideolojileri kıyaslayıp, insanlığımaddi manevi yok oluşun eşiğine getirmekten esas sorumlu olan ideolojinin,“liber” ve “liberty”nin müspet anlamları arkasına saklanan “liberalizm” kodadlı “ideoloji” olduğunu anlayacaklarını biliyorlardı. Ne yapılıp edilmeli,tarihin sona erdiği algısı kitlelerin zihnine mutlaka ama mutlakayerleştirilmeliydi.

“İdeolojiler arası savaş bitti, liberalizm kesin olarakkazandı, tarih sona erdi” propagandasının, biri, “Diğer ideolojiler öldü,liberalizm kazandı!”, diğeri, “Bütün ideolojiler öldü! İzmlerin devri kapandı!Liberal yaşam kazandı!” şeklinde, birbirinin varyantı iki versiyonu var. İlkversiyona göre, diğer ideolojiler, teorileri itibarıyla insan doğasına aykırıideolojiler oldukları için kaybetmişler, liberalizmse, insan doğasına en uygunideoloji, “doğal ideoloji” olduğu için kazanmıştı. “İdeolojiler arası savaşsonrası” olarak sunulacak bir dönemde, liberalizmi “ideoloji olarak”adlandırmaya devam etmenin uzun vadede zararlı olacağını; bir başka ifadeyle,ideoloji kavramının kendisi insanların zihinlerinde var oldukça, diğerideolojik sistemleri ölü ilan etmenin bir işe yaramayacağını, ideolojilerikıyaslamaya ilişkin zihni süreci yavaşlatsa da durduramayacağını hesaplayanikinci versiyoncularsa, tam da bu yüzden, “ideoloji”yi işe karıştırmadan “yaşamşekli” veya “yaşam tarzı” demeyi tercih ederler. Başka başka cümlelerlesöylediklerini açarsak, ikinci versiyoncuların “ideolojiler arası savaşsonrası” olarak sunulacak bir döneme çok daha uygun olduğunu düşündükleri modelegöre, diğer ideolojiler, teorilerinin insan doğasına aykırılığı bir yana,inanarak bağlanmayı gerektiren birer dogmalar toplamı olarak düzenlenmişoldukları, yani düpedüz birer ideoloji oldukları için zaten kaybedeceklerdi.Liberalizmse, insan doğasına uygunluğu yanında, inanarak bağlanmayı gerektirenbir ideoloji olarak doğmalaştırıldığı için değil, dogmatik karakterde bağlanmayolu “inanma” yerine “anlama”yı koyan bir “yaşam tarzı” olduğu için kazanmıştı.Tarihin sona erdiği algısı, “Diğer bütün ideolojiler için sona eren tarih,‘liberal ideoloji’ için niye sona ermiş olmuyor?” sorusunu daima hatırdatutacak bir sloganla, “Diğer ideolojiler öldü, liberal ideoloji kazandı!”sloganıyla kitlelerin zihnine yerleştirilemezdi. Propagandanın temel sloganı, “Bütünideolojiler öldü! İzmlerin devri kapandı! Liberal yaşam tarzı kazandı!”olmalıydı. Her yaşam tarzı bir ideolojiye dayandığından, ideoloji yerine yaşamtarzı demekle de zihni süreci tamamen durduramayacaklarını şüphesizfarkındaydılar, bununla birlikte, “liberalizm”i sonradan düzenlenmiş bir“ideoloji” olarak değil, hayatın kendisiyle aynı anda var olmuş bir “tarz”,insan doğasına tek uygun yaşam tarzı, yaşamın ta kendisi olarakilahileştirebildikleri taktirde, tarihin sona erdiği hurafesini kabul ettiremeselerbile, ilk versiyonun başarabileceğinden çok daha uzun bir süre içinyavaşlatabileceklerini, hiç olmazsa 30-40 yıl geriye atabileceklerinidüşünüyorlardı. Bunlar, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği”nden iki sayfa çekerçekmez uçtukları bulutların üzerinde kalakalmış tayfadır. Tartışmada köşeyekıstırılıp bütün firar yolları kapatıldığında, “Siz ideolojiksiniz! Dünyaya ideolojik gözlüklerle bakıyorsunuz” derlerdi.Bir kutupta insan doğasına aykırı “diğer bütün ideolojiler”, öbür kutupta insandoğasına en uygun “liberal ideoloji” ayrımı yapanların aksine, bunlar“ideoloji”yle “dogma”yı adeta özdeşleştiriyorlardı.

– Hala kalakaldıkları yerdeler. Bulutların üzerinde.

– Zannetmiyorum, Beştepe kırsalında, Prospero’nun şatosununoralarda bir yerlerdeler. “Yetmez ama evet”le çakıldıkları günden beri, öyleşapşırakaldıkları yerdeler. İnanmayla anlamayı birbirinin tamamen zıttı gibianlayıp birbirinden ayıran, anlayarak inanmayla, körükörüne inanmanın aynıolmadığını anlayamayan, bir şeyi anlamış olmayı, anlamına varmış olmayı,“anladım” dediği anlam her neyse, o anlama inanmayarak beceren tayfanın emeğiniküçümsemeyin. “İdeoloji”yi, Marksizmle, faşizmin göbek adı sanan bugününliberalize, hedonize yeni yetmeleri kolay yetişmedi. Bunlar, yolun başındaMarksistken, sonradan Marksizmin en lagar versiyonuna dönüşen sosyaldemokratlıktan bile, “Marksist ideoloji”yle karıştırılmasın diye, “sosyaldemokrat ideoloji” olarak bahsetmezler. Şimdi rastgele bakarken denk geldi, butayfadan biri, 20 yıl evvel, “ideoloji”yi” ekşi sözlük’te şöyle tarif etmiş; “hayatını, kendi istediği şekilde yaşamayaüşenenlerin, istediği şekilde yaşamaktan korkanların veya hayat hakkında kafayormak istemeyenlerin benimsedikleri, her türlü olaya ve duruma karşı nasıldavranılması ve ne düşünülmesi gerektiğini öğütleyen kurallar silsilesi. birgözlük filtresine benzer. kırmızı ve yeşil renkleri meşhurdur. ne kadarsağlamsa, yani ne kadar çok soruna yanıt veriyorsa, yani cam ne kadar kalınsa,özgürlüğü o kadar kısıtlar. benimseyenlerin cevapları kendi aramalarınıengelleyerek aynı zamanda gerçek bilgiye ulaşmayı ve bu çabayı engeller. Rumuz;Sokratesla, 13/7/2001” Sokratesla rumuzu, bir benimsemenin ifadesiyse eğer,Sokrat’ın öğrencilerine benimsemeleri için öğütlediklerinin apaçık birideoloji, hayat hakkında o şekilde değil de, bu şekilde kafa yormanın ve hayatıo şekilde değil de, bu şekilde yaşamanın birer ideolojik eylem olduğunu,üstelik Sokrat’ın, hayata hiç üşenmeden belli bir ideolojinin gözlükleriylebakıp kafa yorarak bilince çıkardığı kurallar silsilesini benimseyerekanlayamamak, şapka çikarılacak bir beceridir. Sahibince, “kendi istediğişekilde” yaşanılan hiçbir hayat yoktur ki, o hayatın şekillenmesi bir “tarz”taşıyor olmasın ve o hayatın şekillenmesinde “kendi istediği şekilde” belirentarz, önceden belli bir ideolojinin gözlükleriyle düşünülüp ortaya konmuşkurallar silsilesine şu veya bu ölçüde dayanmasın. İdeolojik akımlara,“ideoloji” başlığı altında vurarak, hem ideolojik akımları, hem ideolojininkendisini hedef alan yorum sahibi, böyle yapmakla yeni bir gözlükkullanılmasını değil, dünyayı daha iyi görebilmek için bütün gözlüklerinatılmasını ve iki gözün de çıkarılmasını önermiş oluyor. Özellikle son 30yıldır bir hayli öneren oldu, ama görüş yeteneğini, hiç gözlük kullanmayıp ikigözünü de çıkararak keskinleştirmeyi başarana hiç rastlanmadı.

Liberalizmi, insan doğasına en uygun, doğal ideoloji ve/veyayaşam tarzı olarak propaganda eden her iki versiyonda da görülen, liberalizmintotaliter olmadığı şeklindeki asrın en korkunç hurafesi, en yaygın saplantısıkesinlikle doğru değil. Totalliği/bütünlüğü, total/bütün olmayı, başkaideolojilere, mesela Marksizme, faşizme has olumsuz bir nitelik olarak çarpıtanliberal ideolojinin de totaliter olduğu, batının liberal rejimleriyle, Türkiyegibi BOP liberali AKP rejimi ve benzerlerinde, korona salgını bahanesiylebaşlatılan sansür ve tutuklama gibi uygulamalarla açıkça görüldü. Liberaltotaliterlik, bu ideolojiye bağlı siyasi rejimlerin bugün olduğu gibi,zincirleme devrimlerle yıkılma tehlikesiyle yüz yüze geldikleri belli anlaramahsus polisiye bir totaliterlik değil, insanı, başından beri, “sadece kendiçıkarlarını düşünen ve sadece bu çıkarları gerçekleştirmek için davranan birey”olarak tarif edip, toplumu, her biri kendi hava sahası içinde, diğerleriyle enaz temasla, mümkünse hiç temas etmeyerek yaşayan “insan birimleri”neparçalanmış bir bütünlük olarak kavrayıp, öyle örgütleyen bir totaliterliktir.Liberal ideolojinin totaliterliğiyle, diğerlerinin totaliterliği arasındaki fark,aynı şarkının çok sesli icrasıyla, tek sesle icrası arasındaki fark gibidir.Farklı seslerin aynı şarkıyı söylemek üzere programlandığı, aynı şarkıyısöyleme mecburiyetiyle özgür bırakıldığı liberal totaliterliğin diğerlerinegöre yine de cazip algılanması, çok sesli icranın tek sesli icraya kıyaslakulakta bıraktığı hoşluktur.

– Kulağa hoş geliyor. “Şarkı aynı ama çok sesli” diyealgılanıyor.

– Doğu Avrupa’da, Balkanlarda, bizim bölgemizde yalancıbaharlara kapılanlar, kulaklarıyla düşündükleri için bu algıya kapıldılar.Yalnız, bu “aynı şarkı”, liberal totaliterliğin, melodisi ve güftesi farklı,kendi aynı şarkısı… “Açılış şarkısı çoksesli olduğuna göre, çok sesle söyleyeceğimiz kimbilir başka ne şarkılargetirmişlerdir bize!” Turuncusu, turkuazı, laciverdi, pembesi, o yalanbaharlara böyle kapıldılar. Yalancı baharların yaprakları patır patır dökülüp,dallar meydana çıktıkça, bugünlere yaklaştıkça, cazibeden mazibeden eserkalmadı, “Ses çok ama, şarkı tek ve hep aynı, üstelik söyledikçe de bacaklarımıztutmaz oluyor, uyku basıyor” uyanışı başladı. 30 yıl önce ne tarih sona erdi,ne de “diğer ideolojiler” öldü. Ama bugün, liber ve liberty kelimelerininarkasına saklanan bırakınız çalsınlar, bırakınız çırpsınlar liberalizminin,Orta Asya’yı, Balkanları, Doğu Avrupa’yı yağma alanı yaparak, 40 yılgeciktirdiği iflası, korona şahit, artık bütün dünyada gerçekleşmiş bulunuyor.Size bir liberal demokrasi tarifi yapayım mı? Liberal demokrasi, sağdan sola, soldan sağa, tek bir hat üzerindesıralanmış çeşitli partilerin, “farklı” sesler çıkararak aynı şarkıyısöyledikleri bir panayır sahnesidir. Böyle bir “liberalizm”in, insandoğasına en uygun ideoloji olduğu safsatası çöktü, sahne göçtü. Bu arada, diğerideolojilere bağlı totaliter rejimlerden bazılarının, aslında çok partilisiyasi sistem kurmak veya iktidarı aldıklarında mevcut olan çok partili sistemidevam ettirmek istedikleri halde, liberal rejimlerin türlü sabotajları yüzündenkuramadıklarını, kursalar bile iptal etmek zorunda kaldıklarını dahatırlayalım, mesela Sovyet Devriminde böyle oldu. Özetle… Şahsî menfaatlerini,BOP odaklarının siyasi emelleriyle birleştirmiş her kesimden haraminin aynıpartide öbeklenmelerini “ideolojilerin birleştirilmesi” gibi göstermehokkabazlığına alet olmayın. Altında birleşilen çatı, partinin değil, belli birideolojinin, BOP liberalizminin çatısıdır. BOP liberalizmi, has taşeronluğunuÖzal ve Erdoğan’ın yaptığı kamu malı yağmacılığına eğilim duyan en azılıharamileri bir araya getiren bir çeşit şemsiye ideolojidir. Bu arada, “eğilim”kelimesini lanetlemiyorum. Eğilim, onu ideolojinin anlamını sulandırıp örtmeyealet eden “4 eğilim birleştiricileri”nin tersine, ideoloji anlamında dakullanılabilir. Ama eğilim, daha çok belli bir ideolojinin kollarından herbirini veya belli bir siyasi partinin içindeki farklı görüşleri, hizipleri kastederken kullanılır, öyle anlaşılır.

ADIMLAR’dan

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et