FİKRE YUMRUK SALLAYIP, YUMRUĞU KINAYANLAR…
Selim GÜRSELGİL
İsveç’i resmî seviyede çok pis kınadık. Daha kendine gelemez herhalde. Tarihini açarak kötülemeye de başladık: işte bir zamanlar yerli halkı zorla asimile etmiş, kimliklerini yasaklamış bilmem ne. Bunu gören, beni takip eden ve benim de takip ettiğim bir arkadaş da yapıştırmış cevabı: “Biz daha 90’lara kadar Kürd kimliğini kabul etmiyorduk, Türkçe’den başka dil konuşmak yasaktı. Başkasını kınamadan önce kendimize mi baksak?”
Mirzabeyoğlu bu türden tartışmayı bitiren cevaplara “habtetme” der. Argosu, “cuk oturtma”. Doğru değil mi, kendimiz kendi asimilasyon davamızı halletmeden, elin asimilasyonuna lâf edebilir miyiz? Hâlâ en güncel tartışmalarımızdan biri, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes Türk’tür” maddesi. Mevcut iktidar bu maddeyi revize etmeye dönük bir adımı 20 yılda atamadı. Çözüm adresi olarak CHP’yi işaret etti. Diğer bir kısım meseleler gibi: ” Ben çözemiyorum gel sen çöz!”
Kısacası kınama işinden bizim kazançlı çıkmayacağımız aşikar. Aslında kınanacak bir şey de yok. Ortada fiilî bir saldırı var. Fiilî saldırıların fiilî misillemeleri olur. Bunu söyleyince aklınıza yakıp yıkma gelmesin. Vatandaş tamam, başka bir tepki gösteremeyeceği için tepkisini bu yolla dile getirir. Ama devlet yönetimi sözkonusu olduğunda çok şık, çok zarif misillemeler yapılabilir. Doğu’da da Batı’da da pek çok çağdaş ülkenin böyle sofistike misillemeleri vardır.
Suudîlerde bile vardır. Ama bizde pek o işlerden anlayan yok galiba. Bağıra çağıra hamasî nutuklar atamıyorsak hiçiz. Buna “haddini bildirmek” diyoruz. Karşı taraftan çok kendimize zarar verdiğini öfkemiz geçince anlıyoruz.
Oysa Salih Mirzabeyoğlu’nun “muhatabını habtetme” dediği yöntem diplomasinize hâkim olsaydı, Türkiye’ye ve onun halkının kutsal değerlerine saldıracak kişi iki kere düşünürdü. “Bunlar bize öyle bir karşılık verir ki, pişman oluruz” derlerdi. Şimdi ise “nasıl olsa iki bağırır susarlar. Bunlar gürler ama yağmaz” diyorlar.
Kınadık. Hem de kınamanın yeni derecesi çıkmış, üst perdeden kınama diye, tam da onunla kınadık. Allah’tan Müslüman halk da kınamaya kalkmadı da ciddi bir tepki oluştu. Tabii İbdacı gençler daima yol açıcı faaliyetleriyle, şuurlara Müslümanlık alternatifi vermeye devam ediyorlar.
İbda Mimarı ne der: “Biz su gibi bir keyfiyetin malikiyiz; buhar oluruz, buz oluruz. Fikirse fikir, kavgaysa kavga; her şartta geçerli bir hassaya sahibiz!” Bunlardaysa ne fikir var, ne kavga; İbda keyfiyetinden nasipleri yok. Fikirle kavga etmeye, kavgada kınamaya kalkıyorlar