SİYASETTE YANLIŞ FAKTÖRLER

Selim GÜRSELGİL

Bu son süreçte İslâmî kesimi ifsad eden, yolundan saptıran, hareketsizlestiren başlıca iki döviz gördüm.

Bir: “İsrail’e karşıyım ama NATO’yu destekliyorum.” Genellikle Ak Parti seçmeni arasında yayıldı bu. Oysa boş bir laf. Hicbir anlamı yok. Fırtınaya karşıyım ama kasırgayı destekliyorum demek gibi. Bir de bu boş lafın içinde, NATO’nun vacip olduğu iması var ki, tam bir safsata. NATO’nun Türkiye’ye hiçbir faydası yok, bilakis bir sürü zararı var. Öncelikle, Türkiye’de Batı’nın üslerinin bulunmasına izin veriyor. Bu üsler sayesinde seni ve komşularını gözetliyor, Batı çıkarlarına aykırı bir durum görürse kolayca müdahale ediyor. Bunun yanında senin silâh ve personelini kontrol ediyor. NATO’nun izin vermediği silâhları satın alamıyor ve üretemiyorsun. Subaylarının eğitiminden terfi ve tayinine kadar her şeyleri onun bilgisi dahilinde oluyor. Ayrıca Batı çıkarına uygun hareketlerde senin asker gücünden yararlanıyor. NATO yine girdiği ülkelerde bir terör örgütü gibi çalışıyor. Pek çok suikast ve sabotajin ve bütün askerî darbelerin içinden çıkıyor. Onun için NATO’ya karşı olmadan İsrail’e karşı olmak boş bir gevezelikten ileri geçmiyor.

İki: “Bizim asıl düşmanımız İsrail değil İran’dır, Suriye’dir.” Bu düşünceyi de daha çok Selefîler arasında yayıyorlar veya oralarda tutunuyor. Böyle düşünmenin nereye varacağını söylemeye gerek yok. İsrail ve ABD’nin her türlü kullanımına elverişli eleman yetiştirmeye.

Ben her iki dövizin de İslâmî kesime dışarıdan empoze edildiğini düşünüyorum. Bunun yanında bir de içeriden kaynaklanan hastalıklar var. Cübbeli eleman gibi, otoritelere yaranmaya, onların lütfu ve gölgesinde semirmeye yatkın bazı zevat, böyle durumlarda hemen ortaya çıkar, insanları güçlü kimse ona itaate çağırır, onun karşısına çıkana her kötülüğü isnad eder. Zaten danışıklı dövüş içinde olduğunu, onun adamı olduğunu söyler. (Bu numara daima yenir.) Onun tarihte yaptığı kötülükleri sıralar. Aklına esen her şeyi söyler. Burada amaç, yığınları güçlü olan tarafın dümen suyuna çekmek, haklı olanı haksız göstermektir. Maaşlı elemanlardan daha çok iş yapar bu tip. Onların davasını onlardan iyi savunur. En tipik argümanı da Hz. Ali “önce hakikati öğren, söyleyeni sonra öğrenirsin” buyurduğu, İmam Gazalî “Allah bir diyen sarhoşa bakıp da Allah’ın birliğini inkâr eden” diye damgaladı halde, hakkı ve hakikati karartıp “O adam kötü” diye diretmesidir. Bırak da kötü adam bir kere iyi bir iş yapsın, hayır! İftira kısmına girmiyorum.

İşte İslâmî kesimi hareketsiz kılan, İslâm inkılabının uzağına ve her zaman kafirlerin tuzağına atan başlıca faktörler bunlardır. İbda Diyalektiği’ni bilmeyenlere İslâmî siyasetin ne olduğunu anlatmaya çalışmak da kolay değildir. O yüzden bu faktörleri iyi anlamaya bakalım.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et