ESATİR VE MİTOLOJİ’YE DAİR: 3 – ADEM PEYGAMBER
ESATİR VE MİTOLOJİ
Eserin birinci bölümü “Arafat” başlığını taşıyor. O başlıktan küçük bir demet:
“Arafat – Hazret-i Adem ile
Hazret-i Havva’nın karşılaştığı yer
Biri Hindistan öbürü Cidde yoluyla gelirken
Buluştukları yer
İlk insan ve ilk Peygamber’in
İlahî af için yalvardığı – rahmete kavuştuğu yer
Muradına da erdiği yer
Af kasırgasının günahları
Yaprak gibi uçup götürdüğü
Duaların kabul edildiği
Yalvarabilene kurtuluşun müjdelendiği
Bütün resul – nebi – veli ruhların
Arefe günü hazır bulunduğu
İsmini bu kelimeden alan
Ve muazzam Hacc işine
Basamak olan yer
Rahmet – rahmet – rahmet!”
Bir adı da “Rahmet Meydanı” olan Arafat hakkında bunlar… Adem ile Havva‘nın buluştuğu, İbrahim Peygamber‘in Cebrail Aleyhisselâm ile konuştuğu ve nihayet Allah Resûlü‘nün 100.000’i aşkın bir sahabe topluluğuna hitaben Veda Hutbesini verdiği yer… Esatir ve Mitoloji, işte insanlık tarihinin başladığı bu yerde başlıyor!
Arafat: 751… Arafet: Atâ, ihsan, hediye: 751… Taarrüf: Birbirini bilmek, tanımak: 751… Temaşi: Birbiriyle yürüyüşmek: 751… Fürsiyyat: Fars dili ve edebiyatı: 751… (Lisan’ın hafızasında toplu fikir / hikmetleri nasıl devşirilir / bir yolu da ebced hesabı) denilerek bir kökte toplanan bu mânâlarla tasvir edilen Arafat kavramı… Bölüm boyunca devam ediyor bu “hikmet devşirme” sanatı…
Bu ilk bölümde yer alan diğer başlıklar;
– Ebced tevafukları,
– Kâbe hakkında bilgem,
– Adem ismi,
– Adem’den Son Resule kadar
– Mitolojiyi değerlendirme…
23 Mart 2013
ADEM
Salih Mirzabeyoğlu‘nun Esatir ve Mitoloji adlı eserinde şöyle geçer:
“Adem ismi
beşerin ilk lisanına ait
bir kelime
ki – en büyük
en büyüğün işleri vezninden
yahut – çok işleyen
çok çalışan mânâsında…
Azer veya A’zer gibi
İbrani dilinden olduğu
Süryanice’de toprak demek olduğu
ki- Arabça’da hak
bu şekilde dilimizde
Adem demenin daha doğru olduğu…
beşer – insan gibi
cins isim olmayıp özel isim olduğu
hariçte her cins ismin
başlangıçta özel isim olduğu
“sabiede” isminin bile – Arabça olmayıp
Adem ile ilgili olduğu…
Mecusîler’den Keyümseriya grubu
Keyümers adem’dir derler
bazı tarihçiler böyle söylemişler
Hind ve Çin tarihlerinde de
bazı tarihçiler ise keyumers’in
Adem olduğuna karşı çıkar…
Kırgız dostlar yoluyla öğrendik ki
Rusça’da Adem’e `Mir` derlermiş…”
8 Temmuz 2011
İNSANIN TOPRAKTAN YARATILMASI
Topraktan yaratılış, semavî dinlerde olduğu gibi, mitolojilerde de çok yaygın bir görüştür. Ben bir çalışmayla ilgili küçük bir araştırma yaptım, işte sonuç:
* Bir Mısır efsanesinde, tanrı Khnum‘un insanı çamurdan yarattığı söylenir.
* Sümer mitolojisinde, Enki‘nin emriyle insan, derin sulardaki balçıktan “tanrılara benzer surette” yaratılmıştır.
* Fars mitolojisinde, ilk insanın yerden ot gibi bittiği ve Allah’ın ona can verdiği anlatılır. (Kuran’da âyet: “Allah sizi yerden ot gibi bitirdi!“)
* Çin mitolojisinde Pangu, insanı çamurdan yaratır. Başka bir efsanede ise, tanrı Nü Wa, insanı topraktan, “kendi suretinde” yaratmıştır.
* Altay (Türk) yaratılış destanına göre insan, tanrı Ülgen tarafından, düşünce gücüyle ve topraktan yaratılmıştır.
* Nijerya’da yaşayan Yoruba kabilesinin inancına göre, insanı “yarı tanrı” (veya melek) Obtala topraktan yaratmış ve tanrı Olorun ona ruh üflemiştir.
* Bir Maya efsanesine göre, yaratıcılar, ilk insan soyunu çamurdan, sonrakini ağaçtan, üçüncüsünü ise mısır bitkisinden yaratmıştır.
* Kuzey Amerika kızılderililerine göre de, ilk kadın ve ilk erkek, “ulu ada” denilen bir yerde topraktan yaratılmıştır.
* Bir Yunan efsanesine göre ise, Prometheus, insanı toprak ve gözyaşından yaratmıştır.
…..
Kolayca varılıveren bu sonuçlardan sonra, şimdi şu Sümercilerle Zerdüştçülere (hani İslâm veya semavî dinler onlardan gelmiş ya!) bi dalasım var ama, şu ân müsait değilim. Hadi diyim bi laf;
– Hadi İslâm sizden aldı da, bu Afrikalılar, Amerikalılar kimden aldı len? Onlar da mı Gılgamış veya Avesta okuyordu gizli gizli?
20 Ekim 2014
PROMETHEUS
Prometheus, sanırım kişileştirilmiş akl-ı evvel (ilk akıl) demek. Bunun ne demek olduğunu anlamak için, ona atfedilen efsanelerden ziyade, tasavvuf ve felsefe verilerine başvurmak gerekir; efsaneleri bunlara göre mânâlandırmak. Yoksa masal değil bunlar, misal!
Bu iş de çok sağa sola çekilir, yok “tanrılardan ateşi çaldı”, yok “Kaf dağında ebedî azaba mahkûm edildi” gibisinden, herkes kafasına göre yorumlamak ister. Masallarla avunmak isteyen bunu yapabilir, fakat “bu işin aslı ve hakikati” nedir diye düşünen varsa, iz budur!..
20 Ekim 2014
HAZRET-İ ADEM’İN 170 METREKARE OLMASI
İran’ın tanınmış din adamlarından Hüccetülislam Hasan Ahmedî‘nin bir ifadesi: Bazı dini metinlere dayanarak, Hazret-i Adem‘in 17 metre boyunda ve 10 metre eninde olduğunu söylüyor.
İlginç olan öyle olup olmadığı değil de burada yapılan yorumlardır. “Bir de evrimi reddediyorlar.”
Yüzbinlerce yıl içinde insanın küçülmüş olması evrim teorisini mi destekler? Yüzbinlerce yıl önce ağaçların, bitkilerin, hayvanların ve insanların bugünküne nazaran devâsâ boyutlarda olması ve zaman içinde küçülmüş olması demek, “evrim” demek midir?
Bunu söylediğinde mantıksız buluyorlar ama, maymundan dönüştüklerine inanıyorlar. Bir garip tür…
30 Nisan 2011
“ADEM 30 METRE BOYUNDAYDI DİNOZORLARLA GÜREŞTİ”
Ebu Hureyre yolundan gelen bir hadisin yorumuna dayandırılan bir ifadede şöyle deniyor:
– Adem 30 metre boyundaydı ve dinozorlarla güreşti.
Galiba karşısına geçip sırıtmaya çok müsait bir konu. Bir İsviçreli bilimadamı, insanın, 30 metre boyunda insan maymun ortak atası bir hayali mahlûktan evrildiği şeklinde bir hipotez ileri sürse, sanki bilirmiş gibi burada ateşli ateşli savunanları görürüz. Hâlbuki din yolundan gelince, yine sanki bilirmiş gibi, eğlence malzemesi çıkarıyorlar.
Net bilgi şudur:
Hazret-i Adem, bugünkü ölçülere göre 12 metre boyundaydı. Ve onun zamanından bugüne, 313 bin yıl geçti!
Gerisi masal…
29 Ocak 2012
“HAZRET-İ ADEM İLK ZİRAAT MÜHENDİSİ VE İLK ÇİFTÇİYDİ”
Habervaktim’de böyle geçmiş ve laik kesim de onun üzerinden goygoy yapıyor.
Tabii biraz maksadını aşan bir ifade bu…
Net bilgi şudur: Hazret-i Adem, dünyaya indirildiğinde Havva anamızdan ayrılmış, ayrı yerlere indirilmişler. Uzun bir süre onun hasretini çekmiş. Bu süre zarfında da, toprak ile meşgul olmuş. O şartlar içinde bir tür ilkel ekim faaliyeti ve ziraatin ilk örneği olduğunu anlıyoruz.
“İlk insan”ın toprağı ekmesi bazısının aklına sığmayabilir. Onlar insanın başlangıçta hayvan seviyesinde olması ve sayısız deneme yanılma yoluyla ilk bilgiye ulaşması gibi -düşününce- daha da imkânsız bir aklı savunurlar. Hâlbuki “insan, Allah katından bakan bir gözdeki gözbebeği gibidir“; müşahade ve muhakeme (gözlem ve akıl yürütme) özelliğini o kendinde bulmuştur.
Ama bunlar “nass” değildir, “hikmet”tir. Benim için bilgidir de, başkası için ne olduğu ona kalmış…
Ha, tarih olarak da: 313 bin yıl önce diyor “hikmet kitabı”… Evrimcilerin insana dair ilk fosillerinden (200.000 yıl önce) biraz daha önce… Bugünkü Hint Okyanusu taraflarında bir adada… “Serendib” adası; veya bugünkü Seylan… Belki de efsanelerde geçen Mu kıtası… Orada yaşamış ve Süryanice’nin atası ve bütün dillerin de atası bir dil ile konuşmuş!
12 Mart 2013