DEPREMLER KONUSUNDA TARİH VERME MESELESİ VE SALİH MİRZABEYOĞLU
Selim GÜRSELGİL
Depremler konusunda esas uzman kabul edilen jeologlar, depremlerin sadece mekânını tayin edebiliyor, zamanı hakkında hiçbir şey bilmiyor. Yıl olarak bile bir tebliğde bulunamıyor.
Depremlerin zamanı hakkında astrologlar tahminde bulunabiliyor. “Bu ay/bu hafta falan yıldızlar ters açı yapacak, şu, bu, deprem olabilir” diyor. Oluyor veya olmuyor. Gerçekten de astrologların tahmin ettiği gibi depremler oluyor, yahut başka hadiseler onların yerini tutuyor.
Son zamanlarda bir de din adamları çıktılar. Tarih veriyorlar, “şu tarihte olabilir”. Neye dayanarak söylüyor, bilmiyoruz. Bir keşifte mi bulunuyor, sanmıyorum. Bir rüya mı görüyor? İyi ama rüya her zaman göründüğü gibi olmayabilir. Meselâ rüyanda şu tarihte deprem olacağını görürsün, ama tabiri başkadır. Çoğu da şov amaçlı, “ben de gaipten hissedarım” pozu atmak için konuşuyor gibime geliyor.
Biz deprem konusunda tarih veren birine şahid olduk. Yılı yaklaştığı zaman yılını, ayı yaklaştığı zaman ayını, haftası yaklaştığı zaman haftasını söyledi. Bize öyle geldi ki, istese gününü de söyleyebilirdi. “13’ü, 15’i veya 17’si” dedi. (1999 yılı ve 17 Ağustos tarihi, onu takip edenler için malûmdu.) Bu, Salih Mirzabeyoğlu’dur.
Deprem olmadan önce çok az kişinin ilgisini çekti. O zamanlar depreme kimse inanmazdı, böyle bir gündem yoktu. Depremden sonra bazı gazeteciler, yanlış hatırlamıyorsam biri İ. Karagül, Salih Mirzabeyoğlu’nun depremi önceden haber verdiğini hayretle yazmışlardı.
Ama bu hayret de anlık bir duygu olup geçti. Kimse gelip Salih Mirzabeyoğlu’na bunu nereden bildiğini, nasıl bilebildiğini sormadı. Buna benzer nice mevzuları önceden haber verdiğini gönüldaşlar çok iyi bilir. Yeri gelince herbiri anlatırlar zaten. Ben de çok şey anlatabilirim de gerek yok. Fikri ile tanınmayınca feraseti kenahetmiş gibi algılanabilir, oysa alâkası yok.
Gaibi ancak Allah bilir. Ama dilediğine de dilediği kadarını bildirir. Depremler de dahil olan biten her şey, gaibin zahire çıkmasıdır. Hiçbir hadise yoktur ki, onun hükmü gaibte belirmeden zahirde meydana çıkabilsin. Gaibi insanlar arasında hissedilir kılmak, müminlerden çok azına vergidir ki, onlara da “veliler” denir. Veliler ise “altun gibi nadir yaratılmışlardır.”
Kısacası depremler hakkında bir velinin bilebileceğini ne jeolog bilebilir, ne astrolog. Kendi velayetini vehmettirmeye, bu yolla halk arasında prestij sağlamaya çalışan din adamlarına gelince, onların iğrapta mahalli yoktur; astrologlardan bile geridirler.
Diyeceğim hepsini toplasanız, Salih Mirzabeyoğlu’nun tırnağı etmez. O, benzerini belki de bir daha göremeyeceğimiz gerçek bir mütefekkirdi. Taklitlerinden sakınınız. Fikrini anlayınız.
Lâhika: Şimdi Batıda “deprem kâhini” tanınan kimselere bakın, jeolojinin ve astrolojinin verilerini sentezleyerek konuşuyorlar. Bu bizde 100 sene daha olmaz. Çünkü bizde bilim kafası, hâlâ 19. yy pozitivizmini takip eder. Nerede kaldı İbda’nın getirdiği “küllî lisân” ilmine ermek?
2 Mart 2023
(Editörün notu: Gürselgil’in aktardığı bu bahis, yazıdan da anlaşılacağı üzere 1999 17 Ağustos depremine mahsustur. Kumandan Mirzabeyoğlu, yine aynı yıl içerisinde gerçekleşen 12 Kasım depremini ise tarih vererek izhar etmiştir. Hatta o gün Cuma günü olması hasebiyle, Metris Cezaevi’nde görüş günüydü. Her hafta ziyarete gelenlenler akşam saaatlerine kadar kalırlar ve görüşmelerini yaparlarken, görüş için belirlenen resmî sürenin aşılmasından dolayı idareden her hafta görüşün bitirilmesi husunda ikâzlar gelirdi. O gün Kumandan Mirzabeyoğlu “deprem olacak, ziyareti bitirin, ziyarete gelenler buradan çıkınca da kapalı yerde kalmasınlar” diyerek ziyaretçileri gönderdi ve öğleden sonra artık kimsenin de ziyarete gelmemesini sağladı. Cezaevindeki gönüldaşları da bahçeye topladı ve zarurî ihtiyaçlar dışında kimsenin içeri girmesine de mani oldu. Nitekim akşam saatlerinde haberi verilen deprem gerçekleşti. Bütün bunlar, devletin resmî istihbarat raporlarında kayıt altındadır.)