TELEGRAM DEVAM EDİYOR

TELEGRAM DEVAM EDİYOR

Ergenekon davaları sürecinde gündeme TELEGRAM Saldırısı da gelmişti. İşte, bu konuda “ÖZEL Büro” adlı yapılanmanın başında bulunan Erkut Ersoy‘un o zaman söyledikleri:

“…İnsanın zihnini kontrol etmek Anayasal bir suçtur. Yabancı servisler tarafından kullanılıyor olması nedeniyle ulusal güvenliği de ilgilendirmektedir. Bizim üzerimize düşen mağdurlarla bire bir görüşmek, eldeki verileri kayıt altına alarak savcılık makamına sunmaktır… Türkiye’de bu şebekeyi ortaya çıkardığımız zaman Allah’ın izniyle bunları savcının karşısına çıkaracağız… Resmi bir bağı olmayan ama Milli İstihbarat’a da bilgi aktaran bir grubun bu işin başında olduğunu biliyoruz. Biz şu ana kadar bine yakın kişiyle görüştük. Ama yüzde 99.9’unun maalesef zihin kontrolüyle alakalı olmayan, tamamen psikolojik rahatsızlıkları olan kişiler olduğunu tespit ettik. Zihin kontrolü pahalı, yani sıradan vatandaşa uygulanan bir uygulama değil. Genelkurmay’a yazı yazdık, birim açın diye.
Bir üsteğmen atadılar. Ama üst makamlardan emir geldi, o makamı lağvettiler. Şimdi Türkiye’de MİT uyguluyor bunu. Hatta İBDA-C lideri Salih Mirzabeyoğlu’na bile uygulandı. Ama milli istihbarat bunu kendisi kullanmıyor, kendisine yakın milliyetçi unsurlara cihazı veriyor.”

Biz TELEGRAM Saldırısı ile ilgili Devlet içerisinde yuvalanmış çeteleri, Mirzabeyoğlu’nun 8 Temmuz 2005’te tek kişilik hücreye konulmasıyla başlayan süreci, ardından “Ergenekon” saldırısı ile meselenin (TELEGRAM-Zihin Kontrolü) Liberal çapulcuların öncülük ettiği, zamanın bürokratik ve siyasi karar mekanizmalarının da desteklediği propaganda merkezleri tarafından “izi sürülemez” bir hale getirilmek gayesiyle bilerek karmaşıklaştırıldığını, ADIMLAR çizgisi olarak o günlerden beri söylüyoruz. Biz bu konunun takipçisi olarak mücadelemizi yürütür, bunları yazar ve güçlü bir şekilde gündeme taşırken, dönemin  propaganda merkezleri ve işbirlikçileri, İktidar adına bizleri “Ergenekoncu”, “Kemalist” diye itibarsızlaştırarak bugün “FETÖ” diyerek yasadışı ilan ettikleri örgüte mensup hakim ve savcıların yer aldığı mahkemelere hedef göstermişlerdi. “Ergenekon” sürecinin, Kemal Alemdaroğlu, Kemal Gürüz gibi İslâm-Vatan-Millet düşmanlarının “28 Şubat’la hesaplaşılıyor” görüntüsü altında, Anadolu’da NATO-ABD-İsrail karşısında mevzi tutan birçok ismi tasfiye girişimi olduğunu vurgulayarak bu saldırıya karşı yaptığımız yayınlar ortadadır…

2000’lerin başında bir grup vatansever tarafından yabancı istihbarat örgütlerine karşı bağımsız ve sivil bir girişim olarak başlatılan “Özel Büro”nun güdücüleri, Ergenekon sürecinin ilk aylarında “Ergenekon”a dahil edilerek tasfiye edilmişti… Bugün, Ergenekon Saldırısı’nın mahiyeti hakkında herkesin ve her kesimin bildiği, Hükümetin ise çok açık bir şekilde “kandırıldık” ve “hata ettik” beyanlarının ardından, bu meseleyi tazelemiş olalım ve soralım:

O zaman her şeyin üzerine gidilirken bu meselenin üzerine gidilmemiş olması yanında, bu gün de TELEGRAM’ın üzerine gidilmediği gibi, 15 Temmuz’dan sonra Telegram’ın şiddetlenmiş olması ne demek?

TELEGRAMCILAR, İslamî hamleye karşı İslâm’ın Remz Şahsiyetine daha bir şiddetle saldırırken, “birlik ve beraberlik” çağrıları şu aşamada bizim açımızdan hiç de inandırıcı değil.

Hem iddia da çok açık: Türkiye’de TELEGRAM, MİT’in kontrolünde diyor, Erkut Ersoy…

Peki, MİT kimin kontrolünde?!

Eğer TELEGRAM, Fetullahçılar’ın elindeyse ortaya çıkarmanın tam zamanı, bunu yapmak isteyen iradenin önünde hiçbir engel yok. Fakat, Mehmet Karabörk gibi, Telegram işkencesinde fiîli olarak yer almış kişilerin dahi birkaç günlük gözaltı süreci sonrası TELEGRAM Saldırısı ile ilgili kovuşturulma yapılmadan tutuklanması gibi veriler karşısında, görüntünün öyle olmadığını şimdiden söyleyelim.

Hem bu konuda Kumandan’ın 16 yıldır söylediklerine, şimdiye kadar resmi makamlar niye duvar?

Resmi makamlar, yani en başta MİT.

Yani, hadi diyelim ki Erkut Bey’in söyledikleri doğru değil, bu işin MİT’le bir alakası yok, ama MİT Telegram konusunda niye ilgisiz görünüyor?

Zira Erkut Bey’in de ifade ettiği üzere bu konu aslında bir millî güvenlik problemi ve ülkenin Millî Güvenliği’nden mesul olan birim olarak MİT’in bununla ilgilenmiyor gözükmesinin sebebi ne olabilir?

Dikkat, ilgilenmiyor demiyorum; Kumandan Mirzabeyoğlu ile alakalı olarak ilgilenmiyor gözüküyorlar diyorum. MİT’in ilgilenmemesi zaten düşünülemez. Bu ilgisizliğin manası şu: Bildikleri bir meseleyi, bilmezlikten geliyorlar.

Hadi darbeyi bilemediler ama Telegram’ı hiç değilse duymuşlardır, peki ilgisiz gözükmelerinin sebebi ne? Darbeyi bilememiş olmak, Kumandan’a yapılan Telegram’a ilgisiz gözükmek ve 15 Temmuz’dan sonra Telegram’la yapılan işkencenin şiddetlenmiş olması arasında ne gibi bir irtibat var acaba?

Evet, 14 yıllık AKP iktidarları boyunca hiçbir başarılı operasyona imza atamayan, girdiği bütün işleri eline yüzüne bulaştıran 15 Temmuz’da da Erdoğan’ın herkesin anlayacağı şekilde kulağı sağır olmakla suçladığı ve “kimin eli kimin cebinde belli değil” görüntüsü çizen MİT’in kontrolü kimde?

CIA-MOSSAD gibi uluslararası istihbarat örgütleriyle MİT’in ilişkisi hangi seviyede ve nasıl yürütülüyor?

“Bağımsızlık” problemimizin can alıcı meseleleri buralarda gizli.

Buyurun, cevap verin.

A. Baki AYTEMİZ – ADIMLAR Dergisi

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et