TÜRKÇE KUR’ÂN (!)

Ayhan SÖNMEZ

Sosyal medyada tarihçi İlber Ortaylı’ ya atfedilmiş bir söze rastladım. Böyle ahmakça bir söz edeceği ihtimal dahilinde değil de, bu sözü ona söyletenlerin kusursuz bir dangalak oluşları ve sözün delalet ettiği mânâ sakatlığı bakımından mühim. Söz şöyle:

“Herkes Kur’ân’ı Türkçe okusa din adamları villada oturamaz, lüks makam aracına binemez, şeyh-tarikat falan da kalmaz. Arapça’da ısrar bu yüzden…”

Yani bugün ve dün anadili Arapça olan ülkelerde şeyhler, tarikatlar, villada oturan, lüks araçlara binen din adamları var ve vardı. Anadili Arapça olup, Kurân’ı meâle bile gerek kalmadan aslından okuyabilen bu ülkelerde tarikatların vs ortadan kalkması için önce anadillerini değiştirip sonra Kur’ân’ı meâlinden mi okumaları gerekecek?

Meselenin Kur’ân’ı Arapça aslı veya meâlinden okumak değil, İslâma Muhatap Anlayış dâvâsı olduğu anlaşılmalı.

İslâma Muhatap Anlayış zaviyesinden baktığımızda da şunu görüyoruz: Bırak meâli, Arapça bilmek dahi kâfi olsaydı, nüzûl devam ederken kimsenin gelip Efendimiz’e soru sorma ihtiyacı olmazdı. Keza Efendimiz’den hemen sonra Müslüman olan Tabii’nin dili Arapçayken onlardan hiç kimse hadis ve fıkıhta derinleşen Ashab’a soru sormazdı. Kuran 23 yılda tamamlandı. Bu 23 yılda saklı insicam, tarih ve dil, iştikak zenginliği vardır.

Kur’ân’ın orjini meâlinden fazladır. Her orjin öyledir; beşerî orjin bile öyledir zaten; ve ilmî sınıfı olmayan hiçbir ilâhî bir metin de düşünülemez. Türkiye’de meâl okumak, Kur’ân’ı anlayanları değil anlamayanları üretti bugüne kadar. “Ben de okudum, çok çelişkiler buldum” diyen art niyetli pezevenklerden, tek kaynakçı radikallere kadar sayısız sapık anlayış meâller cenneti Türkiye’de ortaya çıktı. Meâller Kur’ân’ın karşılığı değildir. Arapça da değildir. Bunu milletin kafasına çakmakta fayda var.