DEVLET GİBİ!
”Biz, bir ‘dünya devleti’nin kalıntısı üzerinde ‘dünya hâkimlerinin evlatları’ olarak oturuyoruz. Ne ‘geri kalmış milletler’den birisi, ne de ‘kurtuluş savaşı yapan kavimler’in birincisiyiz.”
(Dündar Taşer)
Yeryüzü nice medeniyetlere tanıklık etti. Kaç devletin doğumunda kundak, ölümünde kefen oldu. At sırtında akıncıları taşıdı kâh doğudan batıya, kâh batıdan doğuya. Kaç kudretli sultan gördü şu ihtiyar dünya, kaç ferman yankılandı kubbesinde. Hepsine şahittir, otursak dizinin dibine anlatsa bütün gördüklerini. Bir varmış, bir yokmuş kabilinde değil, ”siz duydunuz ben yaşadım” şahitliği ile dile gelse şu ihtiyar dünya. Sinesinde bunca asırdır biriktirdiğini dökse, ”tecrübe-i hayat ile sabit kulak verin” diyerek anlatsa bir bir. Anlatsa da çıksak şu ”bir varmış bir yokmuş” âleminden…
İhtiyar dünyanın şahitliğinden bize yansıyan hâl ile devlet işi, her kişinin işi değildir. Anadolu’da zorba ve esip gürleyen, bilip bilmediği her işe karışıp ortalığı saçıp dökene ”eşkıya mısın sen?” derler. Adil ve düzenli, tertipli, vakarlı, derleyip toplayana, ”Devlet gibi adam, devlet gibi kadın” derler. “Devlet gibi” tabirini yabana atmayalım. Devlet gibi lâkin nasıl?
Mesela Dündar Bey’in Tiryaki Hasan Paşa’dan bahsederken vurguladığı devlet gibi: ”Altı ila sekiz bin kişilik bir kuvvetle Kanije’yi savunuyor. 80 bin kişilik Nemçe ordusunu türlü hilelerle, türlü desiselerle yeniyor.” Hile ve desise, ”harp hiledir” Nebevî buyruğu uyarınca savaş taktiklerini karşılayan ifade. İbn Zafer Sülvan ul Muta Fi Udvanil Etba adlı devlet adamlarına yazdığı eserinde düşmanı ayı karşısında çaresiz kalan tilkiyi zafere götüren öğüdü şöyle yazar; ”Ancak eğer ‘düşmanımı ortadan kaldırmak için kendi himmetimi harcarım.’ dersen düşmanı hile adımı ile karşıla; çünkü zayıf hasım, güçlü düşmanına karşı hile dışında bir şey ile karşı duramaz.” İşte Tiryaki Hasan Paşa da bu öğütte olduğu gibi hile adımı ile karşılar Nemçe ordusunu.
Dündar Bey’in vurguladığı devlet ile devam edelim: ”Büyük bir başarı. Kendisini takdir eden Padişah, ona Hatt-ı Hümayun’la (Padişahların bizzat yazdıkları yazı) vezirlik veriyor. Adam bu teveccüh karşısında hüngür hüngür ağlıyor. Bunun da sebebi, an’anede böyle bir iş için Hatt-ı Humayun’la vezirlik verildiği görülmemiş olması. ‘Bizim yaptığımız nedir? Haçlı donanmasını yenen Piyale Paşa’ya, Hatt-ı Humayun’la vezirlik verilmedi. Biz ne oluyoruz ki, böyle bir rütbeye layık olalım? İslam Halifesi’nin Hatt-ı Humayun’u pek küçük hizmetlere ödül olarak verilmeye başladı. Buna yanmayayım da neye yanayım? Devlet bu kadar düştü mü?’ diyor.” Devlet gibi derken, düşününüz ki Tiryaki Hasan Paşa’nın temsil ettiği devlet gibidir Anadolulun tabiri. 80 bin kişilik küffarı altı sekiz bin kişilik ordu ile savuşturan Paşa neye üzülüyor bakınız? Halife’nin bizzat yazdığı yazı ile vezir olmasını “Devlet”in halinin düşkünlüğüne bağlıyor da hüngür hüngür ağlıyor. Devlet’in başı, ne sözünü, ne de yazısını öyle her şeye kullanmaz. Vezir tayin olunacaksa Devlet’in an’anesi ne ise ona göre tayin olunur. Aksi acz ve düşkünlük olarak görülür!
Devlet gibi derken daha iyi anlamak için biz Dündar Bey’den takibe devam edelim.”Ya gayet yanlış gördüğümüz Kuyucu Murat Paşa’ya ne denir? Adamın parayla alış verişi yok; şahsen fakir, dindar, tarikat mensubu bir vezir. Sadrazamlığa getirilince, yol masrafı için, Belgrad Kadısı’ndan 2.000 altın borç alıyor ve Padişah’ın emriyle celali asilerini cezalandırmaya başlıyor.” Devlet gibi derken Anadolulu, Kuyucu Murat Paşa’nın temsil ettiği devlet gibidir. Çalışıyor lakin çalmıyor. Çalmadan çalışıldığının resmidir Paşa. Paşadır lakin yola çıkacak meteliği yoktur, yalnız işinin ehlidir. Dündar Bey’in ifadesi ile ”Anadolu gibi bir kıt’ayı devlete yeniden bağlayan Pir”dir. Parasız, pulsuz oluşu dünyaya tamah etmeyişinden, makamını ve mevkisini dünya malı biriktirmek ve zevk u sefa içinde yaşamak için kullanmayışından. Anadolulu kasasına, kesesine, cebine bakmaz devlet gibidir derken, haline bakar, ehliyetine bakar!
Devlet gibi derken Tiryaki Hasan Paşa’lar, Kuyucu Murat Paşa’lar’ın devletidir. Bugün bu devleti göremesek de bu devlet anlayışını Anadolulu diri tutmalıdır. Hani Dündar Bey’in ifadesi ile ”Kendine dön, kendi büyük idealine, cihan kadar geniş devlet anlayışına…” diyerek ferd ferd bu anlayışa dönmelidir. Bu topraklardan doğacak bir dünya nizamı istiyorsak bu anlayışı diriltmek zorundayız. Bu anlayışı diriltmeden ne devlet olabiliriz ne de artık var olabiliriz. Artık devletin devlet gibi olma zamanı gelmedi mi?
Suat KÜRŞAT