EKONOMİDE VE DİĞER BÜTÜN MESELELERDE ÇÖZÜM

Ekonomi felâket.

İktidara sorarsanız şahlanıyoruz ve bütün dünya sıkıntı çekerken biz onlardan daha iyiyiz.

Ama rakamlar iktidarı yalanlıyor. Evet, dünyada çekilen bir sıkıntı var, bir kısmı daha çok, bir kısmı daha az çekiyor ama Türkiye az çekenler değil, çok çekenler arasında.

Enflasyon rakamları ile dünyada en kötü ilk beşi arasındayız.

G-20 listesinin dışına düştük. Ambargo altındaki İran bile bizden daha iyi durumda ve G-20 listesinde bizden boşalan yeri şimdi onlar dolduruyor.

AKP bu tablodan sonuna kadar mesuldür.

Milleti aç ve açıkta bırakmışlardır.

Bu mesuliyetinden, “dünya böyle, ne yapalım!” diyerek sıyrılamaz, kurtulamaz.

Mesele zaten dünyanın böyle olacağını peşinen görüp, ona göre tedbir alamda değil mi?

Gemiye kaptan, denizin ve havanın sakin olduğu zamanlarda değil, esas fırtına kopmadan önce fırtınanın kopacağını tahmin ederek tedbir almak ve fırtına koptuğunda da fırtınayı en emin şekilde atlatabilmek içn lâzım.

Şimdi ise fırtınadaki diğer gemilerin bizden daha kötü olduğu yalanını söyleyerek bizi teselli etmeye çalışıyorlar.

Meselenin bir boyutu bu, düpedüz yalan söylemeleri.

İkincisi ise, fırtınaya hazırlık da dahil, geminin hangi şartlarda yönetileceğine dair.

Kılıçdaroğlu bile, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan Batı sisteminin, neo-liberal politikaların yetmeyişinin artık apaçık hâle gelmiş bir hakikat olmasından bahisle, zamanında imkânsız gibi görünene fikir ve düşüncelerin zamanının geldiğinin söylüyor.

Yani, ülkeyi-ülkerleri, gemiyi kapitalsit-liberalist sisteme göre yürütmeye çalışanların bu işlerden hiç bir şey anlamadığını ortaya çıkardı bu fırtına, bu kriz. Artık kapitalist-liberalist Batıcı anlayışlarla, sistemle, ülke de dünya da idare edilemez.

Batı uzun zamandan beri zaten bunu dillendirmeye başlamıştı. Kendi sistemlerinin yetmediğini, yeni bir şeylere ihtiyaç olduğunu söyleyip durmaktaydılar.

Bizdekiler zaten hem Batı hem de Büyük Doğu’nun kopistleri olduğu için, ancak iş işten geçtikten sonra ağızlarını açabiliyorlar.

Oysa Türkiye’nin kendine has, orijinal ve tüm dünyaya teklif edebileceği bir sistem teklifi zaten var.

Erdoğan, “yastık altı” kitabım dediği İdeolocya Örgüsü’nü yastığının altından alıp da şöyle bir okuyup anlayabilse, orada tüm dünya ile birlikte Türkiye’yi de kurtaracak reçetenin varolduğunu görebilecek de…

Ama şimdi kupon arazi takip etmek dururken…

Dünyada bir kriz var ve bu krizin sebebi bizzat sistemin kendisi. Mevcut sistemde ısrar edenler, bu sistemde ikbal arayanlar, geliyorum diyen krizi, fırtınayı görmeyenlerdir. Fırtına bölgesinde kalınarak fırtına atlatılmaz. Fırtına bölgesinden, yani bu sistemin hâkimiyet alanı dışına çıkmak gerekir. Gerçek kaptanlık, liderlik bunu şart koşuyor. Batı’nın elinde kendi sistemleri dışında bir sistem olsa, zaten o sisteme geçmeye niyetliler ve böyle bir sistem arayışında olduklarını kaç zamandır ifade ettiklerini yukarıda belirttik. Bizde ise böyle bir sistem olmasına mukabil, fırtınalara sebep olan sistemin içinde kalmaya devam ediyoruz. Lâfa gelince Büyük Doğu diyenler, Büyük Doğu’nun aranan sistem olduğundan bihaber ve ona sırtını, yüzlerini Batı’ya dönüp, bir de Batı tarafından aşağılanıp horlanma pahasına işleri yürütebileceklerini zannetmeye devam ederken, bunun faturasını da millet ödüyor. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan sistem burada da işlemeye devam ediyor; yönetenlerin elleriyle..

Sadece milletimiz de değil, biz kendi sistemimizle tüm dünyaya örnek olacak ve onlara da kurtuluşun adresini gösterebilecekken, onları da bundan mahrum kılmış oluyoruz. Bu ideoloji, aynı zamanda Türkiye’nin dış politikasında uluslar arası alanda kullanabileceği müthiş bir yumuşak güç unsurudur da. Dünyanın muhtaç olduğu ideolojiyi ortaya koymak ve bu ideolojiyi bizden almak zorunda kalanlara da ideolojik olarak tesir ederek kendi dünya düzenimizi inşa etmenin yoluna bakmak.

Zamanı gelmiş bir fikri engelleyebilecek bir güç yoktur; Büyük Doğu-İBDA fikri de hadiselerin zorlamasıyla gelmektedir. Bu zorlama karşısında bu günkü siyasî aktörler, istemedikleri bir neticeye doğru gitmenin çelişkisini yaşıyorlar. Hani trenin içinde istedikleri kadar ters istikamete koşarlarsa koşsunlar, falanca veya filancanın aksiyonundan öte, hadiseler Türkiye’yi tarihî misyonunu ifaya zorluyor.

Mesele bu tarihî yönelişi sezmek, görmek ve ona göre pozisyon almada. Dünya ihtiyacı olan fikre doğru koşarken dünya üzerinde muhtaç olunan fikir-sistemin ortaya konulmuş tek alternatifi, denenmemiş tek nizâmı Büyük Doğu-İBDA… İmkânsız gibi görünen fikirler gündeme gelir, şartlar buna mecbur bırakırken, hâlâ eskiden medet umarak kendi iktidarlarının devamını bu konfor alanlarında arayanların tasfiyesi de gündeme gelecektir elbette.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et