“TÜRK” İSLÂMI (!)

Selim GÜRSELGİL

Türkçülerin iddia ettiği (veya olmasını istediği) gibi, Türk İslâm’ı, Arap İslâm’ı, Fars İslâm’ı diye bir şey yoktur. Buna bizzat, İslâm dünyasına 1000 yıl hükmeden Türkler izin vermemişlerdir.

Emevîler ortadan kaldırıldıktan sonra, İslâm’ı bir Arap ideolojisi gibi gören akımlar varlık zemini bulamadı. Oğuzların zuhuruyla birlikte Arap karşıtı Şiî/batınî (şuubiye) akımları da ezildi. Türklerin atası Ahmed-i Yesevî Hz, Türkçülerin olmasını çok istediği gibi bir Şiî/batınî değil, Nakşibendî idi; şeyhleri Fars ve Arap’tı. Selçuklu yönetimi baştanbaşa Türk, Fars (ve Kürt), Arap yönetimiydi. İslâm dünyasını Türk sultanlar Ehl-i Sünnet anlayışı ile yeniden birleştirdi ve tüm kavim, kabile, mezhep asabiyetlerini yerle yeksan ettiler.

Türkler Hanefî, Farslar ve Kürtler Şafiî, Araplar Hanbelî mezhebindendi. Hilâfet merkezi Bağdat’ta Hanbelîler ve Şafiîler arasında çatışmalar çıktı; bu çatışmalar, Arap-Fars çatışmaları olarak görülebileceği gibi, ekonomik temelli olarak da yorumlanabilir. Ancak Türklerden her iki taraf da korkuyordu. Nitekim Melikşah’ın askeri Bağdat’a girince iki tarafı da dümdüz ettiler, bir daha da bu tür kavim asabiyetleri görülmedi.

Türkçüler iddia ediyor ki, Osmanlı-Memlûk savaşı bir Türk-Arap savaşıdır. Bu doğru değildir. Arap halkı zaten bu savaştan önce Osmanlı’ya biat etmişlerdi. Çerkez Memlûk yöneticileri iktidar kavgası olarak Osmanlılara direndiler.

Yalnız bu hadiseyi Türkçülerin istediği türden yorumlayanlar olmuştur. Benim gördüğüm kadarıyla İbn-i Teymiyye ve İbn-i Haldûn (ki kendisinin Müslümanlığı tartışmalıdır), gerek Hanbelîliğe, gerekse Malikîliğe dayanarak İslâm’ı tekrar bir Arap ideolojisi haline getirmeye çalıştı. Vahhabîlik ve Selefîlik, bu türden çalışmaların bir ürünü hâlinde ortaya çıktı.

Bedri Gencer hocanın bu hususta fevkalâde bir çalışması var. Ben orada gördüm ki, İslâm’ı Arap ideolojisi yapma çalışmalarını bizzat Napolyon teşvik ediyor. Onun ardından İngiliz emperyalistler ele alıyor. Sonrasını biliyorsunuz, Mısır’da masonist/İngilizci İslâmcılık doğuyor ve Arap İsyanı başlıyor.

Türkçülerin iddia ettiği gibi, Osmanlı-Safevî savaşı veya Celâlî isyanları kavmiyetçilik eseri değildir. Osmanlı-Safevî savaşı ideolojik bir savaştır, sünnîlikle alevîlik arasında. Anadolu Türkmeninin Osmanlıya direnişi ise Selçuklunun mirasını paylaşma kavgasıydı, ideolojik hiçbir yönü yoktu. Celâlî isyanları ne bunların, ne de Osmanlı-Safevî savaşının bir devamıdır. Eşkiyalıkla kurulu düzen arasındaki, ekonomik (veya hukukî) temelli çatışma…

Türk Müslümanlığı yapma çabası, Kemalizm’in çabasıydı. Onu da beceremedi. İlâhiyatı ve Diyaneti kısa sürede Amerikan/İngiliz İslâm’ı oldu. Ehl-i Sünneti yok etme çalışmaları ise sonuçsuz kaldı.

Neticede o tunç Oğuz’un çocukları, pîr-i Türk Ahmed Yesevi’nin evladı yok olmadı.

Bir gün yeniden Türk, Kürt, Kureyş hâlinde zuhur edecek ve tüm kavimcilik ve azgınlıkları ortadan kaldırarak İslâm dünyasını yine Ehl-i Sünnet çatısı altında birleştirecek. Türkçü, Kürtçü, Arapçı değil, İslâmcı bir “gökbayrak” çıkıp tüm dünyada şanla dalgalanacak.

Düzeltme: “Ahmedi Yesevî Nakşibendî idi” dememden yangın çıkarmayın. Nakşibendîler ile aynı kökten, Hacegân yolundandı demek istiyorum.

Ekleme: Bir de Napolyon’a suikast yapan, ama onu değil bir generalini öldüren Kürdün hikâyesi var. Vaktiyle onun hakkında ayrıntılı bir çalışmanın içinde yer almıştım. Yeri gelirse anlatırım.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et