28 ŞU-T-AT

28 ŞU-T-AT

Diyelim ki “siyasi güç” peşindeyiz;

Bunun “İslâmî mânâda güç” olmasının, AKP için meydana getireceği sıkıntı ne olabilir ki?

Zaten AKP’nin vaadleri arasında “sistem” değişikliği “yeni anayasa” gibi hususlar yer almıyor mu?

“28 Şubat darbe dönemi yargı kararları” ile hapsedilen “mağdurlar ve mazlumlar” bu vaadlere karşı herhâlde “28 Şubat zihniyeti”ne “oy” verecek değiller…

Diyelim ki “ekonomik” güç peşindeyiz;

“Anadolu’ya” ait öz kaynakların yıllarca yerli işbirlikçiler eliyle sömürülmesinden sonra, bu kaynakların “Anadolu’nun” asıl sahiplerine geçmesi sizi niye korkutuyor olabilir ki?

TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AKP Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü şöyle bir açıklama yapmış;

“Türkiye’de bulunan cemaatlerin ya ekonomik ya da siyasî güç devşirme peşinde olduklarını, ayrıca af yasasının seçimlerden önce görüşülmesinin mümkün olmadığını kaydetti.” (22.01.2019)

Kısaca “bize rakip olacak herhangi bir “Müslümanın” veya herhangi bir gruba bağlı “Müslümanın” mağduriyeti bizi ilgilendirmemektedir” diyorlar.

Sadece “Ak Parti” iktidarı, kendi iktidarlarına karşı tehlikeli gördükleri için 28 Şubat sürecinde “28 Şubat darbe yargısı kararları” ile hapsedilen yüzlerce mağdur Müslümanı ölüme terk etmektedir.

Bunun anlamı budur!

Zaten 28 Şubat darbesi mahkemesinde “darbeyi gerçekleştirenler”in “yaşları ve sağlık durumları” bahane edilerek haklarındaki “müebbet” kararını düşürenlerden birşeyler beklemek saçmalık olurdu.

Önceki günlerde “yargı” konusu olduğu söylenen ve bundan ötürü müdahale edilemez ifadeleri ile savunmaya dökülen durumun (hapishanelerdeki mağduriyetlerin giderilmesi konusu) görüldüğü üzere kendileri için bir “hukuk” sorunu değil siyasî bir sorun olduğunu da söylemiş oldular.

Şehid Kumandan Salih Mirzabeyoğlu “öldürülmeden evvel” kamuoyuna yapmış olduğu açıklamada;

“28 Şubat’ın mağdur, mazlum ve kahramanlarına el atmak farzdır!”… “Bugünün muzafferlerini taçlandıracak iş de budur; onları, bugünün de mahkûmu yapmamak!” demişti.

Bizim “farz” olarak gördüğümüz konunun, karşı taraf için ekonomik ve siyasî bir “tehdit” olarak algılandığını;

Sırf kendi iktidarları için yüzlerce “Müslümanın” ölüme terk edildiğini, hayatlarının pazarlık konusu yapıldığını bugün ne yazık ki bu açıklama ile öğrenmiş oluyoruz.

Müslümanların hayatlarının pazarlık konusu olması ve pazarlığın “iktidar” üzerinden yapıldığı kendi ifâdeleri…

Bu alenen bir itiraftır…

Peki söz konusu pazarlık kimlerle yapılmıştır?!

“28 Şubat bin yıl sürecek!” diyenlerin “serbest bırakılması” sorunun cevabını vermek ile birlikte, asıl cevabı verecek olan “AKP’nin, mağdur ve mahkûm” (o ifâde bu mânâya gelir) ettiklerinin yakınlarının vereceği cevaptır!

Hiç bir Müslümanın hayatı ne bir iktidarın ve ne de bir cemaatin pazarlık konusu olamaz!

AKP ile “28 Şubat darbe zihniyetinin” darbe yasaları ile mahkûm ettikleri “Müslümanlardan” korkularının büyüklüğü yanında, iki tarafın da “hapishanedeki” Müslümanlara bakış açısının aynı olması “Müslümanlarca” bir tarafa not edilmelidir.

Bir “Müslüman hayatı”nı aynı zamanda “seçim-oy” malzemesi kılmak ve bunun etrafında millet ile pazarlığa girişmek “onurlu hiçbir Müslüman!” tarafından kabul görmeyecektir!

Şehid Kumandan’ımızın ifâde ettiği gibi “farz” olan bu mevzu, “farz” dairesi içinde ele alınır, alınmalıdır!

Sabri ÇELİK

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et