İGOR MOLOTOV: ERDOĞAN’IN ÖNÜNDEKİ ÜÇÜNCÜ YOL
ERDOĞAN’IN ÖNÜNDEKİ ÜÇÜNCÜ YOL
İGOR MOLOTOV (Gazeteci,Yazar)
Hamburg skandalı Almanya-Türkiye ilişkilerinin bozulmasının sinyali oldu. Almanya Recep Tayyip Erdoğan’a Almanya’da Türk diasporası karşısında konuşmayı kesin olarak yasakladı. Erdoğan Alman yetkililerini ve medyasını Türkiye’ye karşı teröristlere destek kampanyası yürütmekle suçladı. Cumhurbaşkanına göre, teröristlere verilen desteğin bir örneği, 2016 yazında yaşanan darbe girişimi zanlılarını Ankara’ya iadesi için yapılan başvuruları Berlin tarafından reddedilmesidir.
Son zamanlarda, Erdoğan ile Avrupa arasındaki ilişkiler kaynama noktasına ulaşmış durumda: Türkiye’nin lideri haklı olarak AB yetkililerinin Nazi siyasetini ve çifte standart politikalar uygulamakla suçladı. Erdoğan’ın siyasi biyografisi giderek Saddam Hüseyin’in biyografisini tekrarlıyor, oda müttefiklerle olan ilişkilere dengeli bir şekilde yaklaşmaya çalışıyordu. Erdoğan daha “şehit” olmadı ve İnşallah olmayacak, ama şimdiden Avrupa-Atlantik blokla olan tehlikeli dostluğu yeniden gözden geçirmelidir.
Erdoğan Avrupa için – boğazda takılan bir kemik: O, örneğin, Ukrayna’nın yaptığı gibi, AB’ye girmek için o kadarda istekli değildir. Aksine, Erdoğan, bunun bir zaman kaybı olduğunu söylüyor. O genellikle Rusya yanlısı tutum sergiliyor ve bununla hem yerel NATO taraftarı olan elitleri, hem de uluslararası elitleri kızdırıyor. Ve en önemlisi – Erdoğan’ın bir hayali vardır. Belki hatırlıyorsunuz, bunu, hatta zamanında Martin Luther King söylemiştir – Büyük Türkiye, Müslüman dünyasının lideridir. Bu amaçla, Erdoğangüvenli şekilde Suudi Arabistan’ı Ortadoğu Olympos’undan sıkıştırıyor.(Ortadoğu’da kralların taht kurduğu makam)
Ve Rusya ona Berlin’den de, Doha’dan da ve Washington’dan daha yakındır. Bizim aramızda yapılan savaşlar, bizleri birbirimize karşılıklı saygı ve sevgiyle bağlamıştır. Bugün, İstanbul’a geldiğimiz zaman, orada siyaset hakkında çok şeyler konuşuluyor. Amerika hakkında –onunla birlikte Suriye’yle savaşa girilmemesi gerektiği- tüm bölgenin bir baş ağrısı olduğunu söylüyorlar. İstanbul’daki Taksim Meydanı’nda bir “Cumhuriyet” anıtı var, orada Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında”Kırmızı Aslanların” heykelleri de yapılmış -Kliment Voroshilov ve Albay Semyon Aralov’a ait heykeller (ama nedense Türkler ’in kendiler onun Frunze olduğuna emindiler). Türk halkı böyle zamanların yeniden gelmesini hayal ediyorlar.
Marmara adalarında yerleşen, Kızıl Ordunun kurucusu Lev Troçki’nin sığındığı ev Türk devletinin çabalarıyla hala ayakta duruyor. Aynı zamanda, sol kanat fikirleri ve Rusya ile yapılacak dostluk Türk söyleminin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. İstanbul ise sol görüşlü aydınların ve muhafazakârların bulunduğu bir şehir olarak öne çıkıyor. Burada herkesi sevgiyle karşılıyorlar.
Türkiye, tabii ki – sadece Erdoğan değil. Türkiye – hem akıllı siyasetçiler, örneğin, arkadaş olduğum Ali Osman Zor gibi bağımsızlıkçı, hem de Avrupa-Atlantik lehine baskı yapan NATO yanlısı güçler, güç odakları vardır. Benim Berlin’den edindiğim son haberler NATO yanlıları için hiç de iyi değil: Almanya Federal Cumhuriyeti Dış işleri Bakanı Sigmar Gabriel, Almanya Hükümeti’nin Türkiye’ye yönelik politikasını yeniden gözden geçireceğini belirtti. Burada Türklerin AB’ye yatırımlarının ve entegrasyonun azaltılmasından bahsediyor.
Almanların hoşuna gitmediği şey, Türkiye’de, aralarında Daimler ve BASF gibi Alman yanlısı şirketlerin bulunduğu 68 kişi ve kurumun, Amerikan yanlısı FETÖ’yü desteklediğinden dolayı şüphe altına alınması idi. Avrupalılar kendi şirketleri ve kar amacı gütmeyen STK merkezleri aracılığıyla radikal muhalefete desteğini böylece vermiyor mu? Ve sakıncalı ülkelerdeki durumun istikrarsızlaşması Avrupa-Amerikan stratejisi değil mi? Bu sorunun cevabı açıktır: son yirmi yılda çok sıkı kullanılan bir yöntem. Yugoslavya, Ukrayna, Gürcistan’da olduğu gibi “Turuncu devrimler” ve Ortadoğu’da “Arap Baharı” gibi – bir dizi esinlenilmiş darbeler.
Türkiye’de NATO yanlısı güçler iktidarı ele geçirmek isterken, Batı ortakları ihtiyatla Erdoğan’ın düşüşünü bekliyordu ve iktidarı “kendi adamı” olan Fetullah Gülen’e devretmek istiyordular. Bu konuda demokratik medya kuruluşları açıkça yazıyordu. Sonra da kalkıp küstüler, neymiş: hiç kimse Almanya’nın egemen işlerine burnunu sokmamalı. Artık, Türkiye’yi Avrupa Birliğine hızlı entegrasyon yapmak mümkün olmayacak, ve muhtemelen, bu programın dürülüp rafa kalkma süreci başlatmıştır.
“Onlar uluslararası ilişkiler ve diplomasi hakkında hiçbir şey bilmiyorlar. Onlar korkudan titreyen korkaklardır. Onlar Nazi kırıntıları ve faşistlerdir”, – bir kere Erdoğan bu sözleri AB’NİN yüzüne fırlattı.
Sanki Türk liderinin sözde Batı ortaklarına karşı hep böyle düşüncesi olduğuna dair bir inanç vardır. Türkiye’de Avrupa devletleri ile ilişkilerin bozulması, paradoksal olarak, coşku ile karşılanıyor: Erdoğan kendisi defalarca, Türk halkı, AB’ye girmeyi istemediklerini vurguladı. Türklerin kendileri NATO’dan yana pek hevesli değiller – Erdoğan bu bloğu rok ederek,doğu ülkelerinin Varşova Paktının bir analoğu olan SCO (Şangay bloğu)’na geçmesini dışlamamaktadır. SCO – Türkiye’nin karşısında olan zorlukları aşmak için daha uygun bir organizasyondur.
Şimdi de, Berlin’in tam saldırdığı zaman, Erdoğan’a destek teklifini sunmak için Moskova’nın elinde tüm gereken kartlar var. Nihayet ülke içinde olan NATO yanlısı direnişi aşmak için büyük bir şans vardır ve büyük ihtimalle, Erdoğan bu fırsattan istifade edecek. Ve iki ülke arasında yapılan yeni ittifakın hüküm sürmesi, eski sahipleri Riyad ve Washington’dan sıkıştırarak, sonsuza dek Sünni Doğunun yapılandırmasını değiştirecektir. Ortadoğu’da Barış – Martin Luther King dediği gibi, yirminci yüzyıl savaşçıların en büyük hayalidir.
Makalenin Orijinal Rusça Metni Web Adresi
https://russian.rt.com/opinion/411094-molotov-erdogan-protiv-germanii