SANATSIZ İSLÂMCILIK
Bugünkü İslâmcı gençlerin sanat faaliyetlerine yeterince ilgi göstermediklerini, İslâm sanat ve medeniyet geleneğine bir katkı sunmayı amaçlamadıklarını görüyoruz. Çünkü onlara öğretilen şekliyle İslâmcılık bunları kapsamıyor. Dar ve kısır bir öğretiye sığdırılıyor.
Daha içinde yaşadıkları dünyayı kavramadan ahıreti fethe çıkıyorlar. Zamanın hakkını vermeden zamanüstüne uçuveriyorlar. Birkaç otur kalk bilgisi, birkaç siyasî didişme onlara yetiyor. Hâlbuki İslâm cihad dinidir; bütün din düşmanını bütün cephelerde göğüslemeyi gerektirir.
Savaşın bir tek cephesi yoktur. Sanat da bir savaştır. Bir kendinden zuhur alanıdır. Onun gereğini yerine getirmek de İslâmî görevdir. Hattâ şu kadar söyleyeyim, İslâmî görevlerin en önemlilerindendir. Zira sanat ruha incelik, idraka derinlik verir. Kaba saba kabile anlayışı ile İslâma yönelmekle, sanat inceliği içinde İslâma yönelmek arasında aziz bir fark vardır.
Ben vaktiyle Sovyetler üzerine yazıyordum: “Aralarından hangi deha çıkarsa Sovyetler’den kaçmak zorunda kaldı. Dehalara hitap edemeyen bir ideoloji yenilmeye mahkûmdur.”
Bugünün İslâmcılığı için bundan daha ağır sözler söylememiz gerekir: “Kafası çalışan, ruhu incelen herkesi dinden kaçırıyorlar. Sanatkâra hitap edemeyen bir doktrin, yok olmaya mahkûmdur.”
Düşünün: İslâmcılığın babası Büyük Doğu’dur. Büyük Doğu, İslâm inkılabının ilk cephesi olarak güzel sanatları işaretlemiş. Ama bugünün gençleri Büyük Doğu’yu 100 yıl öncenin polemikleriyle alıyorlar. İnönü’ye şunu demiş, Menderes’e bunu demiş… Bırakın Üstad’ın o dedikleri yerinde kalsın. Onlarda sizlik bir şey yok. Siz Üstad’ın dâvâsını anlamaya bakın.
İslâm inkılabının gereklerini anlamaya bakın. Üstad ne der: “Sanat Allah içindir.” Kumandan ne der: “Allah’a yol sonsuzdur. Şiir, resim, müzik, sinema, tiyatro… bir yol bulup o yolun dervişi (Hak yolcusu) olmaya bakın!” Dâvâ budur. İslâm inkılâbının ilk aslî vazifesi budur.
Sanat Allah içindir. Her şey Allah içindir. Nasıl ki her şeyde Allah için olmaya mahsus bir yön (İslâmî yol) vardır, aynı şekilde güzel sanatların herbirinde de Allah için olmaya mahsus bir yön vardır. Sanatı kavramak, sanatın gayesini kavramakla aynı şeydir.
Gençlerin İbda’yı zor bulmasının, anlayamadığını söylemesinin sebeplerinden biri de budur.
İslâmcı gençliğin her şeyi bırakıp sanat eğitiminden geçmesi gerekir. Sadece Divan Edebiyatını anlamış olsalar, (oradaki mânâları, dâvâları, binbir inceliği) her şeyi anlamış olurlar.
Batı edebiyatını klâsikler sırasında kavramış olsalar, oradan İBDA’yı anlamaya pek çok yön bulabilirler. Herhangi bir sanatı, misâl modern resmi, senfoniden caza modern müziği geliş gidiş yönleriyle anlasalar, İslâm inkılâbının vecibelerini (İBDA’yı) anlamış olurlar.
Selim Gürselgil