Şehîd Halil Kantarcı’nın Eşi; AYŞE KANTARCI’NIN MEKTUBU…

Şehîd Halil Kantarcı’nın Eşi; AYŞE KANTARCI’NIN MEKTUBU…

Şehîd Halil Kantarcı’nın Eşi;

AYŞE KANTARCI’NIN MEKTUBU…

 

Üç yıl… tam üç yıl geçti , gittiğinden beri … bazen üç gün öncesi gibi , bazen üç asır kadar eski …

Fotoğraflarına bakıyorum zaman zaman… sanki hiç gitmemişsin, böyle kanlı canlı karşımda duruyormuşsun gibi , bazen de hiç tanımadığım , hiç tanışmadığım bir yabancı sanki … Anlayacağın yar dediğim , sen bana bazen can oluyorsun bazen el gibi…

Çok şey değişti sen gittiğinden beri , bazı şeylerse inadına kaldı olduğu gibi … Çocuklar büyüdü , ben büyüdüm . Her geçen yıl başka şeyler öğretti , her geçen yıl bir şeyler aldı götürdü yerine başka başka güzellikler getirdi .

Ali Cihat daha sakin , aramız daha iyi , her zamanki gibi umursamaz tavrının altında çok naif , çok hassas yüreği … “İlk göz ağrım “diyerek sevdiğin , her anına şahitlik ettiğin , en çok emek verdiğin …

Zeynep eskisi gibi sakin ve anlayışlı zeynep değil , yine uyumlu , olgun, akıllı ama daha öfkeli . Zeynep … “babasının süsü” diye sevdiğin… Nasıl düşkün sana , nasıl seviyor hala seni … Yeryüzünde herkes unutsa , bir tek o unutmaz sanki … Senin gidişinle değişti … o kadar zor oldu ki anlatmak bir daha hiç gelmeyeceğini …

Ömer … ilk yaşını bile göremediğin … ne zaman böyle düşünsem ve yansa ciğerim , evladının doğduğunu göremeyen babaları düşünüp hamdederim… İlk konuşmayı öğrendiğinde “ anne , babam nerde ? , gelsin artık “dedi . Bir ara arkadaşlarımın eşlerine “ baba “ diye seslendi , akşamları zil çaldığında “ babam geldi “ diye koştu kapıya … neyseki uzun sürmedi … zeynep her defasında onu“ Ömer , babam cennette , eğer iyi insan olursak, biz de cennete gideceğiz “ diye teselli etti . Şimdiler de Ömer “ babam öldü “ diyor , zeynep öfkeleniyor “ hayır babam ölmedi , şehitler ölmez ,o bir kahraman “ diyor . Ömer’de “ babam öldü “ diyor da ölmek nedir bilmiyor ki … bazen bana “ anne, babam nerde ? , babama gidelim “ diyor , öylece kalıyorum . Geçenlerde “ mezarlığa gidelim mi Ömer ? “ dedim “ tamam gidelim , hem belki babam da oraya gelir “ dedi. Mezarlığa gittik , “ anne , babam gelmemiş , babam nerede ? “ dedi , kabrini gösterdim . “ ama burada çiçekler var “ dedi . “ baban onların altında uyuyor “ dedim . “ O zaman onu , çiçeklerin altından çıkaralım “ dedi. Baktım verecek cevabım , anlatmaya da gücüm yok“ haydi oğlum , sen biraz koş “ dedim .

Ve ben … sanki yüreğimde bir yanım volkan , bir yanım buzdağı… içimdeki ateş her alev aldığında , imtihanımı nimet kabul edecek kadar ağır imtihan yaşayanları düşündüm , avuttum kendimi . Allah’ın bana gönderdiği güzel kulları ile su serptim yüreğime ve rahmeti bol Rabbimin varlığı ile güç buldum , ona sığınıp devam ettim yoluma güvenle …

İlk zamanlar … Algıda seçicilik oluyor sanırım , ne zaman çıksam dışarı el ele tutuşan çiftlere takılırdı gözlerim … hele yaş almış çiftleri gördükçe bir an daha fazla acırdı yüreğim … bazen sosyal medyada paylaşılan çift fotoğrafları kaybettiğim şeyi hatırlatır incecik bir sızı ile yakardı içimi … o zaman daha iyi anladım , çok masum görünen bir şeyin bilmeden , istemeden belki ne kadar çok kul hakkına girmemize sebebiyet verdiğini …

Eskiler ibadet de ,muhabbet de, kabahat de gizli yapılır derlerdi . Böylece ibadette riya olmaz , kabahat de şahit tutulmaz ki günah da normalleşmezdi … muhabbet ise hem nazara gelmez , hem kul hakkına girmezdi. Çok değil yakın geçmişte sahip olduklarımızı ilan etmezdik o sebeple yuvada huzur , muhabbette ve sofra da bereket olurdu ve yapılan her şeyde var olurdu muhakkak edep …

İlk bir kaç ay sürdü bendeki bu hal , bilirsin beni, herşeye verilecek mantıklı bir cevap bulur , avuturum kendimi … ilk zamanlardı … çoktan geldi geçti …

Bir de öfke duyduklarım ve hayal kırıklıklarım var … Ne söylediğini nereye gideceğini bilmeden , ne yaptığını görmeden , bazen de yapması gerekeni yapmayıp söylemesi gerekeni söylemeden hayatına devam edenlere … Hep derdim ya sana “etrafın çok kalabalık , çok çabuk güveniyorsun insanlara , her seviyorum diyene aldanma “ diye . Severlerdi seni biliyorum , senin gibi abiyi , dostu kim sevmez ki … bir gün sana “ keşke eşin olacağıma arkadaşın olsaydım “ demiştim . İyi insanlara eş olmak , evlat olmak zordur zira sıra sana gelsin diye beklersin . Sevmek değil de sevginin tezahürü çok mühim mesele . Şunu söyleyeyim üç kişi şaşırttı beni ikisi müspet birisi menfi … çok kalabalıktı etrafın sen hayattayken , oysa şimdi çocuklarının büyüdüğüne şahitlik edenleri toplasan bir elin parmakları kadar etmez . Herkesin canı çok yandı biliyorum çünkü sen herkese çok emek verdin . Herkes acısını farklı yaşar elbet , sadece seninle o kadar zaman geçirip seni hiç tanımamışlar ona sitemim . Bizden çaldıkları vakti haketmeyişlerine öfkelendim .

Mezarına geliyorlar , ağlıyorlar , dertleşiyorlar seninle… senin kaderin , iki alemde dert dinlemek … Ev ile mezarlık arası 5 dakika bir kez merak etmediler emanetlerini … yine bu benim gördüğüm , bildiğim. Hakikat Allah’ın katında malum . Elbet vardır herkesin kendince bir sebebi …

Ben ise , bazen bir Yasin okuyacak bazen de sadece bir Fatiha okuyacak kadar kalabiliyorum yanında . Gelmezsem eksik kalıyorum , geldiğimde ise sanki sen orada değilsin . Bir nefeslik uğrayabiliyorum yanına , nefes alıp dönüyorum zira yetişmem gereken yerler , yapmam gereken işler oluyor … emanetlerine ve ismine sahip çıkmaya çalışıyorum elimden geldiğince , ismini kullanmak yerine , ismine layık olmaya … yapabildiğim , olabildiğim kadar .

Her an seninleyim zaten , her an aklımda , dilimde ve kalbimdesin … bazen muhabbet bazense sitemle … gerek yok uzun uzun anlatmaya , inanıyorum herşeye şahitsin …

Eskiden seni ziyarete geldiğimde diğer şehitleri de ziyaret ederdim . Kabirler süslü birer çiçek bahçesi gibi . Herkes ayrı özeniyor , renk renk çiçeklendiriyor kabirleri . Fakat şehitlerden birinin kabrinde çiçekler yanında yabani otlar var , gözüm onlara takılıyor , temizlemek istiyorum elim gidiyor zor tutuyorum kendimi . Üzerime vazife değil elbet de takıntılıyım bilirsin beni . Neyse bir kaç kez böyle denk gelince dedim “ uzak oturuyorlar , belki sık sık gelemiyorlardır , belki de rahatsız etmiyordur otlar , beni rahatsız ettiği gibi” . Neyse … bir gün bir vesileyle şehidimizin eşiyle beraber gittik mezarlığa . Şaka yollu takıldım “ Ayşegül abla , sen çok ihmal ediyorsun Mehmet abiyi , bak hep otlar sarmış her yeri . Kaç kez elim gitti temizlemek istedim ama belki sen başka bir kadın elinin eşinin mezarına uzanmasını istemezsin , ya da Halil benim başka bir adamın mezarı ile ilgilenmemden rahatsız olur diye kendime engel oldum “ o da gülümseyerek bana “ haklısın Ayşeciğim , öyle düşünmezdim de … “ dedi ve devam etti “Bakıyorum şimdi , bunlar da Allah’ın bir otu , çiçeklerde … burada kendiliğinden bitivermişler . Sırf diğerleri gibi güzel değiller diye , onları koparmaya gönlüm el vermedi … “

Böyle bir hadisede böyle bir cevap tahayyül edemezdim . O gün öğrendim ki hayatta çok fazla şey göründüğü gibi değil . Hadiselerin bir aşikar bir de gizli yanları var . Oysa biz insanlar, ne kolay durum tespiti yapıyoruz , ne kadar çok şeyi biliyoruz , ne kolay hüküm veriyoruz … işte tam da burada ömür hikmeti … insan yaşadıkça öğreniyor , o da öğrenmeye varsa niyeti …

Sen giderken çocuklarını ümmete emanet ettin , ümmetten gelenler emanetlerinin büyüdüğüne şahitlik etti . Hani ben sana “ sen başkaları için bu kadar koşturuyorsun , Allah korusun sana bir şey olsa bu insanlar aynı şeyi yapacaklar mı ? “ demiştim , gitmeden 10 gün önce . Sen bana “ diğerleri yapmaz “ deyip bir isim verdin “ ama o yapar , o da benim gibi dedin “ emin misin ? diye sordum sana “ boşver hatun , Allah bilsin , Allah kimseye muhtaç etmesin de bizi “ dedin. Rahat ol sevdiğim güvendiğin güvenini haketti… Ankara’ dan geldikçe çocukları ziyaret etti , Ali’ yi alıp gezdirdi sonra geri getirdi .

Bir de “ hani o hiç büyümeyecek , o hep ailenin küçüğü olarak kalacak “ derdin ya , öyle olmadı sevdiğim , sen gittin , kardeşin büyüdü . Ve öyle bir zaman geldi ki bir cümlesiyle beni bile büyüttü … Ve yar dediğim Allah bizi kimseye muhtaç etmedi . Anladım ki niyet Allah rızası için olunca kulun kim olduğu mühim değil , kul bilmezse Halik bilir ve rızasına gönül verene başka kullar gönderir .

Bana hep “anlatmak istediğiniz , söylemek istediğiniz bir şey var mı ? “ diye soranlara “ yok “ dedim , “sessizliğimle eşlik edeyim “ şimdi niye anlattım bunları ?

Son bir kaç aydır hiç iyi değilim , içimde bir yangın , boğazımda bir düğüm. İnsanlar güçlü durmaya çalışanları duvar zannediyorlar , halbuki duvar olsa bile bir gün yıkılır . Kimseye yük olmamaya , dert olmamaya çalıştıkça hep daha fazlası beklenir oldu benden . Ben kimseye sitem etmedim , sabrettim de üstüne bir de sitem yedim . Hep doğru davrandım diyemem ama yanlış yapmamak için elimden geleni yaptım . En nihayetinde bende etten , kemikten , nefisten bir insanım . Benim için bunu söylemek , kendime bile itiraf etmek öyle zor oldu ki… ben çok yoruldum , çok yorgunum Halil …herşeye , her yere yetmeye çalışırken kendime geç kaldım ve hiç bir şey tam olmadı , her şey eksik her şey yarım . Son zamanlarda “ nasılsın ? “ diyenlere “ kendimi bir kapatıp, yeniden açasım var “ diyordum . Sanırım bugün kendimi kapatıp yeniden açtığım gün olacak . Bütün kırgınlıklarımı , kızgınlıklarımı geride bırakıp , bütün yüklerimden ve kendime yük ettiklerimden kurtulup , önceliklerini doğru belirleyen bir Ayşe olarak kaldığım yerden devam edeceğim . Miladım olsun bugün benim …

15 temmuz … birilerinin hayatına hiç dokunmadı , birilerininkini tarumar edip geçti . Tüm bedel ödeyenlere ve yakınlarına dayanma gücü ver Allah’ım , yüklerimizi hafiflet … Bizleri imtihanını kazananlardan ve sevgine mazhar olanlardan eyle . Bizlere seni sevmeyi , senin sevdiklerinin sevgisini ve sadece sana yaklaştıracak şeylerin sevgisini nasip et.

Allah’ ım bu hain gecenin mimarlarını , planı yapan , emri veren , emre itaat eden , gördüklerine kör , duyduklarına sağır kalan , hiç bir bedel ödemeden yaptığı hainlik yanına kar kalan her kim varsa sence malum , sen onları her iki cihanda dilediğin gibi cezalandır . Ayrıca 15 temmuz istismarcılarını ve içini boşaltanları, anlamsızlaştıranları , bunca yanan canı yok sayanları sana havale ediyorum.

Hakikati bilen sadece sensin Allah’ım , inanıyorum ki birileri masum , birilerinin imtihanı çok ağır . Sen onları koruyup kolla , onların imtihanını kolaylaştır , yüklerini hafiflet , yaşadıklarının nihayetinde kazananlardan olmalarını nasip et . Ailelerine kolaylık ve dayanma gücü ver …

Son olarak farklı zamanlarda , farklı şekilde fakat bir vesileyle bize yardımı dokunan , yükümüzü hafifleten , bize iyi gelen , duasında yer veren , haberdar olduğum veya olmadığım herkese çok teşekkür ediyorum. Allah’ın rızası sizlerle olsun , Allah’a emanet olun…

Ayşe KANTARCI

15 Temmuz 2019

Kaynak: https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=10217977132472468&id=1009970811

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: