PANDEMİ VE ÖLÜM
Böyle illet zamanlarında insan ölüm fikrini daha yakından hissediyor. Diyorsun, “hazır mıyım ölüme?”… Yani buna, “evet hazırım!” diyen var mıdır bilmem. Yapamadığımız işler var, geride bıraktıkların var. Ama Müslümansan, Allah’a ve yazgıya inanıyorsan, “hayır, hazır değilim!” de diyemiyorsun.
Ne yazılmışsa o.
Ateist olsan kolay. Ölüyorsun ve her şey bitiyor. İster âlim ol, ister zalim. İster bir milyon kişiyi öldür, ister bir milyon kişiyi yaşat. Hiçliğe gidiyorsun ve kimse sana “niye böyle yaptın?” diye sormuyor. Zaten tesadüfen edindiğin bir hayatın ne kaygısı olur?
Pratikte belki bu benim düşündüğüm gibi olmuyordur. Ahmet Altan bir gün şöyle diyordu: “Ben Allah’a inansam hiçbir şeyden korkmazdım!” Ama inanmıyor ve korkuyor. Ateistler teorik olarak belki daha kaygısız olmaları gerekirken Müslümanlardan daha çok korkuyorlar. Aslında sadece ateistler değil, ister Müslüman olsun, ister Mecusi olsun, genel olarak günümüz insanı ölümden çok korkuyor. Eski çağlarda, adam, oduna inansa odun için savaşıp ölmekten korkmazdı. Müslümanlar zaten ölüme bakışlarıyla haklı bir şöhrete sahipti. Günümüzde, günümüz medeniyetinde insanları ölümden kaçırmaya, geçici dünya zevklerinde eğlendirmeye yönelik bir temayül var. Böyle olunca da, dünyaya çok batan herkes, ister Müslüman olsun, ister ateist, ölümden korkuyor. Günümüz medeniyeti, eskilerin ötelerde aradıkları her şeyi bu dünyada inşa etmeye kalktı; tabiî olarak insan ölümden kaçabileceği vehmine kapıldı. Ölüm kapısını çalınca, bütün bir ömrünce kurduğu her şeyin yalan olduğunu hissediyor.
Ben bizim arkadaşları herkesten ayrı tutarak konuşuyorum tabiî. Bizimkiler, zaten geçmişleriyle her kesim içinde haklı bir nam saldılar.
Gelecekte de bu durumun değişeceğini düşünmüyorum. Çünkü başkaları hayat dersi almaya bakarken, onlar, ta en başından ölüm dersini aldılar. Hem gözleriyle gördüler, hem bizzat tecrübe ettiler. Ölüm kapıyı çalınca elbette diğerlerinden farklı davranacaklar. Bu, başka hiçbir yerde alınamayacak muazzam bir dersti.
Yahu nereden nereye geldik. Bizi şimdi risk grubundaymışız. Gerek yaptığımız iş itibariyle, gerekse F Tipinin bağışıklık sistemimizde ettikleri itibariyle… Ben de tv’de duyunca “bize de dua edin arkadaşlar” diyecektim; diyecektim ama gevezelik bizi buralara getirdi. Buralara gelince de bir baktım ki, bizden önce sağlıkçılar, market çalışanları, kuryeler, temizlik işçileri, taksiciler, minibüsçüler, bilumum görevlerdeki emekçiler, neler neler var. Hele o marketlerdeki kasiyer kızları ve bir para uzatıldığında, bir kart uzatıldığında gözlerinde oluşan korkuyu görünce, bize sıra gelmese de olur.
Biz de kendi duamızı kendimiz edelim: Her ne olursa olsun; her ne şekilde ve her ne zaman olursa olsun; “Allah bir!” diyerek can vermeyi nasip etsin Mevla!
Selim Gürselgil