İŞGALİN YIL DÖNÜMÜNDE ŞANLI IRAK DİRENİŞİNE SELÂM OLSUN!

İŞGALİN YIL DÖNÜMÜNDE ŞANLI IRAK DİRENİŞİNE SELÂM OLSUN!

1989 senesinde Sovyet Rusya’nın yıkılmasıyla birlikte soğuk savaşın son bulmuş olması yanı sıra iki kutuplu dünya da yerini tek kutuplu dünyaya bıraktı. Bu durum, Amerika’nın şahsında Yahudi-Haçlı Batı barbarlığının dünyada yeni bir terör dalgası estirmeye başlamasına da imkân ve cesaret verdi.

Haçlı-İslam mücadelesinin tarihi perspektifi gereği, Yahudi-Haçlı Batı dünyası kendi içinde vahdete erer ermez, tabiî olarak oklarını İslâm dünyasına çevirdi ve bu oka ilk elden hedef olarak da Irak seçildi.

Zira Irak lideri Saddam Hüseyin, İslâm dünyasındaki işbirlikçi liderlerin aksine Amerika’nın şahsında Haçlılara boyun eğmediği gibi, Yahudiliğe karşı en büyük tehdit oluşturan Gazze’deki cihada da en büyük desteği veren kişiydi.

Sovyetlerin yıkılmasının ardından kendi içinde birliğini sağlama yolunda en büyük maniayı atlatan Haçlı Batı dünyası, İslâm dünyasını da kendisine tamamen bağlamak ve dünyada kendisine karşı koymayı aklından geçirecek olanlara büyük bir ders vermek ve böylece bütün muhtemel direniş fikirlerini yerle bir edebilmek için Irak’a karşı büyük bir saldırı başlattı ki, Birleşmiş Milletler denilen Domuzlar Diktataoryası’nın da verdiği destekle, yani bütün dünyanın o karşı konulamaz gördükleri Haçlı Batı gücüne itaat ettiğini ilân etmesiyle birlikte, Amerika’nın şahsında, Yahudi-Haçlı kötülüğünde birleşen bütün dünya Irak’a karşı saldırıya geçti.

Bu şer güçlerinin içinde yer alıp Irak’a karşı saldırmak isteyenlerden birisi de Özal işbirlikçisiydi. Özal’ın, Haçlı emperyalizmi saflarında Irak’a saldırma emeli, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun çıkışıyla, İbdacıların meydanlarda gerçekleştirdiği protestolarla, Cuma gösterileriyle engellendi. Türkiye’nin bu melanete ortak olmasının önü kesilmiş oldu ve böylece Özal işbirlikçisi ve efendilerinin hesapları alt üst edildi.

Zira yapılan hesaplara göre 1991 saldırısında Türk askeri Kuzeyden, diğer Haçlı orduları da güneyden Irak’a saldıracak ve vatanlarını işgalcilere karşı korumak için mücadele eden Irak’lı mücahitler, bu iki askerî kuvvet arasında kuşatılıp yok edilerek, dünya üzerinde Yahudi-Haçlı barbarlığının kesin ve nihaî zaferi ilân edilecekti.

İbdacıların meydanlarda yaptıkları gösterilerle, Türkiye’nin bir İslâm ihtilâline gebe olduğunun ortaya çıkmasıyla, Türkiye’nin elden gitme tehlikesinin doğmuş olmasına istinaden, Özal, başta hesaplanan desteği veremedi. Bunun neticesi olarak da Irak’lı mücahitler Haçlı saldırısını tek cephede göğüslemek gibi bir avantaj elde ettiler. Amerikan askerlerinin beklenenden fazla zayiat vermesi ve Kuzeyden yapılacak baskının olmayışı neticesi, Haçlı saldırısı Bağdat kapılarında durmak zorunda kaldı. Amerika Bağdat’a karadan girmeyi -oluşacak zayiatın büyüklüğünün ortaya çıkmasıyla- göze alamayıp, işi ambargoya dökerek, Irak’ın daha da zayıflamasını bekleyip, daha da zayıflamış bir Irak’a saldıracağı günün hesabıyla daha fazla ilerlemekten vazgeçti.

Irak’a konulan ambargo neticesi milyonlarca masum çocuk ilaçsızlıktan, gıdasızlıktan ölürken, diğer yandan Irak’ın Kuzeyinde işbirlikçi Kürtler, Güneyinde ise işbirlikçi Şiilerin güçlenebilmesi için, Irak hava kuvvetlerinin uçuşuna yasak bölgeler ilân edildi. Böylece Irak’ın Kuzey ve Güneyinde, Amerika ile işbirliğini güçlendirecek ve zaman içinde hayatiyetleri tamamıyla Amerikan desteğine bağlı olacak hainlerin hayat bulmasının yolu açılmış oldu.

Bu durumun bizim açımızdan görüntüsü ise, İncirlik denilen işgal üssüne konuşlanmış Amerikan kuvvetlerinin, Çekiç Güç kod adıyla yıllar boyu gerçekleştirdikleri faaliyetler oldu. Bu faaliyetler neticesi, Irak’ın Kuzeyinde mevzilenmiş ve kollarını Türkiye, Suriye ve İran içlerine kadar uzatan etnik Kürtçü işbirlikçilik her geçen gün daha da güçlenerek bölgede Amerikan piyadeliği yapmaya başladı. Ve yine beş bin peşmergenin Amerika tarafından Guam Adasına İncirlik Üssü üzerinden taşınarak eğitilmesi de bu süreçte gerçekleşti. Irak’ın Kuzeyindeki bu etnik işbirlikçi yapılanma o kadar belirleyici bir noktaya geldi ki, geçtiğimiz aylar içinde başbakan Davutoğlu, bu yapılanmanın devam etmesinin, güvenliğinin, kendileri için hayati önemi haiz olduğunu söyleyebilecek kadar ileri gitti. (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/146801/Davutoglu___Kurt_bolgesinin_guvenligi_Turkiye_icin_hayati_.html)

Bu zaviyeden bakıldığında, Türkiye’deki hükümetlerin bölgedeki sürece bakışından Özal’dan bu yana değişen bir şey yok. Dün Çekiç Güç’ü davet eden Özal, bu gün o gücün kanataları altında neşvünema bulan Kürtçü etnik işbirlikçiliğin kendileri için hayatî olduğunu itiraf eden bir Davutoğlu…

2003 senesi 19 Mart tarihi ise, yukarıda bahsettiğimiz ambargo ile artık zayıfladığına kanaat getirilen ve Irak’a karşı yeteri derecede eğitildiğine mutmain olunan Kürtçü ve Şiî işbirlikçilerin artık Amerikan menfaatleri adına cephede savaşabileceklerinden dolayı harekete geçilmesine karar verilen tarih oldu.

Amerika bu saldırıdan önce yine Türkiye’nin kendisi için savaşa iştirakini sağlamak istedi. İktidara yeni gelen AKP hükümeti, Mart ayının başında TBMM’ne bir tezkere getirdi. Bu tezkere ile Türkiye’nin Güney Doğu’su olduğu gibi Haçlı ordularının işgaline veriliyor ve Haçlı ordularının bizim Güneydoğumuzu kullanarak komşu Irak halkına saldırmasının, önü açılmak isteniyordu. Zamanının Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, kürsülerden, “Tezkereye hayır demek, bana hayır demektir!” diyerek, tezkerenin geçmesini bir varlık sebebi olarak ortaya koymuş olsa da nihayetinde bu tezkere TBMM’den geçmedi ve tezkere nasıl olsa geçecek diye Anadolu’ya giriş yapmaya başlayan Haçlı orduları da gerisin geriye dönmek zorunda kaldı. Tezkere Meclisten her ne kadar geçmediyse hükümet yine de işbirlikçiliğini kanıtlayabilmek adına Haçlı Amerika’ya elinden gelen bütün desteği verdi.

2003 saldırısında, 1991 saldırısından farklı olan bir husus daha vardı ki o da bu saldırıyı BM onaylamadı. Amerika, bu saldırının gerekçesi olarak Saddam’ın ürettiğini iddia etiği kitle imha silâhlarını göstermiş olsa da bunu kanıtlayacak deliller yoktu. Zamanının Amerika Dışişleri Bakanı Colin Powell, BM kürsüsünden bir takım karikatürler göstererek dünyayı bu saldırıya onay vermeye ikna etmeye çalışacak kadar acziyet içindeydiler.

Nihayetinde BM onay vermediği, Türk milletinin Haçlı ordularının topraklarını kirletmesine rızası olmadığı halde, Amerika, işbirlikçileriyle beraber Irak’a yeniden saldırmaya başladı.

BM anlaşmasına göre, Amerika ve işbirlikçileri, bağımsız bir devlete karşı saldırmakla suç işlemiş oldular ve bu suç devam ediyor. BM’nin, bu saldırganlığa karşı Irak’ı koruması ve Amerika ve işbirlikçilerine savaş ilân etmesi gerekirdi. Bütün bunlar, BM denilen dünya sisteminin Domuzlar Diktatoryası olduğunu bir kez daha ve apaçık bir şekilde ispat etmeye devam ederken, gücü elinde tutan devletlerin, işlerine gelmediği zaman BM kararını da dinlemediklerini ve bu gün “dünya beşten büyüktür” diyenlerin, dün nasıl emperyalizm işbirlikçiliği içinde hareket ettiklerini, etmeye de devam ettiklerini hatırlamamıza vesile oluyor…

Irak’a 19 Mart 2003 senesinde başlayan ikinci dalga Yahudi-Haçlı saldırısı, o kadar açık bir barbarlıktı ki, BM’den dahi onay alamadılar. Kendi hukukları nazarında dahi bu saldırı açık bir kanunsuzluk, haksızlık ve canilikten başka bir şey değildi. Bu saldırıyı yapanlar, kendi hukukları önünde dahi cezalandırılması gereken suçlular durumuna düştükleri halde, sırf ellerindeki güçten dolayı dünya üzerinde yine de demokrasi havarisi olarak gezmeye, diğer milletlere akıl vermeye ve kendilerine işbirlikçiler bularak, bölgemizi karıştırmaya devam ediyorlar.

Diğer yandan, önce Allah’ın izni, sonra şehid ve gazilerin sayesinde, o kahramanca direnen kardeşlerimizin, mücahidlerin sayesinde, Amerika’nın artık gerçek yüzünü bütün dünya gördüğü gibi, Amerika artık o 1991’deki, Soğuk Savaş’tan galip çıkmış ve bütün dünyaya nizam verme iddiasındaki Amerika değil. Bu savaşlar sonrasında Amerika artık kendisini o güçte hissetmediği gibi dünyanın geri kalanında da -azat kabul etmez işbirlikçileri hariç- Amerika’yı bu güçte gören kimse kalmadı. Irak direnişi Amerika’nın bütün imajını çizdi. Mücahidler büyük bedeller ödemiş ve ödüyor olsalar da emperyalizmin yıkılmasına, dünya nizamının hak temeli üzerinde yeniden kurulacağına dair en ileri iradeyi temsil ediyorlar.

Amerika bu savaşı galip bitirebilmek için, dün olduğu gibi bu gün de medya-propaganda silâhını en tesirli biçimde kullanmaya gayret gösteriyor. Dün nasıl ki Saddam ve Baas’ı şeytanlaştırıp, bu şeytanlaştırma üzerinden Irak’ın Yahudi-Haçlı emperyalist saldırısına karşı direnmesine destek olunmasını engellemeye çalıştıysa bu gün de aynı şeyi IŞİD üzerinden yapıyor. Neymiş, IŞİD ehli sünnet değilmiş, vs. İyi de Amerika ne? Burada asıl sorulması gereken sual, her şeyden önce Kumandan Mirzabeyoğlu’nun 1991saldırısı ile paralel sorduğu şu sual olmalı: Amerika’nın bu topraklarda ne işi var? Amerika saldırısı altında IŞİD’in ne olup olmadığını tartışmak, tam da Amerika’nın istediği bir vaziyet ki, bu tartışma neticesi Irak’ta devam eden Kurtuluş Savaşı’na, destek olmayalım. Dün Anadolu’daki mücadeleyi verenlere nasıl bir avuç çapulcu gibi çeşitli tezyif edici yaftalar yapıştırılmak isteniyorsa, bu gün de aynı şey IŞİD denilerek Irak Kurtuluş Savaşı’nı veren mücahidler için yapılıyor.

Evet, Irak’ta bir Kurtuluş Savaşı devam ediyor. Tıpkı Anadolu’da 1919’da başlayan Millî Mücadele gibi… Düzenli ordular yenilebilir ama halk teslim olmayı reddeder ve bedel ödemeyi göze alırsa, zafer kazanılmış sayılmaz. Amerika, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Japonya ve Almanya’yı sadece ordularıyla değil, halkıyla beraber teslim aldı. Ordular teslim olduktan sonra halk direniş başlatmadı. Ama ister Anadolu’da 1919’da isterse Irak’ta bu gün olsun, düzenli ordular Haçlılar tarafından dağıtılmış olsa da -Vietnam’da olduğu gibi yani Amerikan güçleri karşısına düzenli ordular şeklinde değil de gerilla savaşı verecek şekilde çıkmak da bir savaş stratejidir- halkın direnişinin gücü kendini göstermektedir. Irak halkı, ordu-milletleşmektedir.

Selâm olsun Irak’ın şanlı mücahidlerine.

Onlar ki çelikten bir put olan emperyalizmin imân karşısında nasıl maskara yapılacağını dünyaya bir kez daha gösterdiler, gösteriyorlar.

Baki Aytemiz

ADIMLAR DERGİSİ

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et