BALIK BAŞTAN KOKAR
Selim GÜRSELGİL
Bir arkadaş devletin müteahhitlik firmasından daire almış. Daire o zaman inşaat halindeymiş, ama projesi güzel görünüyormuş. Sosyal tesisi, havuzu, ilkokuldan liseye kadar okulları, her şeyi olacakmış. Bir-kaç yıl sonra inşaat bitmiş. Devlet firması sözünde durmuş, vaadettigi her şey varmış, ama hayal ettirdiginden bambaşka bir sûrette. İlkokul ve ortaokulu, rant dolayısıyle sitenin yakınına değil, çocukların ancak servisle ulaşabileceği bir çöplüğün içine yapmışlar. Sosyal tesis dedikleri iki spor aleti, havuz dedikleri küvetten halliceymiş. Daire iç işçiliği bakımından da berbatmış; pencereler su ve hava geçiriyor, kalebodurlar düz değil engebeli şekilde tutturulmuş, elini attığın her şey elinde kalıyor.
Arkadaş ne yapsın, şartlara boyun eğmiş. Çocuğunu servise yazdırmış. Havuzu, tenha yakaladığı saatlerde kullanmış.
Ama başına gelecekler bununla bitmemiş. Devlet firması, birkaç yıl sonra sitenin sosyal tesisi ve havuzunu bir yabancıya satmış. Yabancı bunları kullanma bedeli olarak fahiş bir fiyat koymuş. Sitede yaşayan vatandaşların hiçbiri bu fiyatı ödemek istememiş. Sitenin havuzu ve sosyal tesisi de -devlet firmasının aldığı birkaç milyon hava parası mukabili- yabancının eşine dostuna kalmış. Şimdilerde site sakinleriyle devlet firması davalıklarmış falan. Arkadaş bu hikâyeyi anlatırken şöyle diyordu: ” Ben şimdi toplumdaki üçkağıt ekonomisini, herkesin birbirini kazıklamaya çalışmasını çok iyi anlıyorum. Devletin vatandaşına bunu yaptığı yerde, vatandaş vatandaşa ne yapmaz?”
Maalesef öyle. Balık hep baştan kokar. Yönetenler hangi ahlâka sahipse yönetilenler de o ahlâka bürünür. Öyle olmadığı yerlerde bile, yönetilenlerin ahlâkından öncelikle yönetenler sorumludur. Şeriat demokrasiye benzemez. Şeriat bir sorumluluk rejimidir. Şeriatta vur-kaç ahlâkı yoktur; onda, iğneden ipliğe her şeyinin hesabını vereceğin şuuru vardır. Dağ başında bir kuzuyu bir kurt kapsa, hesabı çobandan önce devlete düşer.
Kimsenin kimseyi kazıklamadığı, alışverişe hilenin ve haramın karışmadığı, üçkağıt ekonomisinin cari olmadığı bir hayat mümkündür: İslâm ahlâkı, onun müşahhas hâli İslâm adaleti ve onun da müesses hâli Başyücelik nizâmıyla…