YENİ DÜNYA DÜZENİ ve NAZİLER
Âb-ı hayat arıyorsan, karanlığa gitmelisin !
böyle buyurdu, Nakşi’nin gül çehreli çocuğu Halid’i Bağdadi.
Bize miras kaldı, yürüdüğü yolları takip etmesi.
İrinin kana, kanın süte dönmesi için aydınlığın ve karanlığın tarifine, bilinmesine ve anlaşılmasına, katkımız olur temennisiyle, gayri kalem yazsın ben okuyayım.
Karanlığın temsilcilerinden olan Nazi öncüllerinin, Alman şovenliğinin kültürel ve inanç kodlarını oluştururken: Kuranı kerimden İncil’e, Tevrat’tan Upanişadlar’a, Zebur’dan vedialara, kısaca, tüm insanlığın inanç dünyasına ait yazılı kaynaklarını, didik didik ettiklerini unutmayalım.
Nazilerin mutfak kısmında çalışan akil adamlarının Maya medeniyetinden İnkalara, Atlantis’ten Mu medeniyetine, Bilge Kağanın liderliğinde ki Göktürklerden Osmanlı İmparatorluğuna kadar yüzlerce devlet yapılanmalarını incelediklerini de bir kenara not edelim.
Tüm bunların yanında Nazi öncüllerinin: Hint dünyasının Brahmanlarından Tibet keşişlerine, Türkistan bilgelerinden Horasan erenlerine, Ortadoğu’nun dingin ruhlu ariflerinden Anadolu evliyalarına kadar tüm uluları ve aksakallıları detaylı araştırdıklarını söyleyebiliriz.
Nazilerin, geçmişe ve gelecek zamana yolculuk, tılsım, sihir, eşyanın nakli, gibi bugünün insanlarına dahi bilim kurgu gelebilecek çalışmalar yaptıkları onlar hakkında bilinenler arasında.
Bilim alanında ise insan genetiğinin değiştirilmesi ve dönüştürülmesi, neslin ıslahı, deniz altında tarım, mimari alanda çağları aşacak çizimler ve uzay çalışmaları gibi onlarca alanda yaptıkları çalışmaların bir kısmı bugün dahi tam anlaşılamamaktadır.
Dün ve bugün, Cermen anlayışına uygun bulduklarını, kendilerine benzeten-benzeştiren ve küresel hükümranlık peşinde koşan bu insanları hafife almak en hafif tarifle aptallık ve ahmaktır.
Derviş kelimesinin bir mânâsının da , “kapı kapı dolaşan yoksul” olduğu malumunuzdur.
Bu minvalde, Alman halkının mutluluğu için doğudan batıya, kuzeyden güneye araştırılmadık bir zerre toprak parçası bırakmayan ve kapı kapı dolaşarak kendi halkına bilgi devşiren kadrolarını küçümsemenin adına ahmaklık zirvesi dense yeridir.
Şu yaşadığımız çağda papazın kızı Merkel hanımın, kararları tek başına alıp meclisin onayıyla uygulamaya koyduğunu düşünmek, sadece ve sadece Türkiyeli hödük politikacıların işi olabilir.
Bizler, hödük olanlar gibi düşmanı hafife almayacağız.
Bizler, kişilik kırılması yaşayan ezikler gibi düşmanı abartanlardan da olmayacağız.
Bu yazının amacı üstüne basarak ifade etmeye çalışmalıyım ki , Hızır ile sohbet eden Nakşi silsilesinin gül çehreli çocuğu Halidi Bağdadi’ nin: Âb-ı hayat arıyorsan, karanlığa gitmelisin, buyruğuna uygun hareket edebilme azmidir.
Biz, mevzumuza dönelim ve fragmana devam edelim.
Alman devlet şuurunun hinterlandı-etki alanı zannedildiğinin ötesindedir. Yaşadığımız coğrafyanın ve Türkiye ikliminin zannedilenin ötesinde Alman etkisinde olduğunu söylemek, gerçeği ifade, hakikati dillendirmek olur.
ZİG ZAG gurubu vesilesi ile Türk ve İslam unsurlarıyla bugün dahi iletişimini ve rabıtasını sürdüren Alman derin yapısı, aynı zamanda Thule tarikatı vesilesiyle de batıyı kendi çatısı altında toplamaya çalışmaktadır.
Tarihi günleri yaşadığımız bu karanlık çağda, “Yeni Dünya Düzeni”ni inşa edecek unsurların, acımasız bir savaş ve merhameti olmayan bir kıyıma gittiğini görüyor ve birlikte izliyoruz.
Alman derin devleti, planlı programlı çalışmalar ile DÖRDÜNCÜ REİCH –Büyük Alman İmparatorluğunu inşa etmeye çalışmaktadır.
DÖRDÜNCÜ REİCH programı ile yeryüzünün ihtiyacı olan YENİDÜNYA DÜZENİNE şekil verip hükümran olmak istediğini görmek ve söylemek, Alman hayranlığı değil, aksine Alman anlayışını küçümseyerek gizleyen işbirlikçileri sobelemek olur.
DÖRDÜNCÜ REİCH dönemini başlatmak için ölümüne bir mücadelenin içine giren NAZİZMİN yeni jenerasyonunun hedeflerini doğru tespit etmeliyiz.
Bu yazıda Nazizm’in ilk hedeflerinden birinin Avrupa ülkelerine yerleşen Türkleri söküp atmak üzerine olduğunu söylemeliyim.
Bu noktada BAŞYÜCENİN verdiği isimle MÜRTED’ in , ayağı toprağa basmayan ve avam tabakasını avlayan hamasi nutukları, küresel siyasete aykırı ve gerçeklere uzak olduğunu söylemeye mecburum.
Burda şöyle bir suali sorulsa;
Beştepe’de “tedirgin” oturan şahsın meydanlarda attığı hamaset içerikli nutukların organizatörü
Derin Alman devleti olamaz mı ?
Bu şekilde düşünen ve dillendirenleri suçlamak yerine anlamaya çalışsak daha doğru bir yöntem olur diye düşünüyorum.
İmdi, sonuç olarak yarının dünyasını şekillendirmek için açılan savaşta ,bize düşen asli vazife daha önemli ve daha hassastır.
BAŞYÜCELİK fedaileri olarak Yeni Dünya Düzenini ,biz gerçekleştirmeliyiz diyorsak: Türk milletinin bir ferdi olarak dünya üzerinde ki acınası durumumuzu çok iyi bilmeli, bu acı gerçekler karşısında: tarihi sorumluluk ve şuurla dostlarımızı ve düşmanlarımızı çok iyi tanımalıyız.
Bu da ancak hadiseleri satıhtan değil de, “derinliğine” değerlendirmekle mümkün olabilir.
Burhan Halit KOŞAN
Adımlar Dergisi