ADIMLAR (5 KASIM 2014): “BU SAVAŞ, PARİSİ DE VURACAK!”

ADIMLAR (5 KASIM 2014): “BU SAVAŞ, PARİSİ DE VURACAK!”

Alman Der Spiegel Dergisi yazarı Maximilian Popp’un Genel Yayın Yönetmenimiz Sayın Ali Osman ZOR ile 5 Kasım 2014 tarihinde ADIMLAR Dergisi bürosunda gerçekleştirdiği, dergimizin Aralık 2014 sayısında yayınlanan röportajın tam metnini aşağıda alâkalarınıza sunuyoruz:

, :

 

 

Ali Osman ZOR:

İSLÂM İDARE RUHUNUN BUGÜNKÜ ŞEKLİ; BAŞYÜCELİK DEVLETİ

 

 

 

İBDA-C ADIMLAR CEPHESİ

Der Spiegel: Başlamadan evvel, sizin İBDA-C ile olan bağlantınızı ve bu konuda görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.

Ali Osman ZOR: İBDA-C’yi siz biliyor musunuz?

 

Der Spiegel: Evet. Biliyorum.

Ali Osman ZOR: İBDA-C dediğimiz şey, genelde “yasadışı örgüt” diye lanse edilir ama, İBDA-C yasadışı bir örgüt değildir. Bugüne kadar İBDA-C ismi altında yasadışı faaliyetlerde bulunmuş insanlar olmakla beraber, bu durum İBDA-C’yi bütün olarak “yasadışı” kılmaz. İBDA’nın yanındaki bu “C”, cepheler, gruplar ve benzeri mânâlara gelir. Burada önemli olan “İBDA”nın kendisi. İBDA da, Salih Mirzabeyoğlu’nun örgüleştirdiği, ortaya koyduğu bir İdeolocya’dır, ideolojidir. Buradaki “C” de, Salih Mirzabeyoğlu’na göre hareketlerini ayarlayan insanlar. Yani, ona muhatap olan o İBDA İdeolocyası’ndan ne anlıyorsa, Salih Mirzabeyoğlu’ndan ve İBDA’dan bağımsız olarak, o ideolocyadan ne anlıyorsa onu tatbik eden, anladıkları doğrultusunda faaliyet gösteren insanlar, demek. Bu açıklamayı şunun için yaptım; dolayısıyla İBDA ile İBDA-C farklı. Yani İBDA, (Salih Mirzabeyoğlu’nun 60 eseri var) bir İdeolocya’yken, Fikir’ken, İBDA-C de o fikirden anladıklarıyla hareket eden gruplar, insanlar mânâsına geliyor. Dolayısıyla da o grupların faaliyetleri, yaptıkları, İBDA’nın faaliyetleri değil. İBDA’dan anladıklarının faaliyetleri. İBDA-C dediğimiz şey de budur. Dolayısıyla İBDA’ya gönül vermiş, İBDA’yı kabul etmiş insanlar siyasî duruşlarını ve tavırlarını İBDA’dan anladıklarıyla ortaya koymakla beraber, bu onların kendi davranışlarıdır. Yani, Salih Mirzabeyoğlu’nun, o, bugüne kadar anlaşıldığı, bilindiği şekliyle klasik bir “örgüt” değildir İBDA-C. Yani Salih Mirzabeyoğlu kimseye emir ve doğrudan direktif vermiyor, İBDA’cılar İBDA’dan, fikirden anladıklarıyla kendi faaliyetlerini yürütüyorlar. Biz de, 20 yılı aşkın bir süredir, izahını yapmaya çalıştığım şekilde, İBDA’ya muhatap olarak, İBDA’dan anladığımız her ne ise, bunu uygulamaya çalışıyoruz. Bu anlayış içerisinde faaliyetlerimize devam ediyoruz. Yani bizim İBDA-C içerisindeki yerimiz de budur. Ve şimdi, “Adımlar Cephesi” olarak faaliyetteyiz ve devam ettiriyoruz. Ama bunun gibi, İBDA içerisinde faaliyet gösteren bir çok cephe var. Biz bu cephelerden sadece biriyiz… Bu kadarı yeterli olmuştur.

 

Der Spiegel: Peki, bu hâlde siz, kendinizi “İBDA-C üyesi” olarak mı adlandırıyorsunuz, yoksa başka bir şekilde mi?

Ali Osman ZOR: Az önce söylediklerim, herhâlde tam olarak anlaşılmadı. İBDA-C diye “bütün” birşey yok. Dolayısıyla “İBDA-C üyesi” diye birşey de söz konusu olamaz. O mânâda ben, Adımlar Cephesi’nin bir üyesiyim. Yani İBDA’ya bağlı, “C”nin yerine “Adımlar”ı koyun; İBDA Adımlar Cephesi’nin bir üyesiyim ben… Meselâ bir Marksizm, Marksist bir ideoloji var. Ama bu Marksist ideolojiye bağlı olarak da bir çok Marksist örgüt var. Bu Marksist örgütlerin her biri birbirinden ayrı, farklı. Yani bunların hepsini birden toplayıp, “aynı bütüne bağlı örgütler” demiyoruz biz onlara. Onlar kendi içlerinde, kendi başlarına farklı ve ayrı örgütler. Bunun gibi aynı… Şunu da söyleyeyim; yasa dışı faaliyetlerle suçlanıp 10 yıl cezaevinde kaldım bir çok arkadaşım gibi. 2,5 yıl kadar da yurtdışında kalmak zorunda bırakıldım, İBDA adına gösterdiğimiz faaliyetlerden dolayı. Ve şu ân da arkadaşlarımız hâlen cezaevlerinde yatıyorlar.

 

Der Spiegel: Adımlar Cephesi’nden mi, yoksa genel mi?

Ali Osman ZOR: Adımlar Cephesi’nden yatan var. “Adımlar” yeni bir isim. Ama bizim mücadele çizgimiz içerisinde bir çok arkadaşımız yattı, hâlen de yatıyorlar. Bu mücadele içerisinde şehid olan arkadaşlarımız da var. Yani, mücadelemizin böyle bir tarafı da var.

 

Der Spiegel: Hangi şehirde cezaevinde kalmıştınız?

Ali Osman ZOR: İstanbul’da kaldım. Ve İzmit’le, Kastamonu.

 

Der Spiegel: Ne zaman çıktınız?

Ali Osman ZOR: 2013’ün 28 Eylül’ünde… Yani bir seneyi biraz aşkın bir zaman oldu.

 

Der Spiegel: Hapishânede geçirdiğiniz yıllar sizin ideolojinizi, görüşünüzü nasıl etkiledi? Etkiledi mi?

Ali Osman ZOR: Etkiledi… Kendi mensub olduğumuz ideolojiyi daha iyi anlama fırsatı bulduk. İBDA İdeolojisinin bu zamanın ihtiyacına cevap veren bir ideoloji olduğunu zaten inanıyor ve anlamaya çalışıyorduk, ama, hapishâne dönemi içerisinde bu anlayışımız daha da gelişti. Çünkü bol bol okuma, araştırma, gözlemleme fırsatı bulduk. Bunun neticesinde de hem siyasî olarak meselelere bakış açımız zenginleşti, hem de ideolojiye bakış açımız daha da farklılaştı. Dolayısıyla bütün arkadaşlarım gibi, benim de cezaevi sürecimin oldukça verimli geçtiğine inanıyorum.

 

GERİ ADIM ATMAYIZ!

Der Spiegel: Sizin web sitenizde de yayınlanan bir toplantı ile ilgili… Hüda Par ve sizin aranızda burada gerçekleşen toplantıyı, son yaşanan gelişmelerle birlikte nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu toplantının neden yapıldığını öğrenebilir miyiz?

Ali Osman ZOR: Bahsedilen bu “toplantı” bizim ilk defa düzenlediğimiz bir toplantı değil. Biz hem dinî günlerde, hem de millî günlerde bütün halka açık olarak, burada etkinlikler düzenliyoruz. Bu “toplantı” da bu etkinliklerden biriydi zaten. Ama bu toplantının düzenlendiği zamanın hadiselerin hızlandığı bir döneme denk gelmesi, zannedersem bazılarının dikkatlerinin bu toplantıya yönelmesine sebep oldu.

 

Der Spiegel: Hüda Par, MHP veya benzeri gruplarla düzenli olarak toplantılar yapıyor musunuz?

Ali Osman ZOR: Şimdi, o toplantı bir bayramlaşma toplantısıydı. Ne Hüda Par’dan, ne MHP’den, bahsettiğiniz teşkilâtlardan resmî olarak bir katılım olmadı. O toplantıya, halka açık olduğundan dolayı, kendisini MHP’li olarak ifâde eden, Hüda Par’lı olarak ifâde eden şahıslar katıldılar. Ama bunlar kurum adına katılmadılar. O toplantıda PKK’ya sempati duyan insanlar da vardı. Kendisini Kürt kimliği ile öne çıkartan insanlar da vardı. Fakat, onlar özellikle gizlenerek toplantıya dair başka şeyler gündeme getirildi. Zaten o toplantının halka açık olduğu şuradan belli ki, o toplantının videosunu biz yayınladık. Başkası yayınlamadı. Ve o toplantıdaki görüntüler, bizim, Adımlar kameralarının çektiği görüntüler. Ve kendi internet sitemizde yayınladık biz onu. Burada dikkatimizi çeken husus, katılanlar değil de, “bu toplantı neden bu kadar tepkiyle karşılandı?” Aslında biz onun üzerindeyiz, kendi adımıza, onu düşünüyoruz. Toplantıya tepki gösterenlerin ideolojik ve siyasî durumlarına baktığımız zamanda da, bu soruya kendi adımıza verdiğimiz cevaplar var. Dolayısıyla toplantı üzerinden yapılan manipülasyon ve spekülasyonlarla, biz ne ideolojik olarak ne de siyasî olarak geri adım atmayız. Şimdilik bu kadarını söyleyeyim, soracağınız soru olursa bu konuyla ilgili, meseleyi daha da açarım.

 

TÜRKİYE’DE YAŞANACAK SAVAŞIN TARAFLARI

Der Spiegel: Bu toplantı üzerine bir savaş hazırlığı olduğu söylentisi var. Bununla ne demek isteniyor, ne kastediliyor, anlatabilir misiniz?

Ali Osman ZOR: Evet, iç ve dış şartların Türkiye’yi bir savaşa zorladığının, bundan dolayı da her kesimin hazırlık içerisinde olduğunu, bizim de kendi ideolojik ve siyasî faaliyetlerimizi, bu savaş konsepti içerisinde ayarlamamız gerektiğini söyledim. Biz bunu söylerken, 6-7 Ekim günleri Türkiye’de 40 tâne vatandaşımız öldü. Bu da zaten özellikle dışarıdan bakıldığında, Türkiye’nin savaş içerisinde olduğunu gösteren bir manzara. Daha sonraki gelişmeler de bizim savaş şartlarına göre kendimizi ayarlamamız gerektiği sözümüzü zaten doğrular nitelikteydi. Ve şu ânda o şartlar hâlen devam ediyor; hem bizim ülkemizde, hem de yaşadığımız bölgede… “Bu nasıl bir savaş?” diye soracak olursanız eğer, ben şimdiden cevap vereyim: Bu savaş, şu ân bölgemizde işgalci olarak kim bulunuyorsa, sömürgeci olarak kim bulunuyorsa onunla ve onun işbirlikçileriyle, onlara karşı olanlar arasında bir savaş olacak. Amerika ve onun işbirlikçileriyle, onlara karşı olanlar arasında.

 

DEVLET, 60 YILDIR İŞGÂL ALTINDA

Der Spiegel: Siz, bu çerçevede Türkiye Devleti’ni bir düşman olarak mı değerlendirirsiniz?

Ali Osman ZOR: Ben Türkiye Devleti’ni niçin bir düşman olarak değerlendireyim?!. Bizim devletimiz, bizim ülkemiz 60 yıldan beri Amerika tarafından işgâl altında. Benim söylediğim husus, bizzat kendi devletimizi, kendi ülkemizi ikili veya uluslararası antlaşmalarla perdelenen bu işgâlden kurtarmaktır. Bu mânâda da biz, devletimizi düşman olarak görenleri düşman görüyoruz!..

 

Der Spiegel: Türkiye Devleti gerek NATO üyesi olması, gerekse IŞİD, İslâm Devleti karşıtı koalisyona katılması sebebiyle onların karşısında yer alıyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz Türkiye’nin bu durumunu?

Ali Osman ZOR:Türkiye Devleti” derken hangi devletten bahsediyorsunuz bilmiyorum da; “devlet”, kendi kendisini idrak eden bir keyfiyet, bir unsur değildir. Neticede devletin içerisine yuvalanmış Batıcı, işbirlikçi unsurlardır o bahsettiğiniz NATO’cu unsurlar. AKP hükümeti koalisyona katılmış olabilir ama, devlet içerisinde bu koalisyona katılmamak gerektiğini söyleyip, şu ân pek sesi çıkmayan unsurlar da var. Neticede AKP hükümeti, siz de gayet iyi biliyorsunuz ki, bölgede Amerikan politikalarının uygulanmasında 12 yıldan beri Amerika’nın partneri, “stratejik ortak”ı konumunda. Bugüne geldiğimizde bu politikaların uygulanmasında AKP’nin kendi içinde de bir rahatsızlık var. NATO üyesi olmasına gelince, Ordu içerisinde NATOculaşmış, “Turuncu Kuvvetler” diyebileceğimiz NATOcu bir taraf olduğu gibi, 60 yıldan beri buna karşı durmaya çalışan bir taraf da var. Bu mânâda da Mehmetçik ve Mehmetçik’in bizim açımızdan temeli, ruhu Batıcı değildir! İslâm Temellidir bizim ordumuz. Ama bu orduyu bir oldu-bittiyle “NATO üyesi” hâline getirdiler. Fakat Ordu, bunu temel olarak hiçbir zaman kabul etmedi. Dolayısıyla “devlet” derken bizim “devlet karşıtlığı”mız, bu perspektiften değerlendirilmeli. Biz, devlet içerisinde yuvalanmış, devleti işgâl etmiş, Atlantik Emperyalizmine biat etmiş, Atlantik Emperyalizmine bağlanmış NATOcu, Batıcı zihniyete karşıyız! Bu oluşumlara biz karşıyız. Bahsettiğimiz savaş da, bunlarla, bunlara karşı olanlar arasında bir savaştır, mücadeledir zaten. Onun içindir ki, bu NATOcular IŞİD’e karşı olurken, yani Irak Millî Kuvvetleri’ne, oradaki Amerikan işgâline karşı direnişe -IŞİD derken bunu kastediyorum-, bu NATOcular koalisyon içerisinde ona karşı olurken, NATO’ya ve Amerika’ya devlet içerisinde karşı olan unsurlar ise IŞİD’e karşı değiller ve onu müttefik olarak görüyorlar. Biz de bu NATO ve Atlantik Emperyalizmine karşı olan taraftayız.

 

“YABANCI TERÖRİST SAVAŞÇILAR” VE ONLARA YOL VERENLER TUTUKLANMALI

Der Spiegel: Siz bu toplantıda “Kürtlerle savaşmamız gerekir” yada “savaşacağız” derken, bunu, onların Amerika ile işbirliği yapmaları çerçevesinde mi söylediniz?

Ali Osman ZOR: Bu bahsedilen toplantı zaten bu Atlantik Emperyalizmine karşı ortaya koyduğu tavırdan dolayı dikkat çekti. Biz o toplantıda “Kürtlerle savaşalım” falân demedik! Bizim ortaya koyduğumuz tavır gayet açık: Biz, hem Türkiye’de ve hem de bölgede Amerikayla, yani Atlantik Emperyalizmi ile NATO’yla işbirliği yapan herkese karşıyız! O toplantı da zaten bundan dikkat çekti. Farklı farklı kesimlere mensup olup da o toplantıya katılan insanların, “NATO’ya karşıyız!” tavırlarını İBDA ideolojisi etrafında dile getirmelerinden dolayı, o toplantı bazılarını panikletti! Biz Kürtlere karşı değiliz! Biz NATO’cu, Amerikancı, bölgede Amerikan işgâline kapı açan, ona izin veren, onunla işbirliği yapan Etnik Kürtçü harekete karşıyız! Bunun merkezi de Irak’ın Kuzeyi’dir; orada yuvalamıştır şu ân! IŞİD, bu merkeze, Irak’ın Kuzeyi’ne, Erbil’e karşı harekete geçtiği ân Amerika bombalamaya başlamıştır.

 

Der Spiegel: “Bu toplantı çok dikkat çekti” dediniz. Toplantıdan sonra polisten yada güvenlik güçlerinden size yönelik bir hareket oldu mu?

Ali Osman ZOR: “Dikkat çekti” derken, orada kastettiğim kesimler daha çok Amerika ile işbirliği yapan siyasî oluşumlar. Amerika ile işbirliği yapan bu oluşumlar, özellikle sosyal medyada bizi hem hedef gösterdiler, hem de tehditlerde bulundular. Bu mânâda demek ki bizim polisimiz öyle çok fazla Amerikancı değilmiş ki, şu âna kadar bizimle ilgili herhangi bir takibat yapmadılar. Kaldı ki o toplantıda, bizim mevcut yasalarımıza, kanunlarımıza aykırı bir mesele de konuşulmadı. Biz o toplantıda bu memleketin, bu ülkenin, bu vatanın gerçek sahipleri hüviyetiyle konuştuk. Amerika adına sokaklarımızı ateşe verenlerin, iki günde 40 tâne insanımızın katledilmesine sebep olanların istedikleri gibi konuşma hakları var da bu ülke de, bizim, onların Amerikancı politikalarına karşı ne düşündüğümüzü söyleme hakkımız yok mu?!. Bizim için şu ân koalisyonda yer alanlar ve bu koalisyonla birlikte Irak Direnişi’ne karşı harekete geçenler suç işlemektedirler. Bunlar ve bunlarla işbirliği yapanlar, ister medya sektöründen olsun, ister bürokrasiden olsun, ister askeriyede olsun hiç fark etmez, bizim nazarımızda şu ân “Yabancı Terörist Savaşçı” konumundadırlar! Amerikan politikalarını destekleyen ve fiîli tavır hâlinde onun siyasetini izleyen ismi, cismi, kimliği ne olursa olsun herkes, şu ân bizim nazarımızda demin söylediğim gibi “Yabancı Terörist Savaşçı” olduklarından dolayı Türkiye’nin, ister askerden, ister polisten, ister başka kesimden olsun, bütün Millî unsurları tarafından tutuklanmaları gerekir! IŞİD hakkında Birleşmiş Milletler kararında “Yabancı Terörist Savaşçı” dediler ya, aslında ona karşı olanlar “Yabancı Terörist Savaşçı” konumundalar. Meselâ siz de aynı faaliyet içerisindeyseniz, benim nazarımda şu ân Türk askeri veya Türk polisi hemen sizi tutuklaması gerekir… IŞİD’e karşıysanız ve o Peşmergenin Suriye’ye topraklarına saldırmalarını destekliyorsanız… Çünkü o “yabancı savaşçı” olarak Peşmerge getirilip Türkiye’ye sokuluyor -ki, Tükiye’de “Yabancı Terörist Savaşçı” konumundadır onlar- sokuldukları yetmiyormuş gibi, başka bir ülkenin toprağına da, Suriye’ye de saldırıya geçiyorlar. Bunu destekleyen, buna izin veren, bunun politikasını yürüten kim varsa, bunların hepsi hem Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı davranıyor ve hem de bizim Anayasamıza aykırı davranıyor.

 

İŞGÂL BİTECEK!

Der Spiegel: Peşmergenin Türkiye topraklarından geçerek Suriye’ye girmesi konusunun sizce nasıl cezalandırılması gerekir? İkincisi toplantıda bahsedilen “çok sessiz kaldık”, “çok geride kaldık” şeklindeki ifâdelerin aksiyon anlamında, İBDA felsefesi anlamında da ne anlama geldiğini değerlendirir misiniz?

Ali Osman ZOR: “Çok sessiz kaldık” derken kastınız nedir? Tam yerini hatırlayamadım ama, bunu şöyle açabilirim ben: 60 yıldan beridir bizim ülkemiz siyasî olarak, askerî ve ekonomik olarak işgâl altında! Bu işgâle bugüne kadar ses çıkarılmadığından dolayı, bu işgâl, derinleşerek devam ediyor. Bu işgâlin geldiği nokta ise, şu ân bizim sokaklarımızda insanlarımızın çok rahat bir şekilde Amerika adına katledilmesi, okullarımızın yakılması ve vatandaşlarımızın evlerinin ateşe verilmesi oldu. Bizim için, bu işgâl bitecek! Ve buna sessiz kalmayacağız! Bunun için biz, işgâle ve işgalciye karşı yapılması gereken her ne ise, şartlar bizi ona zorladığında yapmaktan geri kalmayacağız! Bunu Amerikalılar da bilsin, onların işbirlikçileri de bilsin! Peşmerge mevzusuna gelince; orada, Irak’ın Kuzeyi’nde oluşturulan bu yapı, Irak’a yapılan yasadışı 2003 saldırısının neticesinde oluşmuştur. Tabiî bu aslında 91’den geliyor. 2003 Saldırısı’nı, siz de gayet iyi biliyorsunuzdur, Birleşmiş Milletler yasadışı ilân etti! Yani, 2003 Saldırısı, mevcut “uluslararası hukuk” açısından da yasadışı. Bu yasadışı saldırı neticesinde de orada yasadışı bir oluşum kuruldu: Peşmerge. Bu mânâda oradaki o yapı Yasadışı Terörist konumundadır! 91 ve 2003’te Saddam Hüseyin Yönetimi’ne ihanet ettiler, şimdi de direnişe ihanet ediyorlar. Ve Amerika adına, Batı adına, Türk ile Arap’ın birleşmemesi için arada fonksiyon icrâ ediyorlar. İhanetleri bu iki milletedir. Dolayısıyla bu yasadışı gücü Türkiye topraklarına her kim soktuysa, o suç işlemektedir! Ve o güç, şu ân Türkiye’de nerede rastlanırsa hemen tutuklanmalı. Onları destekleyenler de tutuklanmalı.

 

Der Spiegel: Sizin atmayı düşündüğünüz somut adımlar neler? 2003 senesinde İBDA-C, İngiliz Konsolosluğu’na yapılan saldırıdaki rolünü kabullendi. Böyle bir şey mi düşünülenler arasında?

Ali Osman ZOR: İBDA-C’nin ne olduğunu başta anlatmaya çalıştım. İBDA-C’nin içerisinde yasadışı faaliyet gösteren, yani “yasadışı” derken illegal faaliyet gösteren unsurların da olabileceğini, başta söyledim. Biz, şu ân siyasî düzlemde faaliyet gösteren bir hareketiz. Bahsettiğiniz 2003 saldırılarında, bize uzatılan mikrofonlara da aynı şeyi söylemiştim. İBDA-C adına faaliyet gösteren insanların, ne tür faaliyetlerde bulunabileceklerini biz tam olarak bilemeyiz. Ama şunu açıkça söylemem gerekirse: Bugün, Amerikan politikaları doğrultusunda hareket eden, onu destekleyen herkes; yaptığı iş, konumu, görevi ne olursa olsun, Türkiye’de tehlike altındadır! Türkiye başta olmak üzere, bütün bölgede bu insanları, bu oluşumları, bu yapıları biz Yabancı Terörist Savaşçı olarak görüyoruz.

 

AMERİKAYA KARŞI TOPYEKÛN SAVAŞ

Der Spiegel: Peki “biz sessiz kalmayacağız” sözünüz somut olarak ne anlama geliyor?

Ali Osman ZOR: Ne öğrenmek istediğinizi anlıyorum!.. Şu ân meselâ, biz sessiz değiliz. Sizin sorularınıza cevap veriyoruz. Bunların yayınlanmasında bir mahzur görmüyoruz. Kendi görüşmelerimiz, toplantılarımız var; meselelerin gidişâtına göre, kendi yapabileceğimiz legal plânda faaliyetler her neyse, onları da yapacağız… Amerika ve onun müttefikleri bu savaşı, “Son Savaş”ı, Türkiye’de istemiyorlar. 6-7 Ekim tarihlerinde, Türkiye’de nasıl bir tepki verileceğini, nasıl bir tepki olacağını ölçmek istediklerini düşünüyoruz biz. Eğer 6-7 Ekim olayları devam etseydi, Türkiye’de Amerika’ya ait ne kadar üs, kurum, ticarî yer ne varsa hepsi, bu milletin hedefi olacaktır. Bu savaş sokaklarda olduğu zaman, bizim milletimiz açısından düşmanın kim olduğu bellidir. Amerika, böyle bir savaşı burada kazanamayacağını bilmesi gerekir. 60 yıldan beri süren işgal neticesinde şu ân her taraf Amerikan üssü doludur, çok fazla Amerika hedefi vardır. Biz “savaş”tan bahsederken, bu şekilde Topyekûn bir savaştan bahsediyoruz. Bütün milletin içinde olduğu bir savaştan bahsediyoruz. Dolayısıyla biz ilk önce moral, motivasyon olarak bu savaşa hazırlanıyoruz. Ve bizim milletimiz, bütün unsurlarıyla; Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle bütün unsurlarıyla, başta Türkler olmak üzere böyle bir savaşın olacağını hissediyorlar ve buna da hazırlar.

İSLÂM İDARE RUHUNUN BUGÜNKÜ ŞEKLİ; BAŞYÜCELİK DEVLETİ

Der Spiegel: Sizin için bir İslâm ve Şeriat Devleti oluşturmak öncelik midir? Ne kadar önemlidir bölge için?

Ali Osman ZOR: Bölgenin tamamının müslüman olduğunu düşünürsek kurulması gereken devletin de İslâm temelli, Şeriat temelli olması gerektiği, gayet açık. İBDA, bu devleti teklif olarak sunan bir hareket zaten. O mânâda bu devletin ismi “İslâm Devleti” değil, İslâm’a bağlı ve İslâm temelli bir devlettir. Ve bizim ideolojimizde de bunun ismi Başyücelik Devleti’dir. Başyücelik Devleti, bir devlet sistemidir. Bu devlet sisteminin meclisinden, yürütmesinden, icrâsına ve yasamasına kadar çeşitli alanları vardır. Meclisinin ismi Yüceler Kurultayı’dır. Ve bu devlet, “İslâm’da idare şekli yok, idare ruhu vardır” ölçüsüne binâen İslâm Ruhu’nun bugün, bu şekil içerisinde, yani Başyücelik Rejimi adı altında tatbik edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bizim anlayışımız budur. Tarihte İslâm devletlerinin hiçbirisinin ismi “İslâm Devleti” değildir. Abbasiler, Emeviler, Selçuklular, Osmanlılar; isimleri bunlardır. Yani devletler, kurucularının isimleriyle anılır. Dolayısıyla bizim devlet teklifimizin ismi de Başyücelik’tir.

 

MÜTTEFİKLER VE HAİN KARDEŞLER

Der Spiegel: Toparlayacak olursak, sizin “İslâm Devleti” ile ilgili yaklaşımınızı merak ediyorum. Sempati besliyor musunuz?

Ali Osman ZOR: İslâm Devletini, direnişini destekliyoruz. Ama İslâm Devleti’ni desteklerken bizim oradaki kriterimiz onların Müslüman olmaları değil. Çünkü, müslüman olup da Amerika ile işbirliği yapanlar da var. Dolayısıyla bizim kriterimiz sadece müslüman olmaları olsaydı eğer, bizim işgâlciyle, Amerika ile işbirliği yapan müslümanları da desteklememiz gerekirdi. Hâliyle bizim Amerika’ya karşı bölgedeki direnişi desteklerken kriterimiz, işgâllere ve haksızlığa karşı çıkmış olmalarıdır. Biz, haksızlık karşısında susmayan, haksızlık karşısında tavır koyan her türlü siyaseti destekleriz. Bu mânâda Chavez’i de destekledik biz. Dolayısıyla bizim buradaki kriterimiz, bölgede bir işgâl var; bu işgâlde işbirliği yapanlar ve karşı olanlar var. Bu işgâlde işbirliği yapanların, ideolojik, siyasî, dinî kimliği ne olursa olsun bizim karşımızdadır. Bu işgâle direnenler de bizim müttefikimizdir. İsterse müslüman olmasın. Oradaki İslâm Devleti, oradaki direniş, İslâm temelli olduğundan dolayı, bizim için iki kere sevindirici bir şeydir. Bu mânâda da, böyle müslümanlar bizim için kardeştir. İşbirlikçi müslümanlar değil! Kardeşimiz olsalar bile, onlar, hain kardeşlerimizdir. Bilmiyorum sorunuza cevap oldu mu?

 

Der Spiegel: Web sitenizde İslâm Devleti tişörtleri satışı var. Bununla ilgili bir problem oldu mu?

Ali Osman ZOR: O yanlış bir bilgi zannedersem; bizim web sitemizde öyle birşey yok. Başka bir sitedir o.

 

Der Spiegel: Kişisel bir soru soracağım: Birincisi iki boyutu var, Amerika’dan neden bu kadar nefret ediyorsunuz? Bunun yanında Amerika sigarası içiyor ve iPhone kullanıyorsunuz, bunları nasıl bağdaştırıyorsunuz?

Ali Osman ZOR: Neticede biz, Amerika’dan ülkemizi bölgemizi işgâl ettiği için nefret ediyoruz! Bölgemizin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini müttefikleriyle beraber çalmak istediği için nefret ediyoruz! Yani Amerikan iç politikası bizi ilgilendirmiyor; biz, Amerika’nın dış politikasından nefret ediyoruz. “Amerikan sigarası”na gelince, içimi güzel olduğu için içiyorum. iPhone ve bilgisayara gelince; Amerika’ya karşı olurken çok etkili araçlar olduğu için kullanıyorum. Âletler kullanana göre hizmet eder.

 

Der Spiegel: Yaşınız nedir acaba?

Ali Osman ZOR: 46.

 

AKP’NİN 12 YILLIK POLİTİKALARININ NETİCESİ

Der Spiegel: Son sorum; Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Ali Osman ZOR: Hangi mânâda soruyorsunuz?

 

Der Spiegel: Politikacı olarak?

Ali Osman ZOR: Recep Tayyip Erdoğan’ın politikaları 10-12 yıldan beri zaten belli. Şu ân konuştuğumuz hadiseler, o politikaların bir neticesi. Kendisi iktidara geldiğinde Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanı olduğunu ilân etti. Bu Eşbaşkanlığının bir gereği olarak 2003’te Amerika ile birlikte, Amerikan destekçisi olarak Irak’a saldırıldı. Irak yerlebir edildi! Oradaki Peşmerge yapılanması, buradaki Amerikan müttefikleri tarafından bizzat kuruldu, kollandı. Dolayısıyla Irak’ın bölünmesinde, hükümet oldukça yüksek bir pay aldı. Orada katledilen 3 milyon insanda sorumluluğu vardır. 2011 yılında Kaddafi’yi katlettiler. Libya’yı yerlebir ettiler. Bugün tekrar Amerika ile birlikte, aynı koalisyon içerisinde NATO bayrağı altında Irak ve Suriye üzerine bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla Recep Tayyip Erdoğan’ı bizim müsbet değerlendirebilmemiz için, bugün, bu politikaların hepsinde yanlış yaptığını ve döndüğünü ifâde etmesi gerekir. Avrupa ve Amerika’da Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili menfi yayınları bilmiyor değiliz. Ki, sizin derginizle de arası pek iyi değil zaten. Ama bu, bizim nazarımızda Recep Tayyip Erdoğan’ı “Batı karşıtı” göstermez. Çünkü Batı ve Amerika Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde yayınlar yapsa da 12 yıllık AKP politikalarında değişen herhangi birşey yok. Dolayısıyla hem sizin yayın organınızın, hem de diğer yayın organlarının Recep Tayyip Erdoğan hakkında yaptıkları yayınları şu ân için biz, danışıklı dövüş olarak görüyoruz. Yani Der Spiegel “Tayyip Erdoğan gitsin” diye değil de, ona düşmanlık yaparak, insanlar tekrar ona oy versin diye o yayınları yapıyormuş gibi geliyor bize. Bundan farklı olarak Der Spiegel’in İslâm ve Türk düşmanlığı da gözümüzden kaçmıyor. Başka bir platformda biz de bunun sebeplerini sormak isteriz. Yani, eğer uygun bir zemin ve ortam olursa bunu da merak etmiyor değiliz.

 

Der Spiegel: Der Spiegel’in müslümanlara karşı herhangi bir karşıtlık veya ayırımcılık içerisinde olduğunu düşünmüyorum.

Ali Osman ZOR: Siz, tabiî ki düşünmeyeceksiniz. Fakat, Der Spiegel’in yayınlarına baktığımızda bu bariz olarak görülüyor. Türkiye’de “Der Spiegel” dendiği zaman, “Türk düşmanı dergi” diye nereye bakarsanız bakın çıkar internette. Böyle bir algı olduğunu bilin o zaman.

 

AKP VE ORDU İSLÂM DEVLETİ’Nİ DESTEKLEMELİ

Der Spiegel: Hükümet bizi böyle lanse ediyor… Peki AK Parti ve hükümetinin İslâm Devleti’ne sürekli silah yardımı yaptığıyla ilgili söylentiler var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz.

Ali Osman ZOR: Adı üstünde, “söylentiler var”. Yani şu ân AKP hükümetinin, ki, AKP hükümeti bunu kendi başına yapmadı- Amerikalı ve Avrupalı müttefikleriyle beraber yaptı ne yaptıysa, Suriye’de olaylar başladığı zaman, Esad Rejimini yıkmak için Amerika ile beraber oradaki ÖSO denilen Liberal Çapulcu örgüte yardım ediyorlardı aslında. Fakat nasıl olduysa bu yardımlar hedefinden şaşarak orada bulunan İslâm Devleti ve örgütünün eline de geçti. Yani şöyle diyebiliriz; İslâm Devleti Suriye’deyken “ben Esad’a karşı savaşıyorum” diyerek hem Amerika’dan hem Türkiye’den yardım almış olabilir. Bu mânâda da Türkiye hükümetinin İslâm Devleti’ne “İslâm Devleti” olduğu için yardım ettiğini göstermez bu husus. Amerika da yardım etti. Ama görüldü ki daha sonra, İslâm Devleti hem Amerika’yı hem Türkiye hükümetini kandırmış. Batılı hükümetler ve Batılı politikacılar bu basit hakikati kabul edemediklerinden dolayı, insanların zihinlerini bulandırmak için çeşitli komplo teorileriyle manipülasyon yapıyorlar. İslâm Devleti aldığı bu “yardım”larla daha sonra geldiği yere, Musul’a döndü ve Musul’u fethetti. Amerika, kendisi için İslâm Devleti’nin nasıl bir tehlike olduğunu da, Musul’u fethettikten sonra, Erbil’e yönelmesiyle anladı. Ama AKP, İslâm Devleti’ni desteklemiyor. 2 Ekim’de çıkarılan Tezkere ile de zaten koalisyonla beraber hareket ediyor. İslâm Devleti’ne karşı Peşmergeyi Türkiye içerisinden Ayn-el Arap’a gönderiyor şu ân. “Özgür Suriye Ordusu”nu da aynı şekilde tekrar Ayn-el Arap’a gönderdi. Türkiye hükümeti yapıyor bunu! Amerika’nın bombalamasını destekliyor. Nasıl “İslâm Devleti’ni desteklemiş” oluyor bu şekilde? Ama, AKP, Türk Milleti adına İslâm Devleti’ni desteklemeli! Türk Ordusu, bu millet adına, Irak Direnişi ile ittifak yapmalı! Kime karşı? Amerikan işgâli ve işbirlikçilerine karşı! Zaten Kürtçü Hareket de bu ittifak olmasın diye destekleniyor arada.

 

HEREDOT’TAN BUGÜNE, BATININ SAHTEKÂRLIĞI

Der Spiegel: İslâm Devleti’nin bu mücadelesinde uyguladığı yöntemler oldukça vahşi. Siz kullandığı bu yöntemleri destekliyor musunuz?

Ali Osman ZOR: Ben Amerika’nın kullandığı yöntemleri desteklemiyorum!

 

Der Spiegel: Peki, İslâm Devleti’nin uyguladığı yöntemleri?

Ali Osman ZOR: Ortada bir savaş var. İslâm Devleti de savaşıyor, Amerika da savaşıyor. 91 savaşından sonra uygulanan Birleşmiş milletler ambargosuyla Irak’a klor verilmedi. Ve temizlenemeyen pis suları içerek bir milyon çocuk öldü, bebek öldü Irak’ta! 2003 İşgâli’nden sonra Ebu Gureyb cezaevlerinde işkenceye, tecavüze uğrayanlar…

 

Der Spiegel: Ben Amerika’nın yaptığı işkencelerden değil, şu ân IŞİD’in insanların kafasını kesmesinden, şu ân yaptıklarıyla ilgili görüşlerinizi merak ediyorum ben.

Ali Osman ZOR: Ben de diyorum ki, Amerika’nın veya Avrupa’nın, diyelim ki Almanya’nın Irak’a sattığı zehirli gazları bilmeden, bunları hesap etmeden IŞİD’i değerlendiremeyiz! Yani ilk önce siz Avrupalı olarak bunlara karşı çıkacaksınız ki, ondan sonra IŞİD’i oturup, konuşalım. Benim anlatmaya çalıştığım, IŞİD, bütün bu yapılanların arkasından gelmiş bir harekettir. Ve burada, şu sahtekârlığı yapmamak lazım: Ortada bir savaş var ama, bu savaşta, bizim bölgemize ait bir İslâmcı veya değil, işgâle karşı savaşan bir örgüt söz konusu olduğunda onların yaptıkları “katliam”, “terör”, “vahşet”, fakat Batı gücü söz konusu olduğunda ise onun yaptığı “savaş”! Batı, Heredot’tan beri bunu yapıyor: Kendisine biri saldırdığı zaman “Barbarlar!” saldırmış oluyor -bugün “teröristler!” oluyor onlar tabiî-, kendisi birilerine saldırdığı zaman da “Barbarların üzerine gitmiş” oluyor. İşte o “barbar” ve “teröristler”in yaptığı herşey bugün “vahşet”, “katliam”, “terör”. Biz bu hinliği kabul etmiyoruz!.. “IŞİD’in yöntemleri” dediğiniz, savaş yöntemleridir. Batı, niye Ebu Gureyb’de ayağa kalkmadı da iki tâne gazetecinin kafası kesilince ayağa kalktı?

 

WASHİNGTON BOMBALANMALIYDI

Der Spiegel: Bu doğru değil. Ebu Gureyb ile ilgili Batı’da itirazlar oldu.

Ali Osman ZOR: “Oldu” da, bize ne faydası oldu? Bölgeye ne faydası oldu? Ebu Gureyb’e ne faydası oldu?!. 1991 yılında Amerika, Saddam Hüseyin, Kuveyt’i işgâl ettiğinden dolayı, Birleşmiş Milletler’de karar çıkartarak Irak’a saldırdı. Burada gerekçe ne idi? “Irak’ın Birleşmiş milletler üyesi olan Kuveyt’e saldırması”ydı. Ve Birleşmiş Milletler de harekete geçerek, kendi üyesi olan bir ülkeye yapılan saldırıya karşı Irak’a saldırdı. 2003’te ise, Amerika Irak’a hiçbir gerekçe olmadan saldırdı! Ve Birleşmiş milletler bu saldırıya “olur” vermedi. Yasadışı saldırdığına göre Amerika, aynı 91’de Saddam’ın Kuveyt’e saldırması gibi, o zaman, Birleşmiş Milletler’in bir araya gelip, karar çıkartıp; Birleşmiş Milletler üyesi olan Irak’a Amerika’nın yasadışı saldırısından dolayı Washington’u bombalaması gerekmez miydi? Bunların hiçbiri yapılmadı. Ve 2003 Yasadışı Saldırısı hâlen devam ediyor.

 

Der Spiegel: Bu mesajı aldım!

Ali Osman ZOR: Son olarak da başka bir mesajım daha var size: Biz, sizi bölgemizde istemiyoruz artık! Siz derken, Batı gücünün… Bizim evimize karışmanızı istemiyoruz. Kendimizi nasıl yöneteceğimizi söylemenizden bıktık artık! Yani Amerika’nın ve onun yerli ve yabancı işbirlikçilerinin artık evimizden defolup gitmesini istiyoruz! Biz, kendi aramızdaki sorunları, kendimiz hâllederiz. Bizim aramızda sorun çıkmasının sebebi, Batı Gücü’nün gelip buraya karışması, bizim evimize karışması. Batı bunu anlamadı! Bizim “git!” dememizi anlamadı. Onun için IŞİD gibi örgütler çıktı şimdi. Size garanti veririm, IŞİD gibi örgütler İslâm Coğrafyasının her tarafında çıkacak Batı’ya karşı! Çünkü buradaki halklar, milletler; Türk, Kürt, Arap, Fars farketmez, sizi istemiyor! “Evimizden gidin, elinizi çekin!” Artık Batı’nın, bizim bu isteğimizi anlaması lâzım. Yoksa bu savaş Hamburg’u, Londra’yı, hattâ Washington’u, Paris’i de vuracak bu savaş. Yani siz zannediyor musunuz, bizim şehirlerimiz yıkılırken sizin şehirleriniz sağlam kalacak?!. Sizin şehirleriniz de yıkılacak! Aynı Londra’da, İspanya’da olduğu gibi… Anlatabildim herhâlde?.. Bunu engellemenin tek yolu, bizim evimize karışmayacaksınız artık. Yani bu kadar basit bir şeyi anlaması lâzım Batı’nın.

Der Spiegel: Çok teşekkür ederim.

 

ADIMLAR Dergisi

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et