YENİ TÜRKİYE’DE NECİP FAZIL’IN İZLERİ
Hafta sonunu da dahil edersek beş gün kadar oldu ki, internet erişiminden mahrum olduğum gibi “dünya yıkılsa ruhum duymayacak” vaziyetinde haber takip etmeye zamanım olmuyordu. Meğer biz kendi kozamızda türlü dünya telaşıyla boğuşurken memlekette neler olmuş ve neler yaşanmış? Bu sabah internetle buluşur buluşmaz ilk işimiz sitemize girmek oldu ve son birkaç gündür yayınlanan bütün haber ve yorumları toptan okuduk.
Yeniçeri elinde palasıyla sokakta bir Yahudi’yi kovalıyormuş. Yahudi bir tarafı üç buçuk atarak hem kaçıyor hem “imdat” çığlığı savuruyormuş. Nihayet kaçacak yeri kalmayıp köşeye sıkışınca gözleri korkudan kan çanağı ve çaresiz bir ses tonuyla adeta yalvararak sormuş:
-Ne yaptım ben sana? Beni niçin kovalıyorsun?
Yeniçeri burnundan soluyarak gürlemiş:
-Siz Yahudiler Hazret-i İsa’ya ihanet etmişsiniz, bunun hesabını soracağım!
Bunu duyan Yahudi’nin gözlerindeki korku bir anda yerini şaşkınlığa bırakmış ve hayret nidasıyla beraber:
-Ama o BİN SENE ÖNCEYDİ!
Diye bağırmış.
Yeniçeri gayet rahat ve bir o kadar yaptığı işin şuurunda cevabı yapıştırmış:
-Olsun. Ben daha yeni duydum.
Diyeceğim o ki, Adımlar sitesinde yer alan “Kongreler Başladı! Erdoğan Haliç Kongre Merkezinde” başlıklı haberi ve dolayısıyla Erdoğan’ın konuşma metnini daha bu sabah okuyabildim ve birkaç gün gecikmeli olarak nutkum tutuldu. Erdoğan’ın söylediği rivayet edilen ifadeleri okuduktan sonra “bir yanlışlık olmasın” diye çeşitli basın organlarından ve You Tube videolarından konuşmanın tam metnine erişmeye çalıştım. Adımlar konuşmanın aslında epey az bir bölümüne yer vermiş. İyi ki öyle yapmışlar, ilk defasında tamamını görseydim şaşkınlıktan küçük bir baygınlık yaşayabilirdim.
Milli Görüş gömleğini çıkarmakla övünen, etrafına Numan Kurtulmuş ve Yiğit Bulut gibi malûm rüzgâr güllerini dolduran kişinin “fikir namusundan” bahisle “şu anda esen her rüzgarın önünde eğilen, çıkarlarına göre tavır belirleyen, dün söylediğinin tam tersini bugün söylemekten kaçınmayanlardan” bahsetmesini dahi es geçiyorum. Bunun bile “aynaya bakarak konuşuyor” şeklinde bir tevili olabilir.
Ama Yeni Türkiye’de Necip Fazıl’ın izlerinden bahsedilmesi cidden tahammül sınırlarını aşacak derecede bir manipülasyondur. Hani, alkışlanacak, göklere çıkarılacak, iftihar edilecek bir Yeni Türkiye var ve bu matematiksel bir realite… Bundan yana sıkıntı yok ama bu medar-ı iftiharımız olan Yeni Türkiye’de kimlerin izi var; onu tartışıyoruz.
Şimdi Yeni Türkiye’nin ne menem bir şey olduğuna dair Adımlar dergimizin ilk sayısında uzun bir yazı kaleme aldık: “12 Maddeyle AKP’nin 12 Senesi.” Yeniden tekrara lüzum yok. Dileyen “Necip Fazıl’ın izleri olduğu” iddia edilen Yeni Türkiye’de neler ve neler yaşandığını bizim zaviyemizden görmek istiyorsa bahsi geçen ve sitemizde de birkaç gün önce yayınlanan yazıyı okuyabilir ve “Necip Fazıl’ın bu Türkiye’de ne gibi bir izi olabilir” sorusunu tartışabilir. Bütün bunlar bir yana, bu Yeni Türkiye denilen şey daha hala Telegram işkencesinin yaşandığı ülkeden başka bir yer mi?
Necip Fazıl anlatır:
“Burhan Âsaf, Yahya Kemal’i karşısına almış, alnı kırış kırış, malûm sınıflandırma, tezgâhlama ve değerlendirme tekerlemesiyle tartaklayıp duruyor. Yahya Kemal bunlardan hiç birine papuç bırakmıyor, hiç birini kabul etmediğini söylüyor. O zaman Burhan Âsaf, yüzü inkıbaz içinde diyor ki:
– Peki, Kemal Bey, bunların hepsini birden silelim ve yeniden başlayalım!.. Herşeyden evvel kabul edersiniz ki, eşsiz bir Türk İnkılâbı vardır!
Yahya Kemal, kâğıt hilesini yakalamış bir usta sırıtışiyle:
– Ayol, diyor; ben asıl onu kabul etmiyorum. Evvelâ onu ispat et de sonra dâvana giriş!” (Bâbıâli, Büyük Doğu Yayınları, 4. Basım, İstanbul 1990, s. 109-110)
Ayol, biz Yeni Türkiye’nin kendi dünya görüşümüze nispetle eskisinden müspet bir farkını göremiyoruz. Sayın Reis-i Cumhur; önce onu ispat et, sonra Necip Fazıl’ın izlerini anlatmaya giriş. Domuz eti üretiminin yasallaşmasından, Türk aile yapısının köküne dinamit döşeyen bazı “AB uyum yasalarına” kadar bir genişlik ifade eden Yeni Türkiye’de Necip Fazıl’ın izlerinden bahsederek onu övüyor musun, sövüyor musun?
Yine Necip Fazıl’ın ifadesiyle “(Şarlutenburg) sarayının bahçesinde şaşkınlıktan küçük dilini yutan Tanzimat paşalarından” miras bir özentiyle Eski Roma’nın şatafatlı sefahat âlemlerini aksettiren Ak Saray bizce Yeni Türkiye’nin remzi olmaya adaydır ve illa Necip Fazıl’dan bir iz isteniyorsa duvarlarına şu beyit kazınmalıdır:
“Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama;
Çatla Sodom Gomore, patla Bizans ve Roma!”
Gökhan Yamangül
ADIMLAR