İSLÂMCILIĞIN BEKA MESELESİ
Dini, onun bağrındaki muazzam kültür dokusuyla birlikte öğrenmelisiniz. Yoksa kaybedeceğiniz şey dinin kendisi olacaktır.
Fikirde en yüksek, sanatta en yüksek, ahlâkta en yüksek, ilimde en yüksek, bütün beşerî olgunluklarda en yüksek olmayı hedeflemeyen bir İslâmcılık davasının başarı şansı yoktur.
Biz bunun için İbda’yı İslâmcılık davasında bir zorunluluk olarak görüyoruz. İbda olmadan İslâmcılık, içinde cevheri olmayan bazı klişelerden ibarettir. Her adımda dökülmesi, sürekli “eski İslâmcı, yeni muhafazakâr ” tipleri üretmesi bundandır.
Hâlbuki bunu İslâmcıların çoğu gibi en yakın çevremizden birçoğunun da anlamadığını görüyoruz. Onlar “eski İslâmcı yeni muhafazakâr” tiplerin kuru gürültülerini olumladıkça yaptıklarının “İbda’ya gerek yok, İbda olmadan da işler tıkırında gidiyor” demek olduğu anlamına geldiğini anlamıyor.
İbda olmadan İslâmcılık davası kuru bir heyecandır. Bu heyecan bir müddet kendi tabiatına uygun davranışlar meydana getirir. Sonra pörsür ve çürür. O heyecanlı İslâmcıya bakarsın, yerinde başarılı bir tüccar kalmış. O bir vakit namazını kaçırmayan kıza bakarsın, gençlik heyecanı geçince deri değiştirmiş.
İbda dışı İslâmcılık, sadece duyguda kaldığı için, öze, cevhere, fikre varamadığı için her gün böyle müflis tipler üretiyor. İbdacılıksa duyguyu fikirleştiren ve fikri duygulaştıran bir dava olduğu için, İslâmcılığı özündeki muazzam kültür verimleriyle birlikte öğrettiği için, bu türden bir iflas çizgisine uzak yürüyor.
Her gün olmakta olan bu olay, İslâmcılar tarafından sebepleri düşünülmeyen, neden olduğu merak edilmeyen bir şey haline geldiği için, İslâmcılığın geleceğini ciddi biçimde tehdit ediyor. Zira, “eski islâmcı yeni muhafazakâr” tip, davasından iflasında “başarılı” görünüyor. İslâmcılıktan istifa ettiği anda günlük politikada en tepelere kadar yükselebiliyor. İş dünyasında servetlere doyamıyor. Geride kalana “örnek” teşkil etmeye başlıyor. Nasıl olsa başta dinî duyarlılığı olan bir iktidar var!
Başta dinî duyarlılığı olan bir iktidar var ama İslâmcılık yok olmaya başlamış bir durumda. Kudüs’le, Arakan’la falan suni bir heyecan üretmeyecek olsa içindeki çürümüşlük büsbütün ortaya dökülecek. İslâm inkılâbı özlemini çoktan terketmiş.
“Nasıl olsa başta dinî duyarlılığı olan bir iktidar var, İslâm inkılabına gerek yok!” Bak, Ayasofya’yı da açtı.
Böyle düşünüyor. Bunun nasıl bir felâkete doğru gittiğinin farkında bile değil. Dinî duyarlılığı olan iktidar bugün var yarın yok; hâlbuki İslâm her zamanın davası, her zaman dimdik ayakta olmalı.
Ben kötü konuşuyorum, can sıkıcı konuşuyorum. Senin yanında gibi değil, karşında gibi konuşuyorum. Öyle gör, ziyanı yok. Ama şunu unutma ki, eğer İslâmcılığı bir heyecan olarak alan gençliğin zihnini İbda’nın gösterdiği büyük İslâmî kültür ile donatmazsan, o genç, gençliğini kaybettiği ilk anda artık İslâmcılığı da terk edecektir. Onu düşmanın fikri, sanatı, ilmi, ahlâkı cezbedecektir. O zaman benim gibi kötü konuşan birine kulak asmadığın için üzülmekten de fayda görmeyeceksin.
İbda’yı oku, anla, uygula!
Selim Gürselgil