PEYÂM-I SABAH’DAN EKRANLARA, ALİ KEMÂLLER!
Suat KÜRŞAT
Şimdi ekranlara çıkan ve kendilerini Kemalist vesaire gören bazı tipler var. Bunlar aynı zamanda eski ordu mensupları! İddiaları bu ya, bu tipler Kuva-yı Millîyeci oluyor! Bağımsızlıkçı oluyor!
Bunlardan biri, Filistin meselesini konuşurken şöyle diyor, “Hamas, İsrail’e gerekçe verdi. İsrail bu kadar pervasız eylemler yapmazdı.”
Bakın bunu diyen eski bir asker, kurmay!
Aynı tipin, “hastanede sivilleri rehin tutuyorlar” deyişi de başka bir garabet!
Bu tipi izlerken, Peyâm-ı Sabah’da Ali Kemâl’in yazıları geldi aklıma. Ne kadar da benziyorlar!
23 Haziran 1919’da Ali Kemâl diyor ki; “Bugün varlığımızı ancak siyaset yoluyla savunanilir (İstanbul Hükümeti!). Millî ordu kurmak gibi, devletin selametine son bir darbe vurmak isteyenleri öğütle, olmazsa zorla yola getiriniz.”
Ali Kemâl, Millî ordunun varlığını işgâlin bahanesi olarak görüyordu, ekranlara çıkıp millîcilik iddiasında olan tip de Filistin direnişini işgâlin bahanesi olarak görüyor!
“İsrail bu kadar pervasız eylemler yapmazdı” diyen tipin, Kuva-yı Millîye olmasaydı, “İstanbul vesaire mevzu tehlikesi olmayacaktı, İzmir çoktan kurtulmuştu. Bu yangından (işgâl!) nasibimiz ne ise kurtarabilecekti (İstanbul hükümeti!). Biz eşkıyaları tabiatımıza daha uygun bulduk, geriledik, kötüledik.” diyen Ali Kemâl’den farkı nedir?
Bu tip, Filistin direnişine “terörist” derken, Ali Kemâller için de Anadolu direnişi “eşkıya” değil miydi?
Bu tip, Abbas’ı meşru görürken, Ali Kemâller değil mi “Türkler, öyle bizden ve ecnebiden bazı hinoğlu hinlerin göstermek istedikleri gibi bütün millî teşkilâtın ve millî teşkilât taraftarlarından ibaret değildirler. Bilâkis böyleleri zorbalardır ve azınlık teşkil ederler.” diyerek, Anadolu direnişini zorba, ekrandaki tipin deyimi ile “terörist” olarak gören!
İsrail, işgâlin gerekçesini direnişten alıyor tespitini, daha doğrusu iftirasını yapan tip ile Ali Kemâller arasında daha bir çok benzerlik vardır. 23 Mart 1920 tarihli yazısında, Ali Kemâl, “Kuva-yı Millîye zuhur edeli biçare Anadolu Türkü belâların en korkuncunu gördü, en uğursuz, en feci bir harpten henüz çıkmış, senelerden beri hayatın en acı demlerini geçirmiş iken, bir parça yaralarını saracağı sırada yeniden asker, vergi, iaşe vermeye mecbur oldu.” derken, Filistin direnişinin sivilleri zorla hastanede tuttuğunu söyleyen tip aynıdır!
Velhasıl… Ali Kemâl, Anadolu direnişi için son kertede, Peyâm-ı Sabah’da, 10 Eylül 1922 tarihli yazısında, “Gayeler birdi ve birdir. İtiraf etmeliyiz ki Anadolu’nun son zaferleri, kuvvetimize, kılıcımıza dayanarak hayat hakkını kazanma görüşünün gerçekleştiğini gösterir gibi.” diyerek Anadolu direnişinin zaferine selâm verdi. Peki bu tipler ne yapacak? Filistin direnişinin, kuvvetine, kılıncına dayanarak hayat hakkını kazanma iradesine selâm duracaklar mı?