NİSBET DAVASI VE MANTIK
Nisbete dair birkaç şey daha…
Nisbet nedir? Parça ile bütünün toplamını “bütün” olarak gösteren şeydir. Burada bütünden bir parça çıkınca bütünün bütünlüğü kaybolmaz; veya bütüne bir parça eklenince bütünün bütünlüğü bozulmaz. Tıpkı sonsuz ile yapılan toplama ve çıkarma gibi:
Sonsuz+2 = sonsuz. Aynı şekilde, sonsuz-2 = sonsuz. Bunu, eski dönemin kaba madde idrakıyla anlamak zordu. Günümüzde ise simülasyon denen bir şey var. Eskiden simülasyon olmadığı için ayna misali veriliyordu. Mesela tevhidi tarif için veli, “iki ayna bir elma” der; birin sonsuz yansıması bakımından… İmam-ı Rabbani Hazretleri güneş misalini vermiştir: Güneşin ayrı ayrı pencerelerden görünmesi, güneşin bir olması hakikatini değiştirmez. Günümüzde simülasyon dedik: Bir elmayı böldüğünüz zaman, iki yarım elma değil, iki tane bir elma ediyor.
Demek ki nisbet, aslında bütünden bütünedir; ama birincisi nass, ikincisi zan olarak bütün. Mutlak bütün, izafi bütün. Asıl bütün, gölge bütün. Bu hikmeti anlamayanlar, Vahdet-i Vücud hakkında ileri geri saçmalar.
Daha açık bir misal de, İbn-i Teymiyye’nin İmam-ı Gazali’ye saldırısı.
İmam-ı Gazali’yi, mantığı bir ilim olarak İslâm düşüncesine getirmekle, onun kavramlarına Kur’an’dan isimler vermekle suçluyor. İbn-i Teymiye’ye göre, mantık gavur icadıdır ve onu kullanmak haramdır. Hatta İmam-ı Gazali’nin mantık için “bütün peygamberlerin sanatı” (kavramını tam hatırlayamamış olabilirim) demesine, son derece sığ bir itraz yükseltiyor: “Mantık eski Yunan icadıydı, nasıl olur da eski Yunanlılar’dan önce yaşamış peygamberlerin sanatı olabilir?”
Bu tarz insanlara bir şey anlatamazsınız. Onların bir nisbeti yoktur; en anlamadıkları şey nisbettir. Ama müthiş bir sirayet güçleri vardır. Bakın mesela bugün de doludur: İbn-i Teymiyye müridi Selefiler, “tasavvuf İslâm’dan önce de vardı, nasıl İslâmî olabilir” derler. Namaz ve oruç da İslâmdan önce yok muydu deyince “mantık hatalarını” anlamalarını beklersiniz; boşuna beklersiniz. Aristo mantığı icad etmeden önce insanlar arasında sağlıklı düşünce (selim akıl) yok muydu yani? Mizan ve kıstas (Kur’anî kavramlardır) yok muydu?
Görüyor musunuz, karşı oldukları şeye, farkında bile olmadan, nasıl bir yücelik ve olgunluk atfediyorlar?
İmam-ı Gazali İslâm düşüncesine mantık ilmini getirmekle, ona hakikat kavgasında bir nisbet noktası getirdi. Dikkat edin; mantık imânın yerini alan veya almaya namzet bir şey değildir. Mantık, imânı olmayanlar yönünden imânı temin edici bir vasıtadır. İslâmî düşüncenin, İslâm dışı ile karşılaşmasında bir nisbet ölçüsü.
Nitekim bu ölçüyü kullanmayan, sadece imânıyla hakikat meydanına çıkanlar, o meydanda tutunamazlar. Çünkü o meydanda sadece imânlılar yoktur; en imânsızı da, yarım imânlısı da, saptırıcısı da, kendine taptırıcısı da oradadır.
Bunların tümü hakikate sahip olmak ister. Halbuki mantık, imân yararına, onların hepsini çürüttü ve dışarıda bıraktı. Hakikatin nerede olduğunu gösterdi.
Şu halde mantık, diyebiliriz ki, belli başlı bir dönemde, imânın nisbet ölçüsü oldu; gölgesi, yansıması oldu.
Selim Gürselgil