SERBEST PİYASA, ULUSLAR ARASI SERMAYE VE MİLLÎLEŞME

SERBEST PİYASA, ULUSLAR ARASI SERMAYE VE MİLLÎLEŞME

Sultan III. Mustafa devrinde Prusya bir atılım içindeydi. Avusturyalılar ve Ruslar gibi Osmanlı’ya düşmanlık göstermiyordu. III. Mustafa, devlet yönetiminde ıslahat yapma düşüncesiyle Prusya Kralı II. Frederik’e Ahmed Resmi Efendi’yi gönderdi. Prusya Kralı ona şu öğütleri verdi:

* Bol bol tarih okuyun, eski tecrübelerden faydalanın.

* Güçlü bir orduya sahip olmaya çalışın ve barış zamanında askerlerinizi sürekli eğitime tâbi tutun.

* Hazineniz daima parayla dolu bulunsun, ekonomiye önem verin!

III. Mustafa bunları dinledikten sonra acı acı güldü:

“Biz de bunları yapmak niyetindeyiz, lakin yolu nedir?”

Ona yolun ne olduğunu söyleyen olmadı. Kendi çabasıyla bir yol bulmaya çalıştı. Bir vakıf kurdu. Bu vakfa bağlı olarak İstanbul’un Eğrikapı semtinde süt, yoğurt ve kaymak imalâthaneleri, mumhane, kükürthâne, çinihâne, fırın ve beş adet de şişehâne ile bir çakma yastık imalâthanesi, bir de saçmahâne bulunuyordu. Vakıf, bütün bu fabrikaları işleten ve onların gelirlerini devlete kanalize eden büyük bir ticarî şirket (bir tür holding) gibi faaliyet gösteriyordu. Ayrıca tekstilde tekelleşmeyi öngördü.

İstanbul ve Sakız Adası’nda, vakfa ait iki sıcak su, iki de soğuk su mengenehânesi vardı. Yayınladığı fermanla, İstanbul’a gelen bütün kumaşlar, bu mengenehânelerde işlemden geçecek ve mengene vergisini ödeyecekti. Bunlar dışında İstanbul ve çevresinde mengenehâne kurulamayacaktı.

Bu vakfın ve ona ilişkin Padişah fermanının ne tür bir ihtiyaçtan kaynaklanmış olabileceğini bilmek gerekir. O dönemde, bu tür imalâthanelerin çoğunu, sermaye bakımından güçlü olan yabancılar işletiyordu. Dolayısiyle kazanç onlara gidiyordu.

Eğer bir işin sermayesi, bir ülkenin yerlilerine aitse, o işin kazancı da o ülkede kalır. Eğer o iş yabancı sermaye ile yapılıyorsa, kazancı da yabancılar alır. III. Mustafa, bu alanı kendi vakfı üzerine tekelleştirerek, hem belli bir alanda kazancı devlete yöneltmek, hem de Osmanlı sanayileşmesini geliştirmek istemiştir. Onun iktisatta bu tür bir devlet himayesini gerekli görmesi inkılâp niteliğindeydi. Lakin değeri anlaşılmadı ve Galata bankerleri imdada çağırıldı. Nitekim bu kafa bugün de millîleştirme yerine yabancı sermayeye teşnedir.

Selim GÜRSELGİL

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: