AŞI DAYATMASI VE FATİH ERBAKAN
Amcanın biri tezgâhta karpuz satıyormuş. Karpuzların üzerinde de şöyle bir fiyat tarifesi: 1 karpuz 3 lira, 3 karpuz 10 lira… Etiketi gören uyanığın biri hemen amcanın yanına gelmiş ve, “Bana bir karpuz!” demiş, 3 lira verip bir karpuz almış. Sonra, “bir karpuz daha istiyorum” demiş ve yine 3 lira verip bir karpuz daha aldıktan sonra tekrar bir karpuz daha istemiş ve yine 3 lira vermiş ve böylece 3 karpuzu 9 liraya almış. Uyanık ya, “Amca, sen 3 karpuza 10 lira yazışsın ama ben 9 liraya aldım!” diye dalgasını geçmeye kalkmış. Karpuzcu da, “evladım, herkes bana ders vermeye kalkıyor ve 1 karpuz almak yerine 3 karpuz alıyor; yürrü anca gidersin!” demiş.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan geçtiğimiz hafta yaptığı açıklama ile güya çok bilmişlerce hedef alındı ve hatta mizah malzemesi yapılmaya bile kalkıldı ama, yaşananlar bana bu fıkrayı hatırlattı…
Erbakan, “mRNA demek insanın hücre çekirdeğine girmek demektir. Yarı insan yarı maymun çocuklar doğurmasına sebep olabilirsiniz. 3 kulaklı 5 gözlü yaratıklar doğmasına yol açabilir” ifâdelerini kullanmıştı.
Tabi bu sözleri duyanlar, hemen atlayıverdi ve her yerde Erbakan’ın reklamı yapılmaya başlandı. En çok da kendini akıllı zanneden ve bu sözlerle dalga geçmek isteyenler.
Erbakan’ın mübalağa-abartma sanatı ile söylediği bu cümle sayesinde, aşı konusunda söyledikleri bütün Türkiye’ye mâlolmuş oldu.
Fatih Erbakan, basında ve sosyal medyada konuun gündeme gelmesi ardından yazılı bir açıklama yaparak gerçek meramını ortaya koydu. Erbakan’ın açıklaması ile ilgili haber, Cumhuriyet’te şöyle verilmiş:
“AÇIKLAMARIMIZ FARKLI ŞEKİLDE YANSITILIYOR”
Zorunlu aşıya karşı olduklarını ve zorunlu PCR testinin anayasaya aykırı olduğunu söyleyen Erbakan, “15 Eylül Çarşamba günü genel merkezimizde kıymetli bilim adamlarımız ile birlikte düzenlediğimiz İlk basın toplantımızda ve 17 Eylül Cuma günü Kayseri’deki basın toplantımızda söylediklerimizin tamamının arkasındayız. Ancak maalesef açıklamalarımız asıl mecrasından farklı şekilde basına ve sosyal medyaya yansıtılmaktadır. İçinde bulunduğumuz süreçte tüm bilimsel veriler ve araştırmalara göre aşılamaya zaten gerek yoktur. Toplum bağışıklığının oluşması virüsten kurtulmak için en etkili yoldur” dedi.
“MRNA AŞILARINI SON DERECE RİSKLİ GÖRÜYORUZ”
Erbakan, aşı, ilaç ve tıp bilimine karşı olmadıklarını söyleyerek, “Ancak gereksiz aşılanma taraftarı da değiliz. mRNA aşılarını son derece riskli görüyoruz ve halkımıza, hele hele çocuklarımıza uygulanmasını asla doğru bulmuyoruz. Türk aşısı dahil olmak üzere, faz ve ruhsat aşamaları bitmemiş hiçbir aşının uygulanmasını da doğru bulmuyoruz. Ancak bir kimse işinden ekmeğinden olmakla karşı karşıya kalıp, mecburen bir aşı olmak durumundaysa veya aşı olmadan eğitimine devam edemediği için aşı olmaya mecbur kalıyorsa; bu durumda mRNA aşılarını değil, ‘ehven-i şer’ olarak inaktif, geleneksel aşıları tercih etmelidir görüşündeyiz” diye konuştu.
Erbakan, aşı olmak durumunda kalırlarsa, tercihlerinin yabancı menşeili mRNA aşılarından değil, inaktif geleneksel ve Türkiye’de üretilen Turkovac aşısı olacaklarını ifade ederek, “Ancak Turkovac olsa bile bu aşı da faz çalışmaları tamamlanmış, güvenliği ispatlanmış, ruhsatını almış olmalıdır. Gerekli prosedürleri geçmemiş olsa bile Turkovac aşısını yaptırmak uygundur, riski yoktur denilemez ve zaten böyle birşey de söylemedik. Bizim için faz aşamalarını tamamlamamış, ruhsatsız ve lisanssız tüm aşılar aynıdır. Her zaman söylediğimiz gibi ruhsatsız bu sıvıların tamamı bilimsel olarak “aşı değil, aşı adayıdır” ifadelerini kullandı.
*
Batı‘dan gelen hiçbir şeye güvenmiyoruz, güvenmemekte haklıyız. Batı’dan gelen fikirler önce şuur süzgecimizden geçmeli, mâmüller bizim laboratuarlarımızdan olur raporu almalı.
AKP yürütücüleri, her şeyde Batı’nın kendilerine karşı oyununu arıyor görüntüsü vermeye bayılır ve her hadisede Batı’nın kendilerine karşı kumpas kurduğunu iddia ederken, ne olduysa oldu, aşı meselesini dibine kadar benimsediler; ne Batı oyununu ağızlarına alıyorlar, ne de dış mihraklar edebiyatını. Her konuda “AKP’ye tuzak kuran Batı”, aşı konusunda demek tuzak kurmuyor. Asıl mesele ortaya çıkıyor; AKP’nin “bize kurulmuş tuzak” dedikleri şeyler, aslında Haçlı-Batı ile danışıklı dövüş halinde Türk milletine kurulmuş tuzaklardan ibaret ki, böylece Müslüman Anadolu Ahâlisi, güya Batı tuzağına karşı AKP’ye destek olurken aslında Batı ve işbirlikçisi AKP’ye destek olduğunu fark etmesin. Bundan dolayıdır ki AKP aşı konusunda “tuzak” diyemedi, bütün uysallığı ile kabul edip, milleti de kabul etmeye zorluyor.
Batı’nın bizlere dayattığı GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) tohumlardan da biliyoruz ki, bu tohumlar kısır olup, ikinci defa ekildiğinde karşımızı hilkat garibesi ürünler çıkmakta. Yani Erbakan’ın söyledikleri öyle “uçuk-kaçık” şüphe ve komplo teorileri de değil.
Aşı olmak veya olmamak değil mesele. Mesele, bizim şuur süzgecimizde karşılığını bulacak bir ikna kelâmının lügatlarinde olmayışı. Hikmet plânında hâlledilmeyen hiçbir mesele, pratikte de halledilemez. Kumandan Salih Mirzabeyoğlu, “Adalet Mutlak’a” konferansında -bütün mevzulara da şamil olmak üzere-, meseleyi hikmet boyutunda şöyle çerçevelemişti:
“Fakat şimdi ben de diyorum ki; “beni idare ederken, bana görev verirken, benden bir şey taleb ederken neye dayanıyorsun?”. Bana bir şey söyle ki, ikimiz arasında ortak bir şey olsun o. Müslüman için ortak şey, doğrudan doğruya –ister idare et, ister idare edil- Allah ve Resulü’nün hükümleridir!.. Bu belli… Şimdi, hiçbir düşünce kendi “mutlak”ını getiremediği için, kendi de beşer ürünü bir eser olduğu için, orada başa geçtiği ânda da yine idare etme hakkında değil aslında… Yâni, milliyetçi olmuş, bilmem ne olmuş; bunların hiçbiri onları kurtarmıyor, anlatabiliyor muyum?..”
Haçlı-Batı emperyalizmasının dikte etmiş olduğu aşının dayatılıyor olunması ile onların taşeronu görüntüsü daha net ortaya çıkmakta.
Ahmet Ölçülü / ADIMLAR