SURİYE TARİHİNDE BİR AYRAÇ

SURİYE TARİHİNDE BİR AYRAÇ

Beklenen cumhurbaşkanlığı seçimi nihayetinde oldu, bitti. Olması ile kıyamet kopmadı. Suriye halkı ve devletine düşman olan ülke yönetimleri, seçimi yaptırtmamak için, kıyameti uzantıları terör güçleri aracılığı ile koparacakları tehdidinde hep oldular. Ancak Suriye halkının ezici çoğunluğu inatla bu tehditlere karşı aldırış etmeden seçime katılarak oy kullanma, seçme ve seçilme hakkını kullandı.
Devlet bu seçimi, geçmiş tarihindeki tüm seçimlerden farklı olarak üzerinde önemle durduğu bir seçimdir. Çünkü bundan önceki geçmiş tüm cumhurbaşkanlığı seçimleri bir anlamıyla ‘adet yerini bulması’ gibi formalitenin yerine getirilmesi oluyordu. O günler böyleydi. Suriye anayasası ve seçim sistemi böylesi gelenekleri yerleştirmişti. Bu gelenekler, Suriye’nin toplumsal özgünlüğü ve siyasal sisteminin bir tarihsel kesitteki ihtiyacından kaynaklanmıştır.,
Bugünkü seçim ise, oluşturulan çağdaş yeni bir anayasanın hükmü ve öngördüğü yeni seçim sistemi ile yapılmıştır. Yeni anayasa ile seçimler kanunu, seçimlerin tamamen demokratik ve şeffaf kayıtlar içinde olmasını emrediyor. Çoğulculuk ve eşit haklar temelinde aday yarışları, yeni sistemin felsefesidir. Tekil adaya referandum gibi ‘evet’ ya da ‘hayır’ şeklindeki eski seçimlerin yerine, bugün çoğul adaylar yarışı şeklindeki tablo halka seçenekler özgürlüğü sağlamıştır. Seçeneklerin yani çoğulculuğun olması, seçimlere katılan halkın iradesini tekil adaya kilitlemiyor artık. Yani insanlar özgür iradeleriyle seçme haklarını kullanırken, vatanlarına karşı vatandaşlık hukukuyla sorumluluklarını yerine getirmiş oluyorlar. Bu bir bilinçtir, bir algıdır.
Bu bilinç ve algıyla, 3 küsur yıldır bu ülke ve halkının yaşadığı iç-savaş ortamına rağmen milyonlarca insan seçim sandıkları başında kuyruk oluşturdu. Savaşın, terörün dışa göçe zorladığı milyonlarcası, gericilerin seçme hakkını engellemediği ülkelerde bu insanlar, seçim merkezlerine doğru oy kullanmak için insan seli oluşturdular. Lübnan’daki tablo, bu konuyla ilgili dünyayı hayrete düşürdü. Suriye halkı bu özgür ve demokratik hakkını dilediği gibi kullanmasın diye, sözkonusu işbirlikçiler tehdit ve şantajlarla bu halkın önünü kesmeye çok uğraştı. Gerici ülke yönetimleri, kendi ülkelerindeki Suriye’li vatandaşların seçim yapma hakklarını kanunsuz olarak, zorbaca engellediler. Suriye’nin içinde, bu gericilerin uzantısı durumunda olan terörist guruplar yoluyla halka kan ve ölüm vadettiler. Tehditlerini kimi yerde havan topu ve roketlerini halkın toplanma merkezlerine rasgele attılar. Ölüm ve katliamlara rağmen halk, hiç bir tehdit ve tehlikeden çekinmeden oyunu kullandı, seçimini yaptı.
Suriye halkının tüm kesimleri, sokak ve meydanları, seçim sandıklarının çevresini birer bayram coşkusu ve havasına çevirdiler. Büyük topluluklar halinde kiliseden-camiden din adamları, üniversiteler, öğrenciler, işçi ve memur kuruluşları, kısaca tüm halk bir ulusal düğünü yaşadı, böyle bir düğün havasını yarattılar. Hiç kimse böyle bir havaya vatanseverlik duygusu ve sorumluluğundan ayrı olarak, zorla sürüklenmiş değildir. Tek hareketlendirici dürtü, gericiliğe karşı ulusal egemenlik ve ulusal bağımsızlığın biçimsellendiği vatanseverliktir.Tek kelimeyle budur.
Halk oyunu kullanırken, emperyalizm ve işbirlikçilerin saldırısına “Dur artık yeter” demektedir. Bu oylarla “Bu ülke bizim, yönetimini biz belirleriz. Ulusal egemenlik hak ve hukukumuzu dünyada hiç bir güç elimizden alamaz” kesin kararı olarak vurgulamaktadır.
Halk oyunu kullanırken, cephede bir askerin düşmana karşı sıktığı kurşun ne ise, oyunu onun gibi addetmiştir. Çünkü bu oyla, vatan düşmanlarına ve uzantısı teröre karşı, kesip biçmelere, yakıp-yıkmalara karşı duruyor. Ordu cephedeki ulusal görevini yaparken, halk aynı paralellikte sivil alandaki ulusal görevini yapmıştır.
Halk oyunu kullanırken, gericiliğin ‘gayri meşru’ diye niteleyerek hedefine koyduğu Suriye yönetimini bu oylarıyla sahiplenmiştir. Önemli olan gericiliğin nasıl nitelendirdiği değil, devlet yönetiminde yer alanların direkt halktan meşruiyet aldığı demokrasidir. Suriye halkı bunu dost ve düşmanına gösterdi.
Halk oyunu kullanırken, bu oylarla, dünya gericiliğine karşı başkaldıran, direnen Suriye’nin direnişine halk desteğidir. Zira cumhurbaşkanı Esat’ın şahsında seçimlerden alınacak sonuç, Suriye devletinin düşmanlarına karşı verdiği varolma, onur mücadelesine katkı olacaktır, destek sağlayacaktır.
Suriye halkının Suriye devletinin bu özgün ortamında, cumhurbaşkanlığı seçiminde bu denli destansı duruşu, spontane kör-yöneltme duruşu değildir. Bu duruş, halkın tamamiyle bilinçli iradeleriyle vatanlarına, ulusal ve toplumsal değerlerine, onurlarına sahip çıkmanın duruşudur. Ayrıca bu duruş, ulusal kenetlenmenin, iç ve dış tehdide karşı korunma refleksidir. Bilinçli, ilerici bir duruştur. Evrensel boyuttaki gelişmelerin paralelinde gericiliğe ve yobazlığa, uluslararası emperyalist çıkar merkezlerine karşı bir duruştur.
Suriye ölçeğinde bile olsa, bugün olan seçim çok önemli bir tarihi ayraç olacaktır. 11 Eylül 2000’de olan olaylar, dünyadaki siyasal ve toplumsal olayların sürecinde ’11 Eylül öncesi ve sonrası’ diye farklı yorumlanmalara neden oldu. Suriye’deki bu seçim de, en azından Suriye sorunlarının değerlendirilmesinde ‘3 Haziran öncesi ya da sonrası’ diye ayraç nitelikte olacaktır. Büyük bir olasılıkla Ortadoğu ölçeğinde de, bu bölgenin siyasal ve toplumsal gelişmelerinin içinde Suriye’nin oynayabileceği kesin olacak rollerinden dolayı, bu seçim ayracı siyasi jargonların merkezinde olacaktır.
Başta ABD olmak üzere tüm batı ve Suriye sorununda ‘taşeronları’ durumunda olan gerici ülke yönetimleri, bu gelişmeyle alakadar olmamaya özen göstermektedirler. Zira Suriye halkının ezici çoğunluk eğiliminin ve desteğinin Esat’tan yana olduğunu çok iyi bilmektedirler. Bu ülkeler, siyasi hesaplarına gelince seçim olgusunu – Ukrayna’da yaptıkları gibi – yönetime meşruiyet sağlayan bir demokrasi eylemi olarak görürler. Ancak, siyasi hesaplarına da gelmeğince –Suriye’de olduğu gibi- iki yüzlü çifte standart bir tutumla, bu demokratik seçimi hiçleştirir karşısında olurlar. Suriye yönetimi, bu çifte standart tutumlara karşı alışıktır ve toplum olarak bu zihniyete karşı bağışıklık kazanmıştır. Bu çifte standart tutum, desteği ve meşruiyeti halkından alan Suriye yönetimini inandığı haklı yolundan alıkoymamaktadır. Günü gelir batılıların siyasi çıkarları ihtiyaç hissettirecek, o zaman ‘meşruiyetsiz’ gördükleri Suriye yönetiminin ayağına kadar gelecekler. Bunu siyaset kalpazanlığı değil, siyasi ilişki hüneri ve genişliği olarak sürecekler. O zaman taşeronlara nal toplamak kalacak.
Suriye hayırlısiyle çok önemli bir barajı daha aşmış oldu. Sorunlarının siyasi çözümü, ulusal uzlaşı yolunda başarılı bir adım oldu. Halk, Ordu ve Yönetim üçlemesinin yekpareliği, bu başarının sırrıdır. Sonuçta bu üçleme, Suriye’nin dostlarıyla dayanışmalı olarak mutlaka ulusal barışı sağlayabilen nihai zafere bu ülkeyi ulaştıracaktır.

Levent SULTAN

 

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et