FİTNE VE DÜZEN

FİTNE VE DÜZEN

Ayaktakımı ahlâkının bir özelliği vardır. Onlar, normal şartlar altında, kendi hayat tarzları ve kişilik özellikleri içinde, kendilerini ifade edemezler, gerçekleştiremezler. Ancak fitne çıktığı zaman, fitne içinde kendini ifade imkânı bulabilirler. Çünkü ayaktakımı ahlâkında fikrî bir olgunlaşma dâvâsı yoktur. O iş bedel ister, azim ister, emek ister. Ayaktakımı bundan hoşlanmaz. Kahramanlık da yapamaz. Çünkü kahraman ahlâkı, ayaktakımı ahlâkına taban tabana zıttır. O da bedel ister. Ayaktakımı bedel ödemeyi sevmez. O beleş sever. Kolpa sever.

Onun için ayaktakımı ancak fitne içinde kendini ifade edebilir; ancak fitne çıktığında kendini gerçekleştirme imkânı bulur. Çünkü fitne uğraş gerektirmez, emek istemez. Bir şeyi yapmak için ne kadar ilim gerekirse, yıkmak için de o kadar cehalet kâfidir. Ayaktakımı yapmayı değil, yıkmayı sever. Ama onu en çok, karşılığında bir bedel ödemeyeceğini gördüğü zaman sever.

Bütün dinler içinde sadece İslam, fitnenin ne olduğunu ortaya koymuş ve bir çok âyetten başlayarak ona karşı uyarmıştır. Allah, müslümanlara “yeryüzünde fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar savaşmayı” emretmiştir. Bir çok hadiste fitnenin özellikleri, türleri dolay dolay anlatılmıştır. 6 temel hadis kitabından beşinde “fitne” ayrı bir bölüm halinde incelenmiştir. Bir hadiste müslümanlara, fitne çıktığı zaman yürüyenlerin durması, ayaktakilerin oturması ve oturanların yatması öğütlenmiştir. Yani, nefsini ondan geri çekmek…

Hâlbuki bugünkü toplumda tam tersini görürüz. Fitne çıktığı zaman uyuyanlar bile kalkar ve koşmaya başlar. Hem de en önde koşmak için yırtınır. Çünkü ayaktakımı, ancak bu sûrette kendini ifâde ve gerçekleştirme yolu bulabilir. Fitne olmadığı zaman o ölü gibidir. Oysa fitnede ayaklar baş olur, en ayak en baş olmak ister.

Bugünkü toplum azîm bir fitnenin elinde kıvranıyor. Fitnenin olduğu yerde hiç iyi bir şey olmaz. Orada en iyi şeyler, elden çıkar çıkmaz hemen en büyük kötülüğe dönüşür. En masumlar en fazla tehlikede olanlardır. En büyükler en küçük, en küçükler en büyük görünür. Bugün cinnet tabloları, cinayetler ve envaî çeşit ahlâksızlıklar o fitnenin eseridir. O ortadan kalkmadan insana mutluluk bile haramdır.

Nasıl ki suyun şekli, kabının şekline göredir. Bunun gibi insanlar da içinde yaşadıkları düzen tarafından şekillendirilir. Düzen, insanların genellikle farkında olmadan yaşadıkları bir şeydir. Halbuki onların kişiliklerini, davranışlarını, inanışlarını doğrudan etkiler.

Bu anlattığım anlamda “fitne” ve “düzen” kavramları eş anlamlıdır. Hattâ “zaman” da onlarla aynı şeydir. Kumandan bir gün “zamanın ortasında bir … oturuyor” demişti. Ne olduğunu söylemeyeceğim; “fitne” sayın. Ve şunu bilin: Bu ayaktakımı düzeni değişmeden o fitne kalkmaz!

Selim Gürselgil

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et