MECUSÎLİK VE RAFIZÎLİK

MECUSÎLİK VE RAFIZÎLİK

Tarih şunu gösteriyor ki; müslüman gözüken bazı münafık Yahudi ve Araplar Hz. Ali’yi; müslüman gözüken bazı münafık Farslar da Hz. Ömer’i asla sevmemiştir…

Bir taraf Hz. Ali ve Haşimî düşmanlığını Hz. Ömer ve Emevî sevgisiyle, bir taraf da Hz. Ömer ve Emevî düşmanlığını sözde Hz. Ali ve Haşimî sevgisiyle perdelemek istemiştir…

Yani bir kısım sahabe ile Ehlibeyt’i birbirine düşman gibi gösteren Rafızî zenadıkanın ‘Haşimoğulları ile hısımları Ümeyyeoğulları arasında cahiliyyede de zaten rekabet ve hasımlık vardı, sonraki bazı hadiselerin temelinde bu var; ve Emeviler asla İslâm olmadı’ diye niyet okuyarak geveledikleri iddiaları batıldır, iftiradır! Ehli Sünnet ulema bu meselelere dair birçok eser yazmış ve asırlar boyunca Rafizî Mecusîlerin iftiralarına gerekli reddiyeleri yapmışlardır. Bu meselelerin hepsini toplayan muazzam bir kitap olarak Abdullah el-Mevsilî’nin “Aldanmayalım” isimli ibretlik kitabını tavsiye ederiz herkese…

Bunlara girmeyecegiz, şimdi sadece hadiselere bir de şu cihetten de bakalım diyoruz;

Allahualem ki; Hz. Ali’nin düşmanlarının çok olma sebebi, birçok savaşta O kumandan idi. Resûlullah Aleyhisselâm, çölde birçok müşrik Arap kabilenin üstüne O’nu göndermiştir. Buna Resûlullah Aleyhisselâm ile beraber katıldığı Bedir, Hendek, bilhassa Hayber gibi savaşları ve fetihleri de dahil edersek, Allahuâlem ki münafıklık yapıp ama hakikatte İslâm olmayan bazı Araplar ve hususan Yahudiler, sonraki dönemlerde ve O’nun Halifeliği devrinde de sürekli karşısında yer aldı ve karşısında kim varsa onların saflarına sızıp, yer bulup fitne fesat kovaladı…

Nitekim Hz. Ali’nin katili de yine bir Arap olan İbni Mülcem adlı bahtsızdır! Bu bahtsız belki başlangıçta bu denli bir bâği, hain veya münafık değil sadece ahmak biriydi, lâkin Hz. Ali’nin Nehrevân’da itlâf ettiği Haricî bir kabileden bir kadının, kabilecilik asabiyet ve kiniyle, kendisine aşık ettiği İbni Mülcem’i bu işe azmettirdiği bilinmektedir… Bazı Arap kabilelerin Resûlullah Aleyhisselâm vefat edince irtidat ettikleri, bazılarının sahte peygamberlere ittiba ettikleri vs malûmdur. Hz Ebubekir devrinde riddet savaşları olmuştur.

Ve Allahuâlem ki bir kısım Farsîler de Hz. Ömer’in Hilâfeti devrinde Kisra’larının tahtının, tâcının tahkir ettikleri Araplar tarafından yerle bir edilip İran ve Irak’ın fethedilmesi sebebiyle sureta İslâm olup münafıklık yaptı ve O’nun veya akrabalarının yani Emevîler’in karşısında yer aldı ve karşısında kimler olduysa derhal onların saflarına sızıp fitne fesat yaydılar… Nitekim Hz. Ömer’in katili bir Farsî olan zındık Ebû Lülü’dür… Bu günkü muasır Mecusî İran’da türbesi vardır ve Rafizî Mecusîler için kutsal bir hac yeri gibidir…

Öyle gözüküyor ki bâğilerden ve münafıklardan kimin Hz. Ali’den yana bir kuyruk acısı varsa, nefesi Hz. Aişe ve Hz. Muaviye ve sonra da Yezid saflarında almış! Ve kim de Hz. Ömer veya Hz. Muaviye’den yana bir kuyruk acısı varsa veya devirlerinde devletin büyüdüğü, fetihlerin çok olduğu bu zatlardan herhangi bir mevki, makam, mal, mülk kapamamışsa nefesi Hz. Ali ve Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Zeyd bin Ali Zeynelabidin saflarında almış!

Bu zatlar; her biri birer yıldızdır bizim için, lâkin neticede hepsi de birer beşerdir, ne gayba muttalidirler, ne de belli ki fitne ve kargaşa ortamında tüm tabilerini denetlemeleri mümkün olmuştur.

Zaten ümmet arasındaki ilk fitne hadisesi olan Cemel vakası sürecinde günlerce laf taşıyan ve herkesi kışkırtmaya çalışan ve son gece iki tarafa da ok atan ve sulh olacakken savaşı tetikleyen meçhul karanlık birilerini yazar tarihler… Yahudiler ve tarihi müttefikleri Persler ve de bazı Bedevîler… Bu zümrelerden İslâm oldu görünüp sadece münafıklık yapan birileri belli ki…

Bu arada; Rafizî olarak sözde İslâm olan bir kısım Farsîler’in 12 İmam silsilesinde Hz. Muaviye’ye biat ederek iç savaş riskine son veren, vahdeti sağlayan Hz. Hasan adeta sadece göstermelik olarak yer alır iken, ön planda sürekli Hz. Hüseyin vardır. Öyle ki hepsini ilâh edinirler fakat Hz. Hüseyin hepsinin üstündedir, çünkü bazı rivayetlere göre O’nun bir hanımı Fars asıllıdır… Hz. Ömer devrinde İran fethedilip Sasani hükümdarı Yezdcerd’in kızı Şehribanu cariye olarak Medine’ye getirilince Hz. Ömer onu Hz. Hüseyin’e hediye eder. Ve ondan devam eden silsileyle On İki İmam’ın listesini yapar Rafızî İranlılar!..

Kısacası, cahiliyye küfrünü ve kinini İslâm, hilâfet, imamet meseleleri kisvesi ile devam ettirenler Emevîler değil bir kısım İranlılardır! Asla İslâm olmadılar… Hz. Ömer ve Arap düşmanlığını sözde bir Hz. Ali ve Hz. Hüseyin sevgisi ile perdelediler, kamufle ettiler… Sonra da çıkıp Sahabeler ile Ehlibeyt’i birbirine düşman gösterdiler. Oysa sadece Kerbela mazlumları olan Ehlibeyt mensubu 72 kişi arasında dört ayrı Ömer, bir Osman ve bir de Ebubekir ismi vardır. Kimse düşmanının ismini çocuklarına vermez! Kerbela ashabının isimleri bile Rafizî Mecusîleri yalanlıyor!

Ayrıca, Kerbelâ’nın ilk şehidi olan Hz. Ali Ekber kimdir? Babası Hz. Hüseyin, annesi de Binti Ebu Murre, yani Hz. Ebû Süfyan’ın kızının ve Hz. Muaviye’nin bir kız kardeşinin kızıdır!

Velhasıl, Haşimoğulları ve Ümeyyeoğulları kadimden beri akraba olup daima da akrabalığı ve dostluğu devam ettirmişlerdir… Araya bazı beşerî siyasî hatalar ve bu hataları fırsata çevirip fesad yayan bahsettiğimiz münafıklar girmiştir sadece… İslâm olmamış ve sadece münafıklık yapmış birileri…

Levent Akıncı

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: