4. SAYI ÖNSÖZ: SELÂM SİZE!

4. SAYI ÖNSÖZ: SELÂM SİZE!

Selâm Size!
İnsanoğlu, miladî takvim ölçüsüyle 2015. yılı saymaya başladı.
Tarihi, belirli zaman dilimleri hâlinde düşünmek ve hele bu dilimleri mânâlı bir süreklilik içinde sunmak son derece cazip ve her şeyden önce rahatlatıcı… Bir yığın karmaşık detayı atlayarak “gerçek” macerayı ortaya koyma imkânı sağlamasının getirdiği büyük bir rahatlık var.
Hâlbuki tarihin dünden bugüne kaçınılmaz ve kabaca “doğrusal” bir çizgi oluşturmadığı bilinmelidir. Popüler olanın en verimli olduğu vehmi, bugün modernlik denilen olgunun ta kendisidir.
Modernlik, her şeyden önce bir “birey” olarak durmayı, “bireysel” tercih ve talepleri her şeyden daha fazla önemsemeyi, “hurafeler”e kapılmayan “bilimsel” bir kafa yapısına sahip olmayı, düzen kurmayı bizatihi bir değer olarak algılamayı ve bu düzenin işlemesi uğruna fedâ edilemeyecek hiçbir kıymetin bulunmadığını ifâde etmektedir.
Bu anlayış, gerçekliğin kavranması ve yaşanmasına yönelik bölünmüş bir akıl modelinin de yerleşmesine sebep olmuştur. Aklın yüceltildiği bu çağ, aynı zamanda aklın bölünmesini de sağlamıştır. Nihayet “modern birey” denilen insan tipi, aklın savunucusu ve taşıyıcısı olduğu ölçüde, esasında bu bölünmüş aklın pasif bir uzantısı hâline gelmiştir. Böylece her hürriyet farklı bir esaretin, her bilgi farklı bir cehâletin üzerine oturmuştur.
İnsanoğlu bugün bu aklın sağladığı fikirle yaşayamıyor. Düşünüyor, düşündükçe zirveye vardığını sanıyor, bir süre sonra ise işleyen düzene “dokunamıyor” ve onun emri altına giriyor. Düşünce, Nietzsche’nin deyimiyle kokmaya başlıyor. Bu zayıf temel üzerinde yükselen düşünce, sosyo-ekonomik-politik düzeni sarsamıyor, düzen, anlam dünyasına hakim olan güçlerce örtülüyor, korunuyor.
Ancak, artık gerçek hürriyet ve bilgelik için, bu aklın bir birleşmeye ve birleştiriciye olan ihtiyacının üzeri daha fazla örtülemez.
Ve bu birleştiricilik, insanların genel geçer beyanları üzerinde değil, çok daha temel insanî akıl, vicdan ve ahlâk sancakları altında olacaktır.
Salih Mirzabeyoğlu’nun “Adalet Mutlak’a” isimli konferansının bir milat olduğunu geçen sayımızda belirtmiştik. İnanç ve ona uygun faaliyet bizim, doğrulayıcılık ise zamanın uhdesindedir.
Adalet her türlü oluş ve olamayışın sebebidir. Biz adaletten hesaplaşmayı, hesaplaşmadan ise bütünleştirmeyi anlıyoruz.
Allah’ın kâinatı bir “aşk” ânında yarattığı söylenir. Son tecritte aşkın mecazîsi, hakikîsi, ilahîsi, dünyevîsi olmaz. Aşk, neye ve nasıl olursa olsun tektir, kanunu da tek olmak gerektir, birlemektir. Dolayısıyla, “bir”de bütünleştirmek gerçek “Hak âşıkları”nın tavrıdır.
Velhâsıl; ilmi kibirden, aşkı tahakkümden, fedakârlığı yatırımdan, imanı kafa rahatından ayıranlara selâm olsun…

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: