“EFLATUN’DAN MİRZABEYOĞLU’NA DİYALEKTİK DÜŞÜNCE”

“EFLATUN’DAN MİRZABEYOĞLU’NA DİYALEKTİK DÜŞÜNCE”

“Eflatun’dan Mirzabeyoğlu’na DİYALEKTİK DÜŞÜNCE” adlı kitabın ilanı beklenmedik bir ilgi gördü. 24 saatte -birkaç eksikle- 10 bin kişi ilanı görüntüledi. Bu çok sevindirici bir şey.

Böyle olması bana şunu söyleme cesaretini de veriyor: Kitabın muhtevası da epey iddialıdır.

Tabii üzerinde son birkaç rötuş yapacağım gibime geliyor. Mesela “Tezlerde Diyalektik” başlığı meramını anlatıyor mu? Son 10 yılda Türkiye üniversitelerinde diyalektik hakkında yazılan YL ve doktora tezlerinin bir gözden geçirilmesi konusu bu.

Yine “İngilizce’de Diyalektik” başlığı: Batı üniversitelerinde, ki bunlar genellikle dünyanın en iyileri kabul edilir, akademisyenlerin bu konuda yazdığı makalelerin incelenmesi. Bu iki başlığı -varsa başkalarını- değiştirebilirim.

Türkiye’de yazılan veya Türkçe’ye tercüme edilen konu hakkındaki literatürü, bunun yanında felsefe tarihi ve felsefe sözlüğü kitaplarının ilgili maddelerini tümden gözden geçirdiğimi söyleyebilirim.

Kitapta ağırlık, Eflatun’un diyalektik hakkında yazdıklarının incelenmesi üzerinde. Tüm risalelerini yeniden okudum. Hatta içinde işime yarayacak bir şey bulamayacağımı bile bile Yasalar ve Timeaios gibi hacimli olanlarını da. Hangi risalesinde diyalektikten söz etmişse, onu konteksiyle birlikte aldım, değerlendirdim. En fazla yer ayırdığım ise hiç şüphesiz “Devlet” oldu. Onu 3 Türkçe ve 2 İngilizce tercümeden (Yunancam yok) karşılaştırmalı çalıştım.

Belki bu bölümde de başlıklarla oynayabilirim. Zira burada vurgulanması gereken Devlet kitabının cüzleri değildir. Özellikle diyalektik mevzuunun en can alıcı fikirlerinin yer aldığı “Bölünmüş Çizgi Benzetmesi” ve “Mağara Benzetmesi”dir. Bu iki bölümün, özellikle birincinin yorumunda yerli felsefecilerle bir hayli cebelleştim. (Yerli felsefe diye bir şey yok aslında; bir kafa karışıklığı, bir saçmalık var!)

Eflatun’dan düz bir çizgi çekildiğinde söz kolaylıkla Mirzabeyoğlu’na geliyordu. Zira Eflatun da bir muvahhid (tektanrıcı) ve diyalektiğin en yüksek ideali olarak da bu inancı gerçekleştirmeyi anlıyor. Buna rağmen hemen Mirzabeyoğlu demeyip Aristo, Fichte, Schelling, Hegel, Marx, hatta Varoluşçu ve Postmodernistler gibi ayrıntıları gözden geçirdim.

İbda Diyalektiği’ne gelince;

30 yıla varan bir emeğin verdiği ayrıcalık olarak, orijinal tesbitler yaptığımı, meselelerin açılımında ve toplumun genel fikir çerçevesine maledilişinde bir hayli mesaim olduğunu, burayı takip edenler biliyor. Tabii öncelikle İbda Diyalektiği’nin İslâm tarihindeki köklerini… Kumandan’ın “Ölüm Odası B-7” isimli eserinden “alınmış paragraflar vardır. Telegram hadisesi, Kumandan’ın fikirleriyle çözülür. Meseleyi bir tek onun bildiği vurgulanır ve kaynak gösterilir.

Buna çalıntı demek, kötü niyettir, fitnedir.

“Bu paragrafları Kumandan’ın Ölüm Odası B-7 isimli eserinden aldım” demek, bunu açıkça ve defalarca belirtmek eğer çalıntıysa bunun vebali benim boynumadır.

Selim Gürselgil

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et