ESSELÂM 6 – Necip Fazıl KISAKÜREK

YAHUDİ

-37-

Nerde yahudi, nerde gerçek İsrail oğlu?

Yahudi, tıkayandır Allah’a giden yolu!

Aynı ırk mayasından, ayrı hamur, ayrı döl;

Sonra hep aynı parça, istersen milyona böl!

Yahudi, dölleşmesi, resule hiyanetin;

Ve hedefi, Kur’ânda, Haktan gelen lânetin.

İlk defa hiyaneti, kendi öz nebîsine;

İnsanlık yahudide şahit en habîsine.

Evet, zehirlilerin zehirde en korkuncu!

İman kervanlarına pusu kurmuş soyguncu.

Medinede kuruldu, onunla münafıklık;

Peşinden, dümdüz giden yolda binbir sapıklık…

İlk iş, alçak bir tuzak bir müslüman kadına.

Sürüldü Medineden, bakamadan ardına.

Derken Nadr Oğulları… Resule karşı hile;

Tepelendi, ahdini tepeleyen kabîle.

Nihayet yüzündeki katil peçeyi yırttı.

Küfrü İslâma karşı hizip hizip kışkırttı.

Mekkeye haber saldı: «Çabucak birleşelim!

Kaynasıp tunçlaşalım, pişip demirleşelim!

Bizde kılıç, bizde ok, bizde at, bizde pusat;

Bu, gelişen İslâmı toslamaya son fırsat!

Yapışmanın zamanı, artık yakalarından;

Siz önlerinden vurun, biz de arkalarından!»

Yahudi kışkırtması bütün küfrü bürüdü.

Ve hizipler toplanıp Medineye yürüdü.

AHZAP, YAHUT HENDEK

-38-

İsmi, Hizipler, Ahzap;

Bir başka adı Hendek.

Küfrün son vurduğu tos.

*

Küfre hüsran ve azap…

Bir kez durdurulsun tek;

Ona iş artık paydos!

*

Hendek açtırdı Selman…

Mukaddes elde kazma;

Vurduğu kaya tuz-buz.

*

Geride asıl düşman,

Yahudi… Sessiz ama

Arda kollayan boynuz.

*

Mucizeler gazâsı…

On kişilik bir yemek,

Belki binlere yetti.

*

Bu, Allah’ın cezası;

Tam yenerken yenilmek,

Ne ilâhî hikmetti!

*

Bir rüzgâr ki, bir rüzgâr…

Çörçöp, önünde ağaç;

Ha bir yaprak, ha çadır.

*

Havada savruldular.

Kırbaç üstüne kırbaç…

Küfür paramparçadır.

*

Fesatta eşsiz marka,

Yahudi verdi hesap.

Yahudi geldi dize.

*

Tertemiz ön ve arka.

Büyük mucize Ahzap;

Ahzap büyük mucize.

BÜYÜK FETHE DOĞRU

-39-

Şimdi sulh ve siyaset, iç oluş, yeni devre…

İçten dışa bakıyor artık İslâmda çevre.

Dışı kollamak için, birkaç deneme, keşif…

Yollar, yollar, biricik yolu etmekte tarif.

Kâbe istikameti, biricik yol, biricik…

Maddeden ruha giden yol ki, açık ve seçik.

İlk davranış, Mekkeye barış tavriyle sefer.

Mekke fethidir, içten dışa vuracak zafer.

Bir kervan tertiplendi binbeşyüz sahabeden;

Buyruldu: «Yalnız tavaf, sonra dönüş Kâbeden.

Ey Kureyş, anlaşalım, kılıç çekilmeksizin;

Küfür dışı her işde size İslâmdan izin!»

Kureyş dedi. «Zorlandık sanmasın bizi etraf;

On senelik bir ahit ve gelecek yıl tavaf…»

Derken teklif: «Ahitte resul vasfı çizilsin!…»

Buyruldu: «Onu silin!…» Sahabî nasıl silsin?…

Elleriyle sildiler; sabır, buna da sabır;

Her kapıya anahtar, üstün sabırdaki sır…

Ahdi götüren Osman, Mekke’de alıkondu.

Sahabîlerde dehşet; eller üstüste kondu.

Ağaç altı biy’ati: Harp, son damla kanadek;

Ok ve kılıç konuşur, Osman kurtulanadek.

Çölü coşturdu haber, dalga dalga bir ummân;

Kureyşi korku aldı, salıverildi Osman…

Ağaç altı biy’ati, imana yeni temel?

Yekpâre bir sıra ruh, üstüste bir dizi el…

Hitap: «Allahın eli her elin üstündedir!»

Ve İslâm, büyük fethin arefe günüdedir!

HAYBER

-40-

Koca bir dev yapısı,

Hayber’in tunç kapısı…

Yol vermez de yol vermez!

*

Şehre nerden girilir?

Kapı nasıl devrilir?

Akıl ve güç elvermez!

*

Kaynadı, coştu Ali,

Kapıya koştu Ali,

Var gücüyle abandı.

*

Rezeleri sökülmüş,

Zincirleri dökülmüş,

Kapı yere kapandı.

*

Çil yavrusu, ahali…

En önünde şanlı Ali,

Elinde siyah sancak.

*

Bu tıkanan, son delik;

Hicazda Yahudilik

Artık yurtsuz kalacak!

*

Yahudi, zehir demek;

O’na sundu bir yemek,

Kızarmış keçi, zâhir.

*

Bir lokmacık tattılar

Ve lokmayı attılar;

Dediler: Zehir, zehir!

*

Diyecekler son anda:

«Hâlâ o zehir kanda…»

Ölümmüş tek habbesi…

*

Cilvesidir Hayber’in;

En büyük Peygamberin,

Bir de şehid, rütbesi…

DERKEN

-41-

Hayber’den sonra düzlük;

İş kalmadı pürüzlük…

Bakış yok

Geriye.

Ve birçok

Seriye…

*

Doldu bir yıllık süre;

İşte Kâbe ve Umre!

O, tek, bir!

Hakka peyk.

Ve tekbir

Ve Lebbeyk…

*

Elçiler her tarafta,

Dört bucağı tavafta:

Bize dön!

Gel ve al!

Yön bu yön,

Yol bu yol!

*

Şercil, Bizans kâfiri,

Şehid etti sefiri.

Şimdi göz

Mûtede.

Ve son söz

Ötede…

MÛTE

-42-

Mûte’de ilk karsılşma.

İlk Şark ve Garp toslaşması.

Ayın burca ulaşması,

Ufku aşma, ufku aşma…

Mûte’de ilk karsılaşma.

*

Sağda İslâm, soldaysa Rum;

Küfür yüzbin, İslâm birkaç…

Küfre alem bu defa haç;

Nisbet dışı korkunç durum.

Sağda İslâm, soldaysa Rum.

*

Zeyd, Abdullah, Cafer şehid;

Üç kumandan, teker teker…

Birbirine girdi asker;

Başbuğ, Halid ibni Velid…

Zeyd, Abdullah, Cafer şehid.

*

Uçan şehid Cafer Tayyar;

Çifte kola çifte kanat…

Al renginle göğü kanat!

Kahraman yok sana ayar.

Uçan şehid, Cafer Tayyar!

*

Halid, Halid, örnek başbuğ;

Değiştirdi iki yanı,

Köstekledi sert düşmanı,

Döndü; hilâl elinde tuğ…

Halid, Halid, örnek basbuğ.

*

İslâm artık gelesidir.

Mekke hedef, Kâbe merkez.

Ard korunsun hele bir kez…

Mûte keşif hamlesidir.

İslâm artık gelesidir.

MEKKE ETEKLERİNDE

-43-

Karanlık da karanlık,

Mekke uykuda, dalgın.

Bir parlayış… Bir anlık…

Dağda çepçevre yangın.

Onbin noktada ateş…

Dehşet içinde Kureyş!

*

Dediler: Ahdi bozduk!

Baskına budur sebep!

Habersiz gezip tozduk;

Şimdi baş eğelim hep!

Haydi git, Ebu Süfyan!

Emân dile ve dert yan!

*

Ebu Süfyan huzurda.

Hitap: «Şehadet getir!

Belki nasip olur da.

Kureyş hakkı gözetir.

Abbas ile o gitsin!

Yürüyüşü seyretsin!»

*

Ebu Süfyanda çığlık:

Bu ne saltanat, kuvvet!

Ve Abbasda karşılık:

Bu sadece nübüvvet!

Akmakta seller gibi,

Onikibin sahabî…

*

Sevgilisi Allahın,

Kan dökme yok, dediler.

İlk vaktinde sabahın,

Haykırdı münadîler:

Allah diyene emân!

Müslüman ol, müslüman!

*

Oymaklar bölüm bölüm;

Tek ses: Allahü Ekber!

Şükürden iki büklüm,

Devesinde Peygamber.

Kâbe önünde saf saf,

Kureyş rahmet ve af…

BÜYÜK FETH

-44-

Medh O’na!

Büyük Feth O’na!

Büyük Fethin gününde,

Bütün Kureyş Kâbe önünde.

Af dısşnda kalan, tam ondört kişi;

İçlerinde Hamzanın katili korkunç Vahşi,

Bir de Hind, ciğerini yiyen kadın, Hamzanın

Tütmekte Kâbeden, ruhu ezanın…

Okuyan mı; eski kul, Bilâl.

Yüreklerde tek sual:

Sonumuz nice?

Bilmece!…

*

O ne af!

Her yer, her taraf

Ve topyekûn Kabîle,

Hattâ Hind bile, Vahşi bile,

Tek tek bağışlandı Allah der demez.

İnsanlığı resulden gayrı kimse güdemez.

Resullerin Resulü, elinde bir ince dal,

Gösterdi: «Putları, Rabbim, yere çal!»

Üçyüzaltmış put şimdi yerde…

Hani ya Hübel, nerde?

Büyük Feth O’na!

Medh O’na!

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: