BAŞYÜCELİK DEVLETİ BAYRAK NİZAMNÂMESİ VESİLESİYLE
Şehidimiz Nuray Zor hanımefendiye ithâfen, açılışını gerçekleştirdiğimiz Resim Sergisi’nde, en çok dikkat çeken çalışma, şüphesiz “Başyücelik Bayrak Nizamnâmesi”ydi.
Bu çalışmanın ortaya çıkışında birkaç temel motivasyon söz konusudur, diyebiliriz.
Bunlardan birincisi, şüphesiz, içinde yaşadığımız “ihtilâl durumu” şartlarıdır… Yepyeni bir Devlet ve Sistem projesi olarak Başyücelik Devlet ideali, Mimarı Kumandan Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun eserleri boyunca ortaya koyduğu “tam ve mükemmel bir bütünlük” arzeden BD-İBDA Dünya Görüşü’nden yola çıkarak, “nisbetleri tam ve mükemmel olan” Başyücelik Devlet Bayrağı olarak ortaya konmalıydı.
Devlet-i Ebed Müddet geleneğimiz bunu gerektirir.
Bu aynı zamanda, BD-İBDA’yı, yığınlara ve çileli kafalara, sisteme tek alternatif olarak vazederken, onun her şeyiyle eksiksiz ve hazır bir sistem olduğunu “bayrak” tasavvuru ve motifi ile de ifâde etmenin gereğidir. Zira “Bayrak” demek, “Devlet” demek…
Başyücelik Devlet Bayrağı tabiî ki bizzat Kumandan Salih Mirzabeyoğlu tarafından ortaya konulmuştu. Fakat, onun 1995 yılında yayınlanan “Başyücelik Devleti” isimli eserine özenle kapak yaptığı “Başyücelik Devleti” Bayrağı, gerekli özen gösterilmeden kullanılıyordu… Bu da bu çalışmayı yapışımızın ikinci gerekçesi;
Nerede İBDA ve “Başyücelik Bayrağı” söz konusu edilse, “şöyle mavi bir zemine üç hilal, bir de yıldız kondurduk mu tamamdır!” gibi bir mantıkla özensiz ve nisbetsiz karalama hâlinde Bayrak çiziktiriliyor… Dergiler, internet siteleri vesair… Fakat, hiçbir biçimde şekilciliği kabul etmeyen İBDA, bize öyle geliyor ki, BAYRAK meselesinde, son derece ŞEKİLCİ olmayı ihtar ediyor… “Şekilciliği” özellikle kullandık… Daha doğru bir ifâdeyle, NİSBETLERİ TAM VE MÜKEMMEL OLAN ŞEY… Bir DEVLET için BAYRAK böylece ortaya konmuş oldu…
“Bayrak demek, Devlet demek”… Ve “Bayrak”, bir milletin en kıymetli sembolü. İslâm Tarihi’nde Bayrak-Sancak en büyük motivasyon kaynağı REMZ-SEMBOL olmuştur daima!.. Başta Arabçada “kartal” ve “karakuş” mânâsına gelen, “Ukab” adıyla bilinen Allah Resûlü’nün Bedr’de açtığı Sancak-ı Şerif…
İnsanoğlu, nüfusu arttıkça yeryüzüne dağılmaya, birçok yerde bir “topluluk” ifade etmeye ve dolayısıyla topluluklar hâlinde birbirinden ayrışmaya başlamıştır. Bu ayrışma, inanç, ekonomik, coğrafi veya aile/ırk gibi sebeplerin üzerine oturmuştur. Sebep ne olursa olsun, ortak bir gaye etrafında bir araya gelmiş olan topluluklarda, peygamberlerden devşirilen temel bilgiler çerçevesinde bir “anlayış” ve “dünya görüşü” oluşmuş ve bu topluluklar zamanla bu temel üzerinde yükselen bir “gelenek” altında yaşamışlardır. Sebeplerin, şartların, öğretilerin ve geleneklerin neticesinde birbirinden farklı toplumlar şekillenmiştir ve bu durum, toplumlar için köklerini ve hedeflerini, kısaca “kim oldukları”nı tarif etme ihtiyacını doğurmuştur. “Öteki”nin, neden öteki olduğunun izah ihtiyacı… Rum Suresi 22. Âyet’te meâlen: Ve O’nun âyetlerindendir, semâların ve yerin yaradılışı ile dillerinizin ve renklerinizin ihtilâfı. Muhakkak ki, bunda bilginler için elbette âyetler vardır… buyrulmuştur.
Öyle anlaşılıyor ki bu ihtilaf, Allah’ın bir dileğidir ve kaçınılmazdır. Kendisini tarif etme ihtiyacı oluştuktan sonra sıra bunun usulüne, “nasıl?”ına gelmiştir. Bir yandan hikâyeler, efsaneler, şiirler, kitâbeler ile tarif etme gayreti sürerken, bir yandan da hayatın dinamizmi içinde bu tarif metotları, bizzat tarif edilecek kimliği zenginleştiren unsurlara dönüşürler. Bu türden bir zenginleşmeye ulaşan toplumlar için tarif, daha uzun cümlelere ihtiyaç duymaya başlar. Bu vaziyet de, bir “remz-sembol” gerekliliğini doğurmuştur. Sembol, bir kelime ve bir söz gibi ifâde şekilleriyle oluşturulabilse de genelde “şekil”leri kullanma yoluna gidilmiştir. Bu şekiller de, belirli renklerde bir hayvan, bitki veya gök cismi olarak, çevrede görülen “eşya”dan seçilmiştir. Bu seçilen “şey”e bütün bir mânâ yüklenir ve sembolleşir. Belli bir zaman sonra o sembol görüldüğünde, o sembolü seçen topluluğun tarifi meydana çıkmıştır. Ayette geçen “dil”in serüveni de ihtimâl ki buna benzer. Zira, İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun ısrarla üzerinde durduğu vechile, nihâyetinde dil de bir semboldür. Seçilen sembol, günlük kullanıma genelde bir bez parçasının üzerine işlenmesiyle geçmiştir ve zamanla ebatı ve renk tonlarına kadar tam bir ölçüye, nizâma oturtularak, mutlak bir kıymete bürünmüştür ve “bayrak” ismiyle anılır. Bugün de bir milletin, varlık ve bağımsızlık sembolü ile tarih hatırlatıcısıdır. Milleti millet yapan tarihiyle beraber istikbâle ulaştırıcısıdır. Temsil ettiği mânâların üst üste eklenmesi sürekli olarak devam eder ve dolayısıyla sembolleştirdiği değerler hiç durmadan zenginleşir. O yüzden bayrak, bir milletin olduğu kadar, hayatın dinamizminin de sembolüdür.
Bayrak, dinamizmini kaybeden bir millet için mânâsını kaybeder ve mânâsını kaybeden bir milletin, varlığını devam ettirebilmesi mümkün değildir. Düşen ve kalkan bayraklar üzerinden girişilecek bir tarih muhasebesi, bu fikrin delilidir.
Bu çerçevede bakıldığında görünecektir ki, Başyücelik Devlet İdeali’nin Sembolü hâlinde Başyücelik Devlet Bayrağı, BD-İBDA’nın dil çarşafında ortaya koyduğu “yaşanmaya değer hayat”ın en canlı ifâdecisi; 500 yıldır maruz bırakıldığı içten ve dıştan saldırılar karşısında İslâm Milletinin ihyâ edicisidir.
Başyücelik Devleti Bayrağı; üç Hilâl, ÜÇ IŞIK Sembolü. Es-Seyyid Abdulhakîm Arvasî Hazretlerinin, soyadı kanunuyla, tabiri caizse bir neseb ifâde eden ek olarak isminin sonuna seçtikleri “Üçışık”tan mülhem. Seyyid Abdulhakîm Arvasî Hazretleri, Ahmet Necip Fazıl Kısakürek Hazretleri ve İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu… Bu noktada, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun Ölüm Odası B-7 adlı eserinin geçtiğimiz hafta tefrika edilen 197. bölümden şu kısmı iktibas etmek zaruridir:
<Hacegân silsilesi’nin Hazret-i Ebubekir’den başlayan 33 en büyüğü, “Mehdîyi hâmil 10 süvari” mevzuunu, İmam-ı Rabbanî Hazretleri’nde ebced tevafuku ile de odaklanan “Piran-ı Kiram: Keremli Pir” tâbirini ve “manzur-bakılan, gıpta edilen” lâkabını; kısaca, 33 sonra 10, sonra Seyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin bizzat 10’un merkezinden işaretlenen rolünü hatırlayınız. Onun misyonunun da, Üçışık olarak, “Seyyid Taha, Seyyid Fehim Hazretleri ve birbirinden intikal hâlinde ondan bir ve iki Üstadım ve beni!”>
Başyücelik Devlet Bayrağı’nın ve onu ortaya koyan, eserler boyu açan, rüzgarıyla dalgalandıran Kumandan Mirzabeyoğlu’nun hangi MİSYON’un temsilcisi, yürütücüsü olduğunu görmüş olduk…
BD-İBDA’nın (ihtimâldir ki, El İşareti’ni de aşan bir yönüyle) asıl sembolü olarak GÖKBAYRAK.
Herhâlde henüz Başyücelik Devleti Sancağı altında olmanın, o Gökbayrak ile donatılmış topraklarda yaşamanın, Batı’ya cephe cephe tarruz ederken o sancağı dalgalandırmanın, şehidlerimize kefen ve gazilerimize nişâne yapmanın nasıl bir şey olduğunu henüz idrak edebilecek durumda değiliz!..
*
Ölçüleri ve renk değerleri için gerekli bütün bilgileri en sâde haliyle aşağıda bulabileceğiniz bu “Nizamnâme”, Kumandan’ın ilk hâli üzerine istediği birkaç alternatif çalışma arasında, bizzat kendisi tarafından seçilmiş olan Başyücelik Devlet Bayrağı’nın son hâlidir.
Dileyen herkes aşağıdaki cetvelde gösterilen bilgiler ile bir tekstil atölyesinde hemen baskıya girebilir… Öylesine hazır… Talep hâlinde Bayrağımızın yüksek çözünürlüklü hâlini de e-mail yoluyla ulaştırabiliriz.
Büyük Doğu-İBDA’nın mücessem bir ifâdesi olan bu tabloda gösterilen nisbetlere gerekli hassasiyeti gösterilmelidir.
BAŞYÜCELİK BAYRAĞI NİZAMNÂMESİ
Konu
BAŞYÜCELİK BAYRAĞI’nın şekli, yapımı ve korunması ile ilgili esas ve usulleri belirtilmektedir.
1– BAŞYÜCELİK BAYRAĞI, cetvelde gösterilen şekil ve nisbetlerde olmak kaydıyla Gökmavi zemin üzerinde, beyaz renkli üç hilal ve tek yıldızlı GÖKBAYRAK’tır.
2– Bayrak zeminini oluşturan GÖKMAVİ renk, CMYK renk skalasında C: 71, M: 16, Y: 0, K: 0; RGB skalasında R: 34, G: 168, B: 224 renk değerlerini taşımaktadır.
Dijital olarak (#22a8e0) koduyla tanımlanmaktadır.
Üç Hilâl ve tek Yıldız motiflerinin BEYAZ renk değeri CMYK skalasında (0) sıfır; RGB skalasında R: 255, G: 255, B: 255 değerleriyle gösterilmekte; dijital olarak da (#ffffff) şeklinde ifâde edilmektedir.
A: Yükseklik ……………………………………………………………………………………..A
B: Genişlik……………………………………………………………………………………1,5A
C: 1. ve 2. Hilâllerin dış daire merkezlerinin uçkurluk mesafesi……………………………….0,4A
D: 3. Hilâlin dış daire merkezinin uçkurluk mesafesi………………………………………………0,7A
E: Yıldızı oluşturan daire merkezinin uçkurluk mesafesi…………………………………………0,97A
F: 1 ve 2. Hilâllerin dış daire merkezlerinin Genişlik çizgilerine mesafesi………………….0,28A
G: Hilâlleri oluşturan dış dairenin kutru (çapı)………………………………………………………0,3A
H: Hilâlleri oluşturan iç dairenin kutru (çapı)………………………………………………0,28A
I: Hilâlleri oluşturan her iki daire merkezleri arasındaki mesafe………………………………1/20A
J: Yıldızı oluşturan dairenin kutru (çapı)……………………………………………….0,16A
K: Uçkurluk genişliği……………………………………………………………………..1/30A
Tarih: 14.03.2014 – Cuma